Bunu, İngilizler uydurdu. Onlara göre doğru, bize göre yanlış bir kavram...

Bunu, İngilizler uydurdu. Onlara göre doğru, bize göre yanlış bir kavram...

Bizim güneyimiz...

Yüz yıl önce bizim yönettiğimiz topraklar... İngilizlerin fırıldak siyasetinin başladığı topraklar.

Önce, dinimizi bozdular. Yeknesak bir inanç yapısından selefi yapıya geçiş tetiklendi. İslam, doğuş anındaki yaşayışla devam etmeli dendi... Geçmişle bağ kurup kök salacak her şey "Tu! Kaka!" sayıldı...

Vahhabi bir bölünme oluşturuldu. Zaten, Şia, Sünni ayrımı vardı. Bir de hariciler vardı.

Sonra, İran-Hint kadim kültürü İslamın içine sokuldu.

Bu etki ile tarikatler, cemaatler, dini öbekleşmeler oluştu. Hz. Hüseyin'i şehit edenler içinde bir tane bile Türk yokken Türkler, Arapların dıngıllığına taraf oldu. Bölündü. İngilizler avuç ovuşturdu... Fırsat gelmişti... Hemper, yola çıktı. Önce Arapları iğdiş etti. Osmanlı, bununla mücadele etti. Ortam sakinleşti. Sonra, misyoner okulları açıldı... Bilimsel bilgiyle bu okullardan yetişenler, etraflarında yaşayan zır cahillerin kendilerini yönettiğini görünce ayaklandılar... Önce Mora, sonra Sırplar, Romenler ve ardından çorap söküğü gibi herkes geldi. Zır cahil kalmış Türk toplulukları bu güç karşısında çaresiz kaldı. Biz, çözüm üretemiyorduk;çünkü, bizim her alanda yetişmiş adamımız yoktu. Osmanlı Türk'ü cephede ve vergi almada kullandı. Türk, dinamik gücünü kaybederken içimizdeki diğer topluluklar zenginleşti, meslek sahibi oldu, güç oldu... Osmanlı bu haliyle güçsüz bir devletti. Son yüzyıla hep ver kurtul politikası güttü. Verdik, verdik ve nihayet, tarihten silinme noktasına geldik. Bu dönemde, devletin kurtuluşu için canlarını seve seve veren yenilikçi, İttihatçılar olmasa devlet daha erken yıkılırdı. Bu arada, Osmanlı borç içinde yüzüyordu... Bazı, okumuş zır cahiller, Osmanlının borcu yoktu, onları İttihatçılar aldı. Biz, İttihatçıların borçlarını ödedik, demezler mi? Böyle cehalet görülmemiştir... Biz, Birinci Dünya Savaşına girerken Almanlardan borç aldık. Osmanlı Borçları ise Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit dönemi borçlarıydı... Sonra, dokuz cephede ağırlıklı olarak İttihatçı Subayların, Doktorların ve aydınların sayesinde dört yıllık bir mücadele yapıldı. Yenildik. Ekonomik yapımız, savaşı sürdürmeye elverişli değildi. Sonra Mondros... İşgaller ve Türk Tarih Sahnesi'nden siliniyordu ki bir yiğit adam çıktı ve ülkeyi, destansı bir mücadele ile kurtardı. Lozan'da milli devletin kuruluşunu herkese kabul ettirdi. Devletimizin varlarını tespit ettirdi... Vardan daha çok yok vardı... Doktor, ebe, hemşire, mühendis, eczacı, öğretmen, mimar, hakim, savcı, yetişmiş iş gücü neredeyse sıfıra yakındı...

Halifemiz Efendimiz Hazretleri döneminde kırk bin köyümüzün sadece on bininde cami vardı. Bu yüzden dini hayat köylerde üfürükçüye, hokkabaza, madrabaza ve parlak söz söyleyen kişilere kalmıştı. Cumhuriyet, toplumun yaralarını sarmak için her türlü atılıma başladı. Dünya ile başetmek için kaliteli yetişmiş insana, sermayeye, üretim yapan fabrikaya ihtiyaç vardı. Türkiye, bu dönemde bile rahat bırakılmadı. Şeyh Sait, Seyit Rıza, Ağrı isyanları çıkarttırıldı. İngilizler, toplumumuzun içinde daima elverişli insanlar buldular... Bulmaya da devam ediyorlar... İsrail, Adnan Hocacıları, ABD ise Fetö'yü buldu... İngilizler ise Exeter Üniversitesi yoluyla kendilerine uygun adam yetiştirdiler...

Yine, ham softa kaba yobaz bazı tarikatlar ise günümüzde daha da palazlandılar. Bunlar, bir tehlike anında iç cepheyi çökertebilirler...

ABD, savaş makinesi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra durmadan çalıştı...

Kore Savaşı yapıldı... Kore, ikiye bölündü. Güney Kore' de halkın %54'ü Hıristiyan oldu... Bu sayı her geçen gün artmakta...

Sonra, Küba krizi oldu... Savaşın kıyısından döndük.

Arkasından Vietnam savaşı oldu. Oradaki potansiyel dibe vurunca, ABD oradan çekildi...

Biz, 1974 Kıbrıs Harekâtı yaptık. Bize, ambargo uyguladılar..

 

Bu arada, Biyafra krizi, İrlanda krizi, Angola Krizi, Şili Krizi, Bolivya krizi, Nikaragua ve Salvador krizi, Sovyetler Birliği krizi, İsrail Arap savaşları 1947-1948, 1967, 1973 ve Lübnan'ın güneyi ile olan facialar, Filistin çıkmazı, Osetya işgali, Çeçenya mücadelesi, Bosna Faciası, Kosova kırımı, Sudan'ın bölünmesi ve diğerleri..

 

Bizde, bölücü terörün kurgulanması. Arkasında ABD, AB, İngiltere, Rusya, Çin, İsrail ve Arap Birliği'nin olması ve kırk yıldır sürmesi...

ABD, bu konuyu da çözecek.

İsrail'in tüm Filistin'i işgali sonrası, sıra bize gelecek...

ABD, hemen güneyimizde kırk bin kişilik yeni silahlı bir güç oluşturdu... Bizim uçaklarımız ve sihalarımız için  uçuş yasağı getirse ve biz bunu dinlemeyip hücum etsek tüm hava gücümüzü kaybetsek ve sonucunda, ABD hava gücüyle  birlikte oluşturduğu bu kara gücüyle bize saldırsa durumumuz ne olur? Bir de iç cephede oluşan yıkıcı unsurları da gözönüne alırsak durumumuz ne olur?

Bunu düşünmemiz gerekir...

Ben, bir sonraki mücadelenin içinde olabileceğimizi düşünüyorum. Maddi gücümüzü azaltmak için de içimize önce Suriyeliler alındı. Sonra ABD'nin paralı askeri olan ve onlardan maaş alan Afganlılar getirildi...

Türkiye'nin milli cephesinin gücü azaltılmış oldu...

Türkiye, bu zorlamada mücadele etmeden sessiz kalırsa Kuzey Irak oluşumu, Kuzey Suriye ile birleşerek, bizim Hatay 'dan ve Lazkiye' den denize bağlanacak... Böylece, sınırımızda yeni ve bize düşman ABD müttefiki bir devlet kurulmuş olacaktır... ABD, büyük şeytan, sınır komşumuz olmuş olacak...

Sonra, Türkiye daha çok kurcalanacak... Biz de siyasi partilerin genel kurullarıyla meşgulüz... Yazdıklarım, bizim ilgi alanımızın dışında...

Şimdi çok düşünme ve karar verme zamanındayız...

 

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

**

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...