(Seçim sonuçları üzerine bir değerlendirmem. Bunu seçim öncesi yazmıştım. Hâlâ aynı görüşteyim.)
(Seçim sonuçları üzerine bir değerlendirmem. Bunu seçim öncesi yazmıştım. Hâlâ aynı görüşteyim.)
Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin tartışıldığı günlerdi...
Bu sistemin, iyi niyetli ellerde başarılı olabileceğini ama, bizim gibi Ortaşark toplumlarında plan, program, hedefler açısından denetleme olmayacağı için
sakıncalı olacağını yazmıştım...
Sisteminde, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olarak ikili bir yapı oluşturabileceğini de söylemiştim. Bu arada, bunu da nereden çıkarıyorsunuz. Öküz altında buzağı arıyorsunuz! Toplum, daha akil davranır... Denetleme işini de her beş yılda bir halk sandıkta yapar, demişlerdi... Ben de, tam demokrasilerde bu olabilir;ama, bizim gibi özürlü demokrasilerde bunun olması mümkün değil, demiştim...
Bu arada, sistemin de nasıl kurgulandığını anlatmıştım...
Hatırlatalım...
Parti olarak, ben yöneticiyim ve sisteme göre üye kaydı yapıyorum. Tüm eş, dost, akrabam ne varsa partiye kaydediyorum. Benim muhaliflerimin gelemeyeceği bir günde delege seçimi yapıyorum. Tüm delegeleri ben belirliyorum. Sonra, o delegelere bir genel başkan seçin, diyorum.
Çok demokratım, herkes aday olabilir, diyoruz... Ama, delege yapısını bilen herkes kimin seçileceğini bildiği için aday çıkmıyor. Ben tek aday oluyorum ve seçiliyorum. Bu arada, partide bir yere gelmek isteyenler, genel başkana yağ çekmeye başlıyor. Bunda da sınır yok!
O Allah 'ın yer yüzündeki tecellisi, poposunu kılı olayım. Ona dokunmak ibadet gibidir, sözleri gırla gidiyor...
Bir diğeri, toplanan imzayla aday oluyor. Genel Başkan değişirse ben de yok olurum, diyen parti üst yönetimi hemen devreye giriyor... Delegelere imzalarını geri aldırtıyorlar. Sonra, yeterli sayıya ulaşamayan genel başkan adayı çöp muamelesi görüyor. Ya partiden istifa ediyor ya da partiden ihraç ediliyor...
Bir başkası mücadeleye giriyor. Genel Başkanlık tehlikeye girince hemen başka bir güce yanaşılıyor. Hukuku elinde tutan iktidara yanaşıyor. Sonra, seçimi erteletiyor. Yeniden delege seçimi yaparak, delege kontrollü tamamen genel başkanı seçebilecek hale getiriliyor. Sonra, seçime gidiliyor. Seçimde de buyurun aday olun, deniliyor... Tabii ki, delege yapısı kendilerinde olan genel başkan atıp tutuyor, yol arkadaşlarını yerin dibine sokuyor. İsnatlar havada uçuyor. Cevap vermek isteyen siyasetçiye bu hak tanınmıyor... Hakaretin bini bin para, havalarda küfürler uçuşuyor....Bu arada, cevvallik gösterip aday olan kişi, bu kadar haksız saldırı karşısında, bu siyasetin canı cehenneme, deyip ya siyasetten çekiliyor ya da başka bir parti kuruyor...
İşte, biz bu duruma demokrasi diyoruz...
Yine, Avrupa'ya yaranacağız, diye ;ülkeyi böleceğini söyleyen bir siyasi oluşuma ki adında "halkların" sözcüğü var, bizim Anayasamıza göre," Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür." kuralına da ters, Anayasamızın 66.maddesine göre vatandaş olan herkes Türk'tür. Türkiye'de bir tek halk vardır, o da Türk Halkı 'dır...
Bu maddeye göre, Türk toplumunu bölme amaçlı böyle bir parti kurulamaz;ama, kuruluyor. Buna, savcılarımız işlem yapmıyor. İç İşleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız göz yumuyor.... Bu sucu işleyenlerin Yüce Divan' da yargılanması gerekir... Ama, bu yargılamayı göremiyoruz...
Bir diğer parti, domuz bağı ile adam öldürme üstadı olanların uzantısı... Adları da, "Tanrı" adı. Böyle bir parti, Anayasamızın başlangıç bölümüne ters... Bu konuda, Türk'ün kanunlarını koruması gerekenler yine, görevini yerine getirmiyor. Göz yumuluyor... Bu durumu dile getiren yok!
