Ülkemizin, kararları tartışılmayacak en üst mahkemesi... Görevleri aradında, TBMM tarafından çıkarılan kanunların Anayasa'ya uygunluğu konusunda da kendisine, hukuki yoldan gönderilmiş olan kanunlar hakkında da karar vermektedir. Üst yargı durumunda olduğu için de en üst mahkeme durumuna gelmiş ve böylece kararları uygulanma durumunda olan Anayasal bir kurumdur.
Üyeleri, tabii süreç içinde, mevcut iktidarın istemine göre hukuka uygun veya uydurulmuş bir şekilde seçilmiş kişilerden oluşmuştur...
Anayasa Mahkemesi, Türk Milleti'nin iradesi sonucu kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre çalışmakta ve hüküm vermektedir...
Kararları da birinci dereceden uygulanmak üzere öncelikli kararlardır...
Anayasa Mahkemesi kararları, üç başlıkta tartışılır olmuştur...
1- Anayasal hak ve özgürlüklerin ihlali konusunda, Can Atalay kararı, Yargıtay tarafından kabul edilmemiş ve süreç, kurumlar arasında ahenkli çalışma, hukuka uyma konusunda bazı olumsuzlukları içinde barındırmış ve halkın hukuk sistemimize güvenini sarsmıştır.
2- Diğer bir başlık "Biji serok apo" sloganının suç unsuru olmaktan çıkarılmasıdır... Teröristi övmenin, onun arkasında durmanın dolaylı veya doğrudan ifadesi de suçtur... Bu kararın hangi saikle verildiğini de anlamış değiliz... İnşallah, bu söylemin serbest olması kararı da galat bir yalandır, derim.
3- Bence, en büyük tartışma konusu, ülke gerçeklerinden uzak bir yapıda, siyaset geliştiren CHP'nin Çanakkale Tarihi Alan Başkanlığına bağlı olarak çalışan Alan Kılavuzları'nın çalışmalarına yönelik olarak kanuna Rehberler Odası' nın talebiyle Anayasa Mahkemesine müracaat ederek, Alan Kılavuzları 'nın "sayıları 206" çalışmalarının sona erdirilmesidir...
Türkiye' de en verimli çalışan ve Türk Milleti'nin tarihimizde kazandığı en büyük zaferlerden birisi olan Çanakkale Zaferi'ni yirmi yıldan bu yana anlatan bu kişilerin anlatmasına engel olmak hem tarihe hem de bu zaferle temayüz etmiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün geniş halk kitlelerine anlatılmasının engellenmiş olmasını anlamakta zorluk çekmekteyiz.
Burada, Rehberlerin üst kuruluşu, CHP, Anayasa Mahkemesi hep birlikte yanlışta birleşmişlerdir.
Rehberlerün üst kuruluşu, Alan Kılavuzlarının kanununda bir hukuksuzluk varsa bunun düzeltmek için Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaat ederek düzeltme isteyebilirdi. CHP, aynı şekilde, bu durumu düzeltmek için, iktidara "siz daha kanun yazmasını bilmiyorsunuz, kanun çıkartmasını bilmiyorsunuz, alın size, hukuka uygun kanun böyle olur" deyip yeni düzenleme yapabilirdi. Toplumsal barış ve çalışma hayatına katkı sunardı... Bu yapılamadı ve işin kolayına kaçılarak yıkıcı tavır sergilendi... Bu konuda, Çanakkale Milletvekileri olan iki arkadaşımızın da uyuması hiç de hoş karşılanır, değildir... Bunu da hatırlatmak isterim. Siz, hangi şehrin milletvekilisiniz?
Asıl hayret ettiğimiz konu da, Anayasa Mahkemesi, bir karar veriyor ve on aylık bir sürede bu kanunu yenileyin ve uygulamayı gerçekleştirin diyor.
Peki! Siyaset kurumu, bu konuda uyursa kılını kıpırdatmazsa ne olur? Bunu göremiyor.
Bunu gören bir üye karşı oy yazıyor. Onu tebrik ederim ki Türkiye gerçeklerini en iyi bile kişi olarak tarihe bir not düşmüştür.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi kararıyla Alan Kılavuzluğu bitmemiştir.
Yorum farkıyla geçici olarak faaliyeti askıya alınmış ve sonucunda da gerçek bir hukuk dersi olarak Çanakkale Valiliği doğru işlem yapmış ve Devleti bir açmazdan kurtarmıştır.
Hâlâ hukuk mücadelesi sürmektedir ve yanlış işler devam etsin istenmektedir.
Asıl merak ettiğim de bu konularda, Alan Başkanlığı kurumsal kimliği hiçbir şey yapamamıştır...
Bu da bizi üzmektedir...
Bence, su akar yolunu bulur...
Alan Kılavuzlarına, zaten başarılar da ben yine de çalışmalarında başarılar dilerim...
Var olsunlar...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam..