Dünya çapında, müzik, resim, edebiyat alanında sanatçı yetiştiremememizin sebebi, ferdin iç zenginliğini geliştirecek bir eğitim çalışmamızın olmamasıdır, yargısına bir katkı...

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

Toplumları, geçmişten getirdikleri değerleri ne kadar, geleceğe taşıyorlar, diye değerlendirmek gerekir.

Bizde, bu değerler, hep yarım aktarılmıştır. İsmet İnönü, Hukuk Mektebi'nde yaptığı bir konuşmada, bin yarım adam, bir tam adam etmez, demiştir.

Yani, tam adam olmayı, okullar, öğretsin istemiştir. Biz, bunu başaramadık.

Entelektüel bir aydın kitlemizin olmaması da bunda etkili olmakta.

Üniversitelerimizde, entelektüel  olarak göreceğimiz kaç insanımız var. Kendi alanlarında on makale yazıp doçent olup beş yıl sonra da on makale yazarak, kadro alıp profesör olunan bir sistem, beklenen adamı ( kişiyi) yetiştiremez...

Müzik, resim, tiyatro, edebi metin, arkeoloji, antik kentler, inandığını söylediği dinin ilk kaynakları ve sosyolojisi hakkında kaç kişi ile sohbet edebilirsin .

Bence, rafine kişilik inşa etmemiş toplumlarda, entelektüel şahsiyet olmaz.

Entelektüel şahsiyetin olmadığı her yerde de sığlık vardır.

Makamları işgal edenlerde de hem sığlık hem de çiğlik vardır... Birkaç istisna genel yargıyı değiştirmez.

Biz, bilgiyi önceleyen toplum olmalıyız. Dozu değişen inancı öncelememeliyiz... İnanç, ferdin içinde olmalı ve orada yaşanmalı. Toplumsal baskı, bu inanç yapısını şekillendirmemeli...

Ferdin, iç seyahatine fırsat vermeli...

Fert, iç seyahatine çıktıkça da güzel eser meydana getirme gücüne ulaşabilmeli.

Aydın, toplumuna yalan söylememeli. Yanlış gördüğü şeye, yanlış diyebilmeli...

Benim, yalancım makbul, senin yalancın "tu kaka!" söyleminde olmamalı...

Bir de toplumda, ulaşılması  gereken bir  eğitim seviyesi olmalı... Bu vasatın üstüne de her şey inşa edilmeli... Belki o zaman hayalimizdeki toplum seviyesine ve entelektüel yapıya kavuşuruz.

Bu olursa, "değmen gitsin keyfime!" durumu hasıl olur ki tadından yenmez...

Düşünmeye devam...