1965 yılı... Çanakkale Savaşları 'nın ellinci yılı... Çanakkale' de sıradan bir gün. Yarımada'da doğru düzgün bir yol yok...

1965 yılı... Çanakkale Savaşları 'nın ellinci yılı... Çanakkale' de sıradan bir gün. Yarımada'da doğru düzgün bir yol yok...

Biz 18 Mart'ta Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan törene katıldık. Bir subay konuşma yapmıştı. Ayrıca, Çanakkale Savaşları Gazileri de gelmişti... Bazı Gazilerin vücut organlarında bazı  noksanlıklar vardı.

Bir Gazi, ayakları kopuk olduğu için elleriyle yerde, gövdesini taşıyordu. Altında, kamyon tekerleğinin ince kesilmiş bir parçası vardı.

Yine, Hasan Bey'in Kızı, Meryem Didar Hanım da kahverengi tonlarında bir mantosuyla törene  katılmış ve sonra protokolda da oturmuştu...

 Çanakkale'de savaşı, çıplak gözle görenler, o gün gördüklerini büyük bir mutlulukla anlatmışlardı...

25 Nisan'da ise  biz bir şey yapmadık.

Yaklaşık 2500 kadar Çanakkale 'de savaşan Anzak askeri gelmişti... Onlar, hem Anzak Koyu' nda hem de Abide'de tören yaptılar. Bizim Mehmetçik'i saygıyla andılar... Bu arada, onların bir generali vefat ediyor... Naaş, Eceabat'a getiriliyor. Onlar, hazırlıklı gelmişler... Naaş, Boğaz Komutanlığı'nın deniz araçlarıyla bizim Su İskelesi' ne getiriliyor. Akşam hava kararma aşamasına gelmiş durumda... Alman Sokağı, Endüstri Meslek Lisesi'nin önünden18 Mart Stadyum'unun yanından Ziraat  Bahçesi'nin yanından Şevket Bey Sokak'a ve oradan da İngiliz Mezarlığına Naaş getirildi... Dörderli sıra halindeki Anzaklar, huşu içinde yürüyorlardı. Yakalarındaki madalya sesinden başka bir de yürüyüş kolunda ayak seslerinin ritmik bir şekilde çıkardığı sesten başka bir şey duyulmuyordu... Mezarlığın, İncir Ağacı olan bölgesine mezar kazılmıştı... Bir Papaz dualar yaptı. Askerler o dualara eşlik etti... Sonra, tabut mezara indirildi ve gömme işi bitti.  Aynı disiplinle geldikleri gibi gittiler. Biz 25 Nisan'da  bu önemli günde sadece muhataplarımızı seyrettik. 75. Yıl törenleri daha görkemli oldu. 100. Yılda yapılması gereken seksen işten sadece birisi yapıldı... Yani, 100. Yıl da bizim için fiyaskoydu... Biz, sadece seyirci oluyorduk...

Şimdi Kıbrıs Zaferimizin 50. Yılı... En azından biz bir şeyler yapmak için  bize  zaferi kazandıran Gazilerimizle bir tören yapıyoruz... Bu törenlerden de bazı bilgileri Çevre ve Doğa Dergimizin Eylül Sayısında okuyucularımıza aktarmış olacağız...

Bu vesileyle, Kıbrıs'ta zafer kazanmamıza vesile olan ve canlarını veren başta, can arkadaşım olan Rahmetli Şehit Cumhur Yüzlü olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarım. Gazilerimize de sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür dilerim...

Rahmetli Fazıl Küçük ve Rahmetli Rauf Denktaş'ı da rahmet ve minnetle anarım. Emperyalizme geçit vermeyen en üst komutanımızdan en altta bulunan erine kadar, Silahlı Kuvvetlerimizi de başarılı bir çıkartma yaptıkları ve hedefleri başarılı bir şekilde ele geçirdikleri ve huzuru tesis ettikleri için kutlarım.

Var olsunlar... Kıbrıs, her ne olursa olsun, 1571'den beri Türk'tür, sonsuza kadar da Türk kalmaya  devam edecektir.

Kıbrıs Zaferimiz Kutlu olsun...