Adam, her devrin adamı...

Nerede konuşlanacağını iyi biliyor...

Çokça da saçmalıyor...

İzmir yangınını Türkler çıkarttı, diye çok saçma sapan bir iddiada bulunmuştu...

Türkler, kendi ülkesinin şehri olan İzmir'i neden yaksın? Bizim, böyle yakma, diye bir kültürümüz yok!

Sonra, bu iddiaya, İzmir'i yakan Yunanlılar da, bıyık altı gülmüşlerdi...

Bu topaç, şimdi de muhafazakar, Osmanlı sever, dini bütün ve iktidarı destekleyen bir yayın organında yazılarına devam ediyor...

Yetmişlerde devrimci, seksenlerde hürriyetçi, doksanlarda patron sever ve iki binlerde de her telden yalaka bir üslupla yazıyor...

Bu topacı sevenler de çok...

Eski devrimci, Yeni topaç muhalefete de çok güzel göndermeler yapıyor. Aferin! Aldıkça da, maaş garanti...

Bence, önemli bir şahsiyet değil!

Hele topaçları hiç sevmem!

Bu Topaç " Katil Enver'dir" diye yazmasa umurumda olmayacaktı.

Bu arada, yazısında her yere çamur atmakta da mahir...

Benim hem anne dedem( Recep) hem de baba dedem(Emin) Sarıkamış'ta şehit düşmüştü.

Bu yüzden Sarıkamış benim ilgi alanım içindeydi...

Topaç:

" Sarıkamış hep anılacak, diyor. Yine, yalakası olduğu eski patronuna da gönderme yapıyor... Hamaset lazımsa Sarıkamış bulunmaz yer, diyor...

Orada askerlerimiz çarpışarak ölmedi!

Bir gecede donarak öldü. Bir kısmı da tifüsten öldü, diyor.

Şehit sayısı 90 bin, diye sallıyor, kimisi 33 bine indiriyor. Kimisi de 60 bine bağlıyor, diyor.

Burada, Ruslar bilgi veriyor ve 23 bin şehitimizi gömdüklerini ifade ediyorlar...

Enverciler, bu işi Hafız Hakkı Paşa'nın üstüne atıyorlar, diyor...

Hafız Hakkı Paşa'nın 5 Ocak günü için günlüğüne yazdıkları...

".... Yarabbi! Ben bu safahata sebep oldum. Ben bu harbi... için çalıştım. Ben bu mazafferiyeti tam yapmak için uğraştım. Olsun! Bu felaketleri de tamire çalışacağım ve elbette muvaffak olacağım."

Demektedir... Yani, sorumluluk kendisine aitmiş. Rahmetli böyle ifade ediyor.

Yani, Enverciler, böyle bir isnatta bulunmuyor...

 

Sarıkamış bir" Milli savunma muharebesi"falan değildir.

Zat, birinci paylaşım savaşının tüm cephelerinin vatan savunmasının bir eşik taşı olduğunun farkında değil. Ludendorff'un "Topyekun Harp Stratejisi" adlı eserinden haberi

yok... Ama, bizim kurmay subayların hemen tamamının" savaşın ne olup olmadığından haberdar olduğunu", iyi yetişmiş olduklarını unutuyor...

1977-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucu elden çıkmış olan Kars ve Sarıkamış'ı almak için fırsat bu fırsattır deyip geri almaktı. Bir imparatorluk muharebesidir. Tıpkı Çanakkale gibi.

İşte, bizim kızdığımı taraf,Çanakkale savunmasını küçük görüyor, dedelerimizin cihangirlik sevdasıyla Vatan savunması için değil, şövalyelik ruhuyla yaptığı bir savaş, demek istiyor.

Sonra, hava sıcaklığıyla o güne gönderme yapıyor.

Unutmamak gerekir ki, biz - 50°ile Galiçya'da, +50°ile Yemen, Asir, Filistin Cephelerinde savaştık. Savaşta, hava güzel olsun, sonra savaşırız, diye bir kural olmaz. Düşman geldiyse ve burnunun uçundaysa savaşılır...

 

Saçmalamaya devam ediyor:

"Baharı beklersin kumrular gibi."

Aculluk edersen şan şöhret peşinde koşarsan binlerce kişiyi kırdırırsın işte böyle, diye sürdürmekte yazısını...

 

"Askeri kırdıran Enver Paşa"...

"Komuta ondaydı.

Birdenbire"başkomutan vekilliğine"zıplamıştı...

Atatürk henüz albaydı."

 

İşte, yine zırvalamaktadır.

Tarih meselelerine ve bilhassa Mustafa Kemal Atatürk üzerine yazmasa gülüp geçerdim;ama, bu kadar palavra atınca dayanamadım, yazmak farz oldu, dedim.

Mustafa Kemal, Sarıkamış harekatı olduğunda, Sofya'da ateşemiliterdir ve Yarbaydır...

 

"Hiç gerek yoktu o sıra dellenip Ruslar'a saldırmaya.

Hiç gerek yoktu Karadeniz'e çıkıp Sivastopol'u bombalamaya.

Ama onu Osmanlı üniforması giydirilmiş Almanlar, Enver'e sormadan yaptılar."

Ne kadar saçma bir iddia...

Bir defa, Enver kendisinden habersiz kuş bile uçurtturmaz. Her şeyden haberi vardır.

