Enerji üretmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz.
Enerji üretmenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz.
Birinci Dünya Savaşı, enerji kaynaklarına hakim olma savaşıydı...
Osmanlı Devleti enerji kaynaklarının üzerinde kuruluydu.
İngilizler, bize arkeolog, sanat tarihçisi, askeri ateşe olarak birçok ajan gönderdi. Gertrude Bell, Lawrence, Shakespeare gibi ajanlar, Osmanlıda cirit atıyordu...
Ruslar sıcak denizlere inme bahanesiyle petrole kavuşacaktı. Daha, Turan Coğrafyası'nın petrolleri tam olarak bilinmiyordu.
Fransızlar da petrol çıkma ihtimali olan Osmanlı topraklarına göz dikmişti...
Almanlar, 3-B Projesiyle (Berlin/Budapeşte-Belgrat-Bükreş/-
Bosfor-Bağdat/Basra-Bombay) topyekûn Osmanlıyı kontrol edip petrole kavuşacaktı...
Yani, Osmanlı her durumda da yıkılmaya mahkumdu...
Biz, genç Kurmay subaylarımız sayesinde bu yıkılma sürecini on yıl kadar geriye atmış olduk...
Günümüzde de Çin tamamen Turan Coğrafyası'nın yeraltı zenginlikleri için Doğu Türkistan, Tibet, Mançurya' yı işgal etmiş durumdadır...
Yani dünya, Emperyalist ülkelerin işgaline uğramıştır...
Şimdi de okyanus içi zenginlikleri elde etmek üzere okyanus taban üstlerine ve okyanus taban altlarındaki madenleri ele geçirmek için hücum edilmektedir. Bu konuda geleceğin savaşları da yine ham madde elde etme üzerine ve okyanusları kontrol etmek için olacaktır.
Yine günümüzde, karbon salınımı sonucunu doğuran fosilden elde edilen yakıtların kullanılmaması için dünya milletleri yeni tedbirler alınmasını istemektedir...
Bununla ilgili olarak da, Fransa'da, İskoçya'da, Mısır 'da toplantılar yapılmıştır.
Fosil yakıtlardan çıkılarak iki bin elli yılında karbon sıfır seviyesi hedeflenmiştir. Biz de bu hedefi tutturmak için çalışmalar yaptığımızı söylüyoruz.
Ancak, fosil yakıttan elde edilen enerjimizin, normal enerji üretimindeki payı içindeki oranı hâlâ en yüksek seviyededir.
Hem kömürden hem de doğal gazdan elde ettiğimiz pahalı bir enerjiyi kullanıyoruz.
Bunun sonucu olarak da hem enerjimizi pahalı üretiyoruz hem de çevreyi ve havayı da kirletiyoruz.
Türkiye olarak, bizim yenilenebilir enerji santrallerine yatırım yaparak çevreci bir enerji üretim şekline geçmemiz gerekir.
Burada da, GES, RES, JES , HES gibi üretim alanlarına yönelmeliyiz...
Biz, hem pahalı üretiyoruz hem de fosil yakıt kullanıyoruz. Yine, Elektrik enerjisini sanayide ve konutlarda pahalı olarak kullanıyoruz...
Peki! Ne yapmalıyız?
1-Önce, güneş enerjisinden üretim için yatırım yapmalıyız.
2-Sonra, hidroelektrik santrallerinden elektrik üretmeliyiz.
3-Rüzgar enerjisi santrallerinden elektrik üretmeliyiz.
4-Jeotermal santraller vasıtasıyla elektrik üretmeliyiz...
5-Kömürden elektrik enerjisi ürettiğimiz termik santrallerini kapatmalıyız.
6-Doğalgaz çevirim santrallerini kapatmalıyız.
7- Bu kadar pahalı ürettiğimiz elektrik enerjisi için tasarruf yapmak üzere milli bir seferberlik projesi geliştirip uygulamalıyız.
Fotoğrafta gördüğünüz sokak aydınlatması gibi yapacaksak bizim pahalı, çevreyi ve havayı kirleten santralleri kapatmamız mümkün olamaz.
Burası, Kepez Burnu-Sahil Güvenlik arası...
Sabah saat altı gibi çevre aydınlanıyor.
Ben bu fotoğrafı saat yedide çektim. Lambalar bir saatten fazla lüzumsuz şekilde yanıyordu.
Bu lambalar fotoselli uygulama ile sönecekse ve bu lambalar da sönmüyorsa, bir merkezden müdahale ederek bu lambaları söndürmemiz gerekmektedir...
Bunun için bir düzenek kurulmalı ve görevliler de gereğini yapmalı...
Biz, gündüzü aydınlatma çalışmaları yapmamalıyız...
Tabii ki, doğada oluşacak her müdahale, insanlara olumsuz bir dönüş de yapacaktır.
Res'ler, endemik bitkileri; termik santraller tüm tarımı ve insan sağlığını bozmakta; Jesler, hem havayı hem de toprağı, akarsuları kirletmekte; gesler, çevrede lokal ısı adacıkları oluşturarak, insan sağlığını bozmakta; hesler ise morfolojik değişikliğe sebep olmaktadır...
Bu yüzden önümüzdeki yıldan sonra uygulamaya girmesi gereken beş yıllık kalkınma planlarımızı da daha gerçekçi yapmalıyız...
Daha temiz ve ucuz elektrik enerjisi elde etmemiz dileğiyle...