Başa dönersek, benim daha önce söylediğim ve şimdi başa gelen durumla karşılıklı ikili grup oluştu... Anayasal suçlu olan siyasi partiler, iki gruba da girmişler... Hiç benzemezler şahsi çıkarları için bir araya gelmişler ve demokrasicilik oynuyoruz... Hele ki her iki lokomotif parti içinden seçilen, birisinde dört diğerinde otuz dört vekil, özellikle seçmen iradesinin, genel başkanlarca gasp edilerek seçtirildiği için bunlar, demokrasi adına bu kişilerin vekil olmaması da gerekir ... Hepsi, hülle yolu ile seçildiği için ayrı bir öbekleşme içinde olunmamalı. Ha! Seçildikleri parti içinde kalırlarsa bir şey diyemeyiz. Ayrılırlarsa, vekilliklerinin de düşmesi gerekir.
Şimdi, özürlü olarak gördüğümüz demokrasimiz için yapılması gerekenler :
1-Milletvekili listeleri, seçime katılan siyasi parti üyelerinin oylarıyla seçime girecek kişilerin listeleri belirlenmeli... Genel Başkan, vekil listesi yapmamalı...
2- Her ilde seçilecek milletvekili sayısının iki misli aday gösterilmeli ve seçmen tercihli oy kullanarak en çok oy alandan en az oy alana göre yeni sıralama olabilmeli...
3-Her genel başkan iki dönemden fazla görev almamalı... Tabii ki vekillikler de iki dönemle sınırlı olmalı...
4-Partisiz seçmen, o ildeki tüm siyasi parti listelerinden farklı kişilere tercihli oy kullanabilmeli... Dört milletvekili seçilecek yerde, isterse dört faklı kişiye oy atabilmeli...
Seçimlerde tercihli oy kullanacaklar, bir hafta süre ile ilçe seçim kurullarına gelerek oy kullanabilmeli...
5-Siyasi partiler, seçimde kimlerden yardım almış, kimlere ve nerelere harcama yapmışsa seçimden en geç bir hafta sonra kamuoyuna bildirimde bulunulmalıdır. Böylece şeffaflık ilkesi de gündemimize gelmiş olacaktır...
6-Devlet televizyonları seçim döneminde siyasi tanıtım programı yapamayacak, sadece özel televizyonlar her siyasi partiye eşit süre tanıyacak... Eşitsizlik kuralı uygulandığı zaman o televizyon kanalı kapatılacak ve mali olarak ülkemizde uygulanan en üst seviyedeki ceza uygulaması yapılacaktır...
7- Yalan bilgi veren, kumpas kuran ve böylece seçmen yönlendirmesi yapan kitle iletişim araçları takip edilecek. Yalan haberler, doğru haberle birlikte verilecek, bu tür yayın yapan kuruluş veya ferdi iletişim kanalı sahipleri de kamuoyuna faş edilerek, fotoğrafı altına, bu adam bir yalancıdır, diye tüm kitle iletişim araçları içinde kamu spotu gibi yayınlanmalıdır...
8-Siyasi parti liderlerinin konuşmaları takip edilecek, gerçek dışı beyanları Kamuoyuna duyurulabilinmelidir...
9- Bu maddeler yerinde uygulanırsa kim nerede görevli olursa olsun, bizim için fark etmez... Çünkü, Halk iradesi tam teşekkül etmiş olur....
Tabii ki, bunların dışında, Kurucu iradeye, Atatürk'e, Türk'e, Türk Bayrağına, Türklüğe kim hakaret ediyorsa elinden seçme seçilme hakkı alınmalı, kimse poposunu bir yere dayayarak Türk Devleti'nin bölme söyleminde olmamalı, devletimizin bütünlüğüne söz söyleyememeli...
Böyle davrananların, Emekli Sandığı ile ilişkisi kesilmeli, vatandaşlıktan çıkarılmalı, eğer,hâlâ Türkiye'de yaşamak isteniliyorsa sadece oturma izni verilmeli...
Türkiye'de Türkçe bilmeyen kimse seçmen olmamalı....
Dediklerimi tenkit edeceklere de sözüm:
Efendiler:Burası Türkiye, Türklerin ülkesidir.... Beğenmeyenler, istedikleri yere gidebilirler... Yol kaytan gibi...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
Seçimde de Türkiye'ye daha az zarar verecek olana destek olun, derim...
Ben öyle yapacağım...
**
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...