Enver Paşa'nın Ekim ayı sonuna doğru Almanların ısrarına daha fazla direnemez ve donanma komutanına:

" Karadeniz'e çıkınız ve Ruslara haber vermeden Rus Donanmasını Karadeniz'e yakalayarak imha ediniz, diye bir emir verir.

Bu emir üzerine bizim donanma, dört ayrı grupla Rus Limanlarına hücum eder...

Rus Donanmasından dört savaş gemisini batırırız. Ruslar, Kerç Boğazı'ndan Azak Denizi'ne kaçar. Karadeniz bize kalır... Biz de, Odesa, Sivastopol, Kerç ve Novorossisk limanlarının bombalarız. İrili ufaklı 22 gemi batırırız. Petrol tanklarının, buğday silolarını ve haberleşme kablolarını imha ederiz.

29 Ekim 1914 tarihinde olan bu hücum sonucu, donanma, Zafer bayraklarını çekerek Kasım ayının ilk günlerinde İstanbul Boğazı'dan içeriye girerler...

Bizim, donanma Enver' den habersiz böyle bir iş yapacak!

Güldürmeyin adamı!

 

"Enver, hesapça Kars'ı ve Ardahan'a kurtardıktan sonra bastırıp Kafkasya 'ya, oradan Orta Asya içlerine uzanacak ve yeni bir imparatorluk, Turan İmparatorluğu kuracaktı...

Daha, harita okumasını bilmiyordu...

....

Yanlış noktaya saldırdılar."

 

Bu da çok saçma bir iddia...

Bizim 9.-11.Kolordu birlikleri Sarıkamış' 'a girdi. Orada savaş oldu. Destek birlikleri zamanında yetişmediği için ordu bozuldu. Geri çekildi...

Bozgun bu yüzden yaşandı...

Topaç, devam ediyor...

" Ağlayıp zırlamayı çok iyi biliyoruz da sorgulamayı  beceremiyoruz..."

En başta kendisi sorgulamayı bilmiyor...

Bilgisizliği her satırında kendisini gösteriyor...

 

Devamla:

"Enverciler" hiç kusura bakmasınlar,o bir kifayetsiz muhteristi... Demekte...

 

Enver, ölümüne mücadele adamıdır... Bunu Balkanlarda komitacı kovalarken, Trablusgarp'ta İtalyanlara karşı savaşırken, 2. Balkan Savaşı'nda Edirne' nin istirdatında göstermiştir...

Enver Paşa, bu bir savaş, ola ki şehit olursam, diye vasiyetini de yazmıştır.

 

"Ben hareketime pişman olmadan kalben müsterih olarak ölüyorum. Yaşasın dinim, vatanım, padişahım...

....

Yükselmesine çalışmaktan başka bir maksat beslemediğim din ve milletime dua eder, tanıyanlara selam ederim.

Yaşasın Müslümanlık, Osmanlılık ve Osmanlılar'ın Padişahı Sultan Mehmet Han.

Enver

------

Servet namına bir şeyim yoktur, maamafih ne varsa refikam Sultan Efendi Hazretlerine bırakıyorum...

Enver"

 

Görülüyor ki, Enver şehadeti göze alarak hareket etmektedir...

Yazı, farklı bir ironiyle bitmekte...

 

"Turan İmparatorluğu kuracakmış

Kursaydı o zaman!

Bunu bugün de düşleyen  manyaklar var, hem de komünist imparatorluk!

Hadi görelim!"

 

Topaç, yine saçmalamaya devam ediyor...

Bütün Türklerin bir arada olmasını istemek manyaklıktır, diyor...

Sanki, Bakü'ye giren Türk Birliğinin Komutanı Halil Paşa değil de başkasıydı.

Enver, yine Çegan Tepesi' nde şehit düştü...

Çegan, herhalde Çad'da...

Burada, komünist birlik düşünenler var, diyerek Marksist ideolojiye inanan ve Türk Birliğini Marksist bir düşünce içinde olmasını isteyen 20. Asrın ilk yarısında büyük mücadeleler veren ve Stalin iti tarafından şehit edilen Sultan Galiyev, Turar Rıskulov, Molla Nur Vahidov, Abdülhamit Süleymanoğlu Çolpan başta olmak üzere, Mehmet Emin Resulzade, Ayaz İsaki ve baba Aytmatov dahil binlerce Türk Aydınını da küçük göstermek istemektedir...

Burada, dolaylı yoldan, Türk Devletleri Birliği'ne de karşı olduğunu ifade etmekte...

Alkolün dumura uğrattığı beyinlerin lafın nereye gideceğini bilmemesi çok doğaldır... Çünkü bu zatların beyin hücreleri ölmekte ve mensup olduğu milleti ve onun değerlerini unutmaktadır...

Ha!

Son cümle:

Viyana'yı aldınızda "Niye aldınız" mı dedik?

 

Hatırlatırız...

Türk Devletleri Birliği içinde Macaristan da var...

Bir zahmet haritayı okuyun...

 

Son söz:

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları hakkında bir şey yazacaksanız lütfen doğru şeyler yazın...

Duyumlarla tarih yazılmaz...

Enver Paşayı da, yattığı yer olan Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde rahatsız etmeyin...

Bir de, Çanakkale meselesine kıt bilginizle hiç girmeyin!

Altından kalkamayacağınız şeyler yazarım.

Çanakkale düşmanlarını nasıl yok ettiyse günümüzde de aynı duyguyla gerekli cevabı verir...

Lütfen başka kapıya...