Bozcaada'yı bilirsiniz.
Zaten Çanakkaleli olup da bilmeyen varsa derhal terk etsin memleketi.
Ama şu da var.
Çok eskilerde Gökçeada'ya ulaşım çok zordu.
Günlük gidiş, gelişler yoktu.
O sebeple yaşı 50'ye gelmiş ama hala Gökçeada'ya gitmemiş çok insan vardı.
Bozcaada'da keza öyle.
Şimdi günlük seferler olduğundan her şey rahat.
Neyse efendim dönelim tekrar Bozcaada'ya.
Türkiye'nin neredeyse göz bebeği haline gelen Bozcaada, turizm açısında aranılan yerlerden.
"Bozcaada'yı görmediysen gezmemişsin demektir." derler.
Önce sosyete keşfetti.
Taş evler edindiler.
Uğur Dündar, Ayşe Tunalı gibi şöhretler burayı cazip hale getirdiler.
Çok sonraları Ata Demirer ile başlayan film furyası Zeki Alasya-Metin Akpınar'la devam edince iyice şöhreti arttı Ada'nın.
Durum böyle olunca yaz aylarında Ada'da adım atmak zorlaştı.
İğne atsanız yere düşmez hale geldi.
Yaz aylarında dondurmanın topu 80 liraları geçti.
Bir gecelik fiyatlar 5-6 bin liradan başladı.
Sokaktaki yemekler tek kişiye 2 bin lira ve üzerine patladı.
Sonuçta Bozcaada oldukça pahalı hale geldi.
Belki de öyle istendi.
Zira paralı müşteriler istendi, bilemem.
Bu arada benim Bozcaada damadı olduğumu da bilirsiniz belki.
45 sene önce nişanlanmıştım.
Hatta geçen cumartesi "Karmakarışık" adlı oyunu oynamak için Bozcaada'ya gitmiştik.
Orada sahne aldığımız Halk Eğitim'e ait salonda benim nişanım olmuştu.
Ne nostaljiydi benim için.
Neyse gelelim yine turizme.
Biz o gün dekorumuz kurulduktan sonra kahve içmek için meşhur Çınaraltı'na oturduk.
Kahvelerimizi içtik.
Etrafta kimseler yoktu.
Bozcaada terk edilmiş gibiydi adeta.
Hesap ödeme zamanı geldiğinde kişi başı kahveye tam 95 lira verdik.
95 lira…
Kışın ortasında, 95 lira.
Yaz olsa belki…
50-60 olsa kabul edilebilir bir tarafı var, ama tam 95 lira…
Ödedik itiraz etmeden.
Yapacak bir şey yoktu zaten…
BİRAZ MİZAH
Mahalleni kahvecisi kahveye zam yapmış.
Bunu duyurmak için de duvara şu yazıyı asmış:
"Kahve Yemen'den gelir, yolu ırak.
30 kuruş yetmiyor 50 kuruş bırak."
Ertesi gün kahveyi açmak için geldiğinde yazdığı yazıya ilave edilmiş şu yazıyı görmüş:
"Kahve Yemen'den gelir, yolu sapa.
30 kuruş yetmiyorsa kahveyi kapa."
BİLİYOR MUSUNUZ?
Bu başlığı görünce heyecanlanıyorum.
Sebebi ise yeni bir şeyler öğrenecek olmamdan kaynaklanıyor.
İşte öyle bir yazıyı bulunca bir solukta okudum çok hoşuma gitti.
Yaşanmışlıklara sahip bu ilginç yazının sizler tarafından da bir solukta okunacağına inandığımdan aktarmak istedim.
Cahit Sıtkı Tarancı
Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmış. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “Ölüm” temasını işlemiş.
Nazım Hikmet
Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiymiş.
İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş.
Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu "Su" olmuş.
Özdemir Asaf
"R" leri söyleyemeyen şair olarak bilinen Özdemir Asaf, bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için taksiye binmiş.
Taksici nereye gitmek istediğini sormuş:
“Neğeye biğadeğ?”
Taksicinin de "R" leri söyleyemediğini görünce utancından “Kağaköy” diyememiş ve onun yerine aceleyle “Eminönü” demiş. Eminönü'ye geldiğinde de taksiden inip Karaköy’e kadar yürümüş.
Yahya Kemal Beyatlı
Hiç evi olmamış ve ölene kadar da otelde yaşamış.
Nazım Hikmet’in annesine âşık olmuştur.
Tevfik Fikret
Aynı zamanda iyi bir ressammış.
Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuş.
En büyük takıntısı ise: Sol tarafında kimseyi yürütmemekmiş.
Ahmet Haşim
Hastalık derecesindeki takıntısı ise: Toprak yemesiymiş.
Haşim’in şiirlerinde hep "Gün batımı, gece, ay ışığı ve hüzün" olmasının sebebi çirkin olmasından derler.
Tomris Uyar
Üç büyük şairi (Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadınmış…
Cemal Süreya
Sevgili Cemal soy ismindeki iki "Y" den birini bir iddia sonucu kaybetmiş.
O günden beri soy ismi hep tek “Y” ile yazılır olmuş.
Soyadından ikinci “Y” harfini atmasının sebebi arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine girdiği iddiayı kaybetmesiymiş.
