Yeni yılda, geleceğimizle ilgili düşünceler ve dünyanın gidişatı, uykularımızı kaçırtmaktadır...

Yeni yılda, geleceğimizle ilgili düşünceler ve dünyanın gidişatı, uykularımızı kaçırtmaktadır...
Türk'süz bir dünya için şer güçlerinin hazırladığı planlar tek tek uygulanıyor ve bizler de derin uykudayız ve uyuyoruz...
Turan dediğimiz coğrafya Tuna Nehri kaynağından başlayıp Büyük Okyanus'a, Kuzey Kutbu'ndan başlayıp Hint Okyanusu'na kadar olan bir alanı  kapsamaktadır... Ayrıca, Cezayir'deki Hanefiler ve Sahra Çöllerinde yaşayan Berberleri de Turani kavim unsurlarıdır...
Turan'ın kuzeyi Ruslar tarafından işgal altındadır... Şu an Rusya'nın enerji kaynakları, asimile edilmiş Türk topluluklarının  yaşadığı topraklardır . Yani, Ruslar Türk'ün zenginliklerini çalarak hayatiyetini sürdürmektedir... Önümüzdeki yüz yılda fosil yakıt rezervi en fazla olan bu coğrafya, enerjiye ihtiyaç duyan ve enerjiyi kontrol altında tutmak isteyen ABD, Anglosakson, AB üçgeninde var olan Batılı emperyalist güçlerin iştahını kabartmaktadır. Rusya, nüfusu azalan bir ülkedir. Yine kendi ırkdaşı olan Ukrayna ile savaştırılarak nüfus olarak daha da azaltılmak istenmektedir. Buna, Ukrayna'da çanak tutmuş oldu. Kendi ülkesinin yıkılmasına sebep olan bir politika tüm Slav ülkelerini olumsuz etkilemektedir.
Kuzeydoğu Avrupa bir kaosa doğru sürüklenmektedir...
Bu, hem gıda hem de enerji arzı açısından önümüzdeki yıllarda daha büyük ekonomik bunalımı tetikleyecek ve dünya krizini daha da derinleştirecektir... Dolayısıyla Türkiye bundan olumsuz etkilenecektir...
Çin; Doğu Türkistan, Tibet, Mancurya ve İç Moğolistan'ı işgal etmiştir. Nüfus hareketleriyle yerli halkı asimile etmektedir. Bu toprakların tamamı Turan'ın doğu bölgesi topraklardır. Büyük bir ekonomik güç olan Çin'e karşı kimse bir şey diyememektedir. Medeni milletler olarak kendilerini sunan emperyalist ülkeler, yeni bir güç olarak varlığını hissettiren Çin'e karşı sessiz kalmaktadırlar. Bu da bize göstermektedir ki, Turan coğrafyası paylaşılmış ve herkes payına düşeni alarak semirmektedir. Burada insan hakları ihlalleri gök yüzünü kaplamış ama, çığlıkların duyulmadığını görüyoruz...İnsan yiyen timsahların bile bir sahibi koruyucusu vardır ama, Doğu Türkistanlıların yani Türklerin bir sahibi yoktur...
Hindistan ve Afrika'da Nijerya yeni bir güç olarak bu yüz yılın sonuna doğru ortaya çıkacaktır.
Batı Türkistan'ın paylaşımı için Rusya, Çin ve Hindistan ortak hareket ederek farklı bir paylaşım yapacaklardır.
Bu konuda, Türkiye'nin atıl kalması ve müdahale etmemesi için Milli bir devlet yapısından çıkarak, homojen yapısının bozulması istenmektedir. Yani sürü psikolojisinin hakim olduğu, kimliksiz, kişiliksiz bir devlet yapısı Türkiye'ye dayatılmak istenmektedir.
Nüfusumuz yaklaşık
seksen beş milyon olarak TÜİK'çe ilan edilmiştir.
