Bugün Pazar ve Pazar günleri şiir iyi gider. Bu yüzden Bedrettin KELEŞTİMUR’dan güzel bir şiir sizlerle paylaşmak istedim.
Bugün Pazar ve Pazar günleri şiir iyi gider. Bu yüzden Bedrettin KELEŞTİMUR’dan güzel bir şiir sizlerle paylaşmak istedim.
Fırat akar, kandiller yakar
Kerkük, Harput’a derdin döker
Sesim içlidir, Hoyrattır;
Kerkük sevdası, kurşun döker
Fırat için, “ses ırmağı…” diyoruz!
Coğrafyayı, “türkülerle bezeyen…” sestir, bu
Aynı ses de, “birleşir…” bütün yürekler
Harput’u, Şanlıurfa’sı, Kerkük’ü, Halep’i…
Temel taşlarıdır, Bozkır Anadolu’nun…
Muhammed Nur Doğan Kerkük’ten seslenirler;
“Kerkük’ün kapısını
Biz kurduk yapısını
Dünya sel olup gelse
Vermeyiz tapusunu”
Kerkük’te, Halep’te; “Türkmendir!”
24 Oğuz boyunun; “özüdür…”
Gönül Coğrafyamın, “has damarlarıdır!”
Kerküklünün umudu, ışığı; Ankara’dır
Ankara’ya, yürekten seslenir Kerküklü
Ne der?
“O yan kara
Bu yan ak oyan kara
Türkmen’e hor bakanın
Gözlerin oy Ankara.
Kazan kara
Kap kara kazan kara
Kerkük’e el sürenin
Mezarın kaz Ankara”
Ankara’nın bağrı yanıktır
Buna, cümle âlem tanıktır
Kerkük’e, kem göz ile bakan;
Türk’ün vicdanında sanıktır (bk)
Gel gör, Türk’e tuzak kurulur
Tuzak kuranlara sorulur?
Namerte güven, dost olunmaz
Türkten bağrı yanık kırılır (bk)
Özü bir, sözü birdir, Türkmen’in
Abdulhalik Bakır’ın yürekli seslenişi;
“Bağ dadına
Doyulmaz bağ dadına
Kerkük’ü değişmerem
Irak’ın Bağdad’ına”
Kerkük’ün aydınında, böyle bir yürek,
Böyle içten köpüren bir sevda vardır
O sevda, “vatandır!”
O sevdaya, Kerkük’lüm; “imanım…” der.
N.Refik Koçak seslenişinde içlidir, yaralıdır;
“Gel gör ne barbad oldım
Öz yurdımda yâd oldım
Düştim kara günlere
Yaman dilde yâd oldım”
Kerkük, “yüreğiyle…” Anadolu’dur
Anadolu’nun, “bağrı yanık sesi…”
Her zaman için söyleriz, “türkülerimiz…”
Gönül Coğrafyamızın, “sınır çizgileridir!”
O çizgilere dokunan, “yâd ellerde…” kalır!
Kimsenin, “tarihi değiştirmeye…”
Kimsenin, “temel taşlarla oynamaya…” güçleri yetmez!
Kerkük’te, Musul’da, Halep’te; “bin yılı aşan…” kadim bir tarih vardır!
Bu tarih, “Türk’ün medeniyet tarihidir!”
Bu coğrafya, “ilim, hikmet ve marifet…” coğrafyamızdır!
Sözümüz nereye varır?
Bırakınız artık, “küresel sömürgecilerin…”
Asrın en tehlikeli, “fitne ve fesat taifesinin…”
Akla ziyan veren, “her türlü bölücülüğün…” peşini ve izini bırakınız!
Bu coğrafyayı tarihi boyunca, “ateşe atanları…” hiç düşündünüz mü?
“Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar, Ebu Cehiller…”
Onlar, “fitne ve fesat ateşini…” sürekli yaktılar
İnsanlığı, “o ateşin içerisine…” attılar!
O ateşe kimler ve nasıl su taşımaktadırlar;
“Nefis ve heveslerini…” putlaştıranlar!
İşte, onların; “gözleri ve basiretleri…” kapanmıştır!
Onlar, sürekli zarardadırlar!
Sadece bu dünyada mı?
Hayır… “Ahir Yurtlarını da…” ateşe atıyorlar!
Artık, “zarardan…” ısrarla dönme zamanıdır!