Bugün halen çok tartışılan Osmanlı’nın her dönemi başarılı diyemeyiz.
Başarılı ve başarısız dönemler padişahlara göre değişmiş. Halen çok tartışılan bu durum gösteriyor ki bir ülkede bir liderin durumu o ülkenin her yönüne yansıyor başarılı ve başarısız olarak.
İşte o güzel yazılardan birini Alper Aksoy kaleme almış. Okumanızı istedim…
Osmanlı kurulurken Ertuğrul, Ataman, Afşin, Orhan’dık; Türk’tük yani. İlk 250 yıl Osmanlı bir Türk İmparatorluğudur. İşte bu yüzden girdiğimiz bütün savaşları kazandık. Tuna boyları, Karpatlar, Macar Ovaları Türk atlılarının nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile inledi. Ta ki halifeliği alana kadar başarılarımız devam etti.
Her şey o kadar güzel giderken Yavuz halifelik sevdasına düştü. Halifelik dini değil siyasi bir kurumdu ve siyaseten bu kuruma ihtiyacımız yoktu. Sadece Asya değil Avrupa da Türk’ün gücü önünde baş eğiyordu.
Yavuz hocası Şeyh İdris Bitlisi’nin yönlendirmesi ile Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak Abbasi halifeliğini İstanbul’a getirdi.
Ama Arap dünyası halifeliğin Türklere geçmesine karşı çıkıp Yavuz’a biat etmediler. Bu sorunu çözmek için orta bir yol bulundu. Mısır ve Arap dünyasından bin kadar din bilgini İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlandı. Bu gelenler Arap milliyetçisiydiler. Türk İslamı bırakılarak Arap İslamına doğru evrilme başladı. “Türk” kavramının yerini bugün olduğu gibi “tek millet” almaya başladı. “Türküm, Türkmenim” diyen Aleviler, Kızılbaşlar aşağılandı, dışlandı, kafaları kesildi. Sadece Kuyucu Murat Paşa’nın kellesini kestirip kuyulara doldurduğu Türk sayısı yüz binin üzerindedir.
Osmanlı’nın son 350 yılı ilk 250 yılın tersine Türklere zulüm yılıdır. Artık Arap kültürü Anadolu’ya bağdaş kurup Türk kültürünü boğmaya başlamıştır. Bu zulümden en çok payını alan da ses bayrağımız Türkçe olmuştur. Türkçe saraydan, devletten, edebiyattan kovulmuş ancak dağlarda, ıssız ovalarda barınmaya başlamıştır.
Yavuz’un getirdiği Arap bilginleri yobaz mı yobazdılar. Onların fetvaları ile matbaa “Gavur icadı” denilip İstanbul’a sokulmadı, onların fetvaları ile “Meleklerin bacakları seyrediliyor” denilip İstanbul Uzay Gözlemevi top atışları ile yıkıldı.
Ve ilk 250 yılında bir Türk İmparatorluğu olarak kurulan Osmanlı Araplaştıkça batmaya, son 350 yılında girdiği bütün savaşları kaybetmeye başladı. Kurulurken Türk adı taşıyan padişahlar, devlet yıkılırken Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit oldular… En sonunda Balkan Savaşları yenilgisi ile yeniden Anadolu’ya yani doğduğumuz topraklara döndük.
Kurtuluş Savaşı’nı Arap milliyetçisi bilginlerin verdiği Araplık ruhuyla değil Türk ruhuyla kazandık üstelik 350 yıl baş köşede oturttuğumuz Arap ümmetinin ihanetine rağmen.
Ne diyordu Ahmet Yesevi:
“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”