Sağlık Bakanlığının yapmak istediği sağlık araştırması ise yüz yedi milyon kişi üzerinden planlanmaktadır. Bu, Türkiye'de
yaşayan kişi sayısıysa demekki vatandaş olmayan yirmi iki milyon kişi, daha fazla olarak Türkiye'de yaşıyor kanaatini oluşturmaktadır...
Batılı fütüristler, İran, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan'da çıkacak bir siyasi bunalımla Türkiye'ye bu coğrafyadan kırk milyon kişinin geleceğini ve Türkiye'de Türklerin azınlığa düşerek, devletin milli yapısının değiştirileceğini ön görmektedirler.
Bu olur mu? Bilinmez!
Ama, Batı kendi çıkarı için her şeyi yapar... Bu yüzden Türkiye çok dikkatli bir yönetim anlayışıyla yönetilmelidir.
Milli devlet yapımızdan bir an bile vaz geçmemeliyiz ...
Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılına girdiğimiz yıl olan bu yılda yapılacak seçimler, Türk adının varlığının devamı için de çok önemli bir seçim olacaktır.
Türkiye'ye gelen her kim olursa olsun, ille de burada yaşayacaksa vatandaşlık verilmemelidir. Sadece oturma izni verilmelidir.
Ayrıca, Türkiye sınır güvenliğini üst seviyede tutmalıdır.
Bölücü terör için Suriye'nin kuzeyinde ABD tarafından oluşturulan PYD, YPG oluşumlarının Türkiye'nin demografik yapısını bozmak için özellikle büyütüldüğü ve sıcak çatışma elemanları ve güçleri olarak kullanılacağı ifade edilmektedir. Bunu, durduğumuz yerden biz de görmekteyiz. Ayrıca, Dedeağaç, Girit, Dikelya, Ağratur üsleri ve şimdide PYD yapılanması, Barzani kümelenmesi düşündürücüdür. Son aylarda, ABD, Fransız, İngiliz üst yöneticilerinin ve Batılı şirketlerin Ermenistan'da cirit atmaları da çok dikkat çekici gelişmelerdir.
Türkiye, çepeçevre kuşatılmaktadır.
Türkiye, ekonomisini düzeltmeliyiz, liyakatli kişileri yönetimlere getirmeliyiz... Eğitimde, adalette reformlar yapmalı; gıda, ilaç, enerji arzı konularında planlı yapılanmalara gitmeliyiz.
 Halkın zorunlu ihtiyaçlarını acil olarak tedarik edecek ve üretecek tedbirleri almalıdır... Dünyanın bir kaosa girdiğini ve bu kaostan da kolay kolay çıkamayacağını unutmamak gerekir...
Türkiye;cumhuriyet, kurucu irade,
Türkçe, milli bir devlet anayasası, planlı devlet yönetimi, adalet tesisi, eğitimde seküler yapı, enerjide ve gıda temininde kendine yeter ülke olma hedefi, sağlıkta yeni reform ve ilaç sanayisinin milli bir yapıya kavuşturulması, hücum düzenine göre hazırlanmış milli bir ordu gibi kavramlardan asla  taviz vermeden Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılına hazırlanmalıyız, derim...
Ha!
Türkiye'nin mevcut siyasi kadrolarıyla bu işin üstesinden geleceğini de zannetmiyorum.
İktidarıyla muhalefetiyle Türkiye, üçüncü sınıf kadrolarla politika yapmaya çalışıyor ki, Türkiye'nin önündeki en büyük açmaz da
 budur, derim...
2023 yılı, daha çok düşüneceğimiz ve sonra karar vereceğimiz bir yıl olmalı.
Siyasette, yeni yüzleri tercih etmeliyiz... Türkiye'nin daima, a-b-c planları olmalı...
Cumhuriyet kavramının içini boşaltma gayreti içinde olan bölücü oluşumlara da göz yummamak gerekir...
Cumhuriyetimizin ikinci yüz yılına hoş geldiniz, diyorum...
Yaşasın Cumhuriyet!