'10 Ağustos 1915 Birinci Anafartalar Zaferimiz' üzerine çok satan bir gazetemiz bir haber yapmış.

"10 Ağustos 1915 Birinci Anafartalar Zaferimiz" üzerine çok satan bir gazetemiz bir haber yapmış. Ancak, birçok yanlışı da ihtiva eden bu yazı, ruh açısından iyi niyetle kabul görebilir. Ben de en azından haber yapılmış, deyip susardım;fakat , çok fazla  yanlış olunca müdahale ve doğru bilgiyi verme ihtiyacı hissettim.

 

1- Mustafa Kemal, Çanakkale'ye gelirken Yarbay 'dır. Savaş devam ederken 19 Mayıs Hücumu uygulamasında gösterdiği dirayet sebebiyle 1 Haziran 1915'te Albay olmuştur. Yine, Çanakkale Savaşı bittikten sonra, Edirne' de 16. Kolordu Komutanı olduğunda da 1 Nisan 1916 tarihinde Tuğgeneral, yani Paşa olmuştur...

Çanakkale Savaşı süresince, Mustafa Kemal'den "Bey" olarak bahsetmek gerekir. Yüzbaşıya kadar efendi, Binbaşı, Yarbay ve Albay'a da "Bey" denir

1 Nisan 1916'dan sonra da "Paşa" denilmelidir...

Yazıda geçen Miralay( Albay) Mustafa Kemal Paşa, söylemi yanlıştır... Ha! "Bu gazetelerin tarih yazıları için editörleri de yok mu?" diye, düşünmeden de edemedim. Yazık!

 

2-Yine,  Anafartalara çıkartma yapan müttefik kuvvetleri, Suvva'ya değil Suvla'ya çıkartma yapmıştır. Yer adlarını düzgün vermek gerekir.

 

3-25 Nisan 1915 tarihinde İngilizler ve Fransızlar, Seddülbahir ve Arıburnu'na çıkartma yaptı, demek yanlıştır. 25 Nisan 1915'te Fransızlar, Kumkale sahiline çıkartma yapmıştır. Burası Anadolu yakasında Boğaz'ın başladığı yerdir.

Fransızlar, burada iki gün  bize karşı  mücadele etmiş ve 27 Nisan 1915 tarihinde de Yarımada'da Morto Koyu'na geçmişlerdir. 25 Nisan 1915'te bu koya İngilizler çıkartma yapmış ve iki gün sonra burayı Fransızlara bırakmışlardır... Fransızlar, Ertuğrul Koyu ile Morto Koyu'nu İngilizlerle birlikte ortak kullanmışlardır.

Bu da 27 Nisan 1915'ten sonra tahliyeye kadar devam etmiştir...

 

4-25 Nisan 1915'te 57. Alay düşmanı püskürttü demek (denize döktü demek) yanlıştır. Burayı 25 Nisan 1915'te 27. Alay, 2.Tabur, 8. Bölük'ten üç takım savunuyordu... Hain Sırt'ta Asteğmen Muharrem, Yüksek Sırt ve Serçe Tepe'de Gelibolulu Süleyman Başçavuş, Balıkçı Damları Bölgesi'nde ise İbradalı İbrahim savunuyordu... Bu savunma çok kanlı ve çekişmeli olmuştur. Bu birliğimizin tüm rütbelileri ya şehit olmuş ya da yaralanmıştır.

Mustafa Kemal, saat 10:00'da Conkbayırı bölgesinde savaşa müdahil olmuş, Düz Tepe'ye kadar çıkan düşmanı buradan Korku Deresi, Cesaret Tepe aşağısına kadar kovalamış;yoğun gemi topları ateşi sonucu sütre arkası olacak bir tahkimat  yaptırmıştır. Bu tahkimat, kuzey bölgesinde savaş bitene kadar neredeyse aynen kalmıştır. Düşman, dört yüz dönümlük bir yeri işgal etmiş ve savaşın sonuna kadar burada, debelenip durmuşlardır...

 

5-- Mustafa Kemal'in grup komutanlığı görevi, 25 Nisan 1915-18 Mayıs 1915 arasındadır...