Bu konu için şöyle diyor kendisi;
“O zaman çok güvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim için kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
Orhan Veli Kanık
Ölümü belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündenmiş.
Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuş.
Cemil Meriç
En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç, gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiş.
Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almış.
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştı.
Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali, diksiyon takıntısına sahipmiş.
Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş.
Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına; "Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.
Ahmet Arif
Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyormuş.
Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif, şahlanmayan ata binmezmiş.
Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif, tam bir sigara tiryakisiymiş.
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Unutulmaz filmlerden olan "Gulyabani" filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış.
Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş.
Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanırmış.
Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş.
Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır ve ev reçelleri yaparmış.
Yaşar Kemal
Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal, çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış.
Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş.
Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan büyük yazar, 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş.
Sağ gözündeki durum ise şöyle oluşmuş.
Daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmış.
1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar etmiş.
Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kâğıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez. Böyle edilir!"
INFLUENCER
İşte size bir soru;
"Influencer ne demek?"
Duymuşsunuzdur muhakkak.
Bu aralar oldukça popüler bir deyim.
Araştırınca açıklaması şöyle yapılmış;
"Influencer, kendi alanında uzman kabul edilen ve sosyal medya üzerinde istikrarlı takipçileri olan, fikrine güvenilen ve onayları alınan kişi olarak tanımlanıyor."
Yani şuna vurgu yapılıyor; "Fikrine güvenilen ve onayları alınan kişi…"
Anlaşıldı.
Peki kime ne faydası var?
Bunun daha çok kişiye faydası var.
Yaptığı programları, reklamları pazarlıyor ve…
Özetle şunu yapıyorlar;
"Bu kişiler sosyal medya üzerinden takipçilerini yönlendiriyor ve onlara önerilerde bulunuyor."
Diyor ki: Şu elimdeki pantolon çok iyi, şu alet yeni çıktı gidin şuradan alın…"
Kısacası İnterneti kullanarak, facebook'tan, Instagram'dan para kazanıyorlar.
Ne güzel, Allah kazançlarını artırsın.
Peki bu kazançtan devletin karı ne?
Kaç para vergi alınıyor?
İşte bu taraftan insan içerliyor.
Zira devlet bizden vergi almak için sürekli elektriğe, doğalgaza, benzine, mazota zam yaparken, vergi vermeyenler için de bir girişimi olmalı değil mi?
ZEYTİNYAĞI
Zeytin toplama ve toplananlardan yağ çıkarma zamanı bitti.
Şimdi herkes elindeki mahsulü paraya çevirmeye bakıyor.
Mahallede birileri 250 lira ile 400 lira arasında yağ aldığı konusunda konuşuyor.
"Mirim bir yağ aldım, yeme de yanında yat. O kadar yani."
Dizemi, kalitesi, berraklığı ve yağ kalitesi fiyatını belirliyor.
Ben 250 liradan almıştım, üzerine 350 liraya da almışlığım oldu.
En son 200 liradan aldığımı söyleyince kahvedekiler "O asitlidir, karışıktır" şeklinde çamur atma yeteneklerini ortaya çıkardılar hemen.
Almadan önce bakmışlığım var elbet, güzeldi.
O halde ben memnun olunca mesele kalmıyor geriye.
"Peki fiyat nasıl belirlenecek?" şeklindeki soruya Edremitli bir çiftçi şöyle açıklıyor:
1 kg yağlık zeytinin fiyatı 31 TL.
Tarih 6 Aralık!
4,5 kg zeytinden 1kg yağ almışız!
Yüzde 12 sıkım hakkı vermişiz.
4,5×31=139,5 lira
Yüzde 12 hak =16,74 lira
139,5+16,74=156,24 lira toplam maliyet.
1 kg yağın bana maliyeti neymiş?
156,24 lira…
"Devam edelim!" diyor çiftçi.
5 litrelik teneke 43,5 lira,
Kargo 130 lira,
Karton 10 lira...
Daha, "Etiket, kartuş, koli bandı, yazıcı, kağıt, bilgisayar vs vs" var!
En önemlisi "İşçilik" var!
"O tenekeleri 50 kg’lik bidonlardan 5 litrelik tenekeye tek tek doldurup, sonra onları kolilemek, kargoya teslim etmek var."
2 gün geçince “Yağım nerede kaldı birader?” diye soran ama aslında aldatıldığını düşünen müşteri ile cebelleşmek var!
Toparlayalım.
5 litre yağ 4,55 kg geliyor.
Yağın kilo maliyeti neydi?
156,24 liraydı.
4,55 kg ile çarparsak;
1 tenek yağ: 711 lira eder.
Teneke+kargo +karton = 183,5 lira.
711+183,5 = 894,5 lira
İşçilik ve diğerleri için, hadi 20 lira koyalım.
Eder, 914,5 lira.
Şimdi siz düşünün…
5 litre maliyeti 915 TL olan, yoğun emek gerektiren blr ürünü siz kaç paraya alabilirsiniz?
İnternette 5 Litresi 500 TL olan ve güya "Zeytinyağı" diye satılan yağların hâlâ zeytinyağı olduğunu zannediyor, düşünüyor ve inanıyor musunuz?
Çiftçi yapmış bu hesabı ve sonunda soracağını sormuş.
Ben kilosu 200 liradan almıştım?
Hemen eve gidip bakacağım yağa…