19 Mayıs Hücumun da  ise taze kuvvet olarak gelen 2. Tümen Komutanı, Albay Rütbesi'ndeydi. Bir Albay'ın, Yarbay emrine verilmesi, araziyi çok iyi bilmesine, savaşma kabiliyetinin üst seviyede olmasına rağmen, mümkün olamayacağı düşünüldüğünden, Esat Paşa, grup komutanlığını üzerine alarak bu hiyerarşik düzen bozukluğunu önlenmiştir.

Mustafa Kemal, daha sonra Albay olmuş ve 8 Ağustos 1915'te de Anafartalar Grubu komutanı olmuştur. Emrinde doğrudan dokuz, dolaylı yoldan bağlı olanlarla birlikte on bir tam ve bir de yarım tümen askeri sevk ve idare etmiştir.

Birliklerin tek elden kumanda edilmesi de zaafiyetleri ortadan kaldırmış ve başarı da böyle gelmiştir.

Çanakkale'de asker komutanını, komutan da askerini bulmuş ve zafer  gelmiştir...

Zaferimiz kutlu olsun...

 

Tabii ki günümüzde Alanı doğru anlatan Alan Kılavuzları'nın Alanı anlatmaması da doğru bilgilerin yayılmasını olumsuz etkilemektedir.

 

Alanda, benim tespitlerime göre 119 yer anlatılmalıdır. Bunu, bir program içinde ve önceliklere göre anlatmak gerekir ve anlatım birliği sağlanmalıdır... Alan anlatımlarında genelde yedi- dokuz arasında yer ziyaret edilmektedir. Diğer yerler noksan kalmaktadır. Sadece, küçük anlatımlarla üç günlük bir ziyaret programında bile en fazla otuz yer anlatılabilmektedir. Şimdi, Alan Bilgisi kıt kişilerle bu işin olmayacağını görüp yıllarını, ömürlerini Alan'a hasretmiş kişilerin tekrar alanı anlatmaları sağlanmalıdır, derim ...

 

Anayasa Mahkemesi, Siyaset Kurumuna yeni bir anlatım sınırı belirleyin, deyip on ay süre verdi... Siz de Ağustos Böceği gibi sadece eğlendiniz...BBir şey yapmadınız...

 

Ha! Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyeleri de Alan ile ilgili bilgi sahibi olmadıkları için dosya üzerinden karar vermişlerdir. Ancak, sonuçları hakkında da öngörüsüz bir karara ulaşmışlar ve Kültürümüzün aktarılmasında da fahiş bir hataya imza atmışlardır... Hukuken doğru olan ancak, sonuçları açısından, esas olarak yanlış bir adım atmışlardır.

 

Burada, Anayasa Mahkemesi Üyesi Muhterem İnce Beyefendi'yi de, Türk'e, Türk Kültürüne, Şehitlere sahip çıkan karşı oy yazısı için kutlarım. Bazen, doğru adamlar da karşımıza çıkıyor ki bu durum da ülke yönetimi zaafiyetlerini ortadan kaldırma konusunda bizi umutlandırmaktadır...Anayasa Mahkemesi'nin hukuki boşluk oluşturan ve Türkiye Siyaseti'nin nasıl olduğunu öngöremeden verdiği kararını, iç denetim sistemi içinde tekrar gözden geçirmesini talep ederim. Anayasa Mahkemesi olarak yanlışlığı siz düzeltin, derim.

Bu yapılırsa  örselenen kurumsal kimliğinizin yeniden güçlü bir şekilde inşasına da katkı sunacaktır, görüşündeyim.

İnşallah yapılır...

 

Çanakkale üzerine yazı yazacakların da daha dikkatli olmalarını salık veririm... Bilmeden, biliyorum, deyip Çanakkale ve Çanakkale Tarihi Alanı'na bulaşmayın, derim. En azından denk gelirsem ben, size müdahale ederim...

 

Son sözümüzde ;

bilimden ayrılmayın ve anlatıcılar problemini çözün...

 

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

**

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...