ÇİNLİ
Çinli, New York’ta bir puba girdi ve doğru bara gidip ve içmeye başladı.
Yanındaki Amerikalı sordu;
“Tekvando, karate, kung fu gibi Uzakdoğu sporlarından birini bilir misiniz?”
Çinli öfkeyle cevap verdi;
“Bana bu rezil soruyu niye sordun? Bir rezil Çinliyim diye, değil mi?”
“Hayır” dedi Amerikalı, “Benim rezil biramı kafana dikiyorsun diye...”
İLGİNÇ DURUM
Kasabadaki caminin tam karşısındaki arsanın sahibi inşaat hazırlıkları yapmaya başlar.
Alınan bilgiye göre burada bir genelev inşa edilecektir.
Caminin imamı da cemaati de çok rahatsız olur, ancak adamı durdurabilecek hiç bir hukuki hakları da yoktur.
Çareyi adama sabah akşam beddua etmekte bulurlar.
İnşaatın tamamlanmasına kısa süre kala çıkan bir fırtınada binaya yıldırım düşer ve inşaat harabeye döner.
Arsa sahibi yapılan dualardan dolayı bu hale geldiğini iddia ederek imamı ve cemaati mahkemeye verir.
Her iki tarafın avukatları işe kendi açılarından bakarak hazırlanırlar.
Mahkeme günü hâkim tarafları dinler, bir süre düşünüp ve şöyle der:
“İlginç bir durumla karşı karşıyayım, bir tarafta dualara kalpten inanan bir genelev patronu var, diğer tarafta da dualarının işe yaramadığını iddia eden bir imam ve cemaati…”
ÇAYCI
Aslanın biri kafesinden kaçmış.
Bir hafta geçmiş yakalanmamış, iki hafta geçmiş yakalanmamış.
Diğer aslan arkadaşları merak etmiş…
Derken üçüncü haftada yakalamışlar getirmişler kafesine.
Diğerleri sormuş;
-“Nasıl idare ettin bu kadar dışarda?”
Demiş ki:
-“Bir devlet dairesine saklandım, her gün bir tane müdür yedim, üç hafta boyunca kimse anlamadı…”
-“Eee? Nasıl yakalandın o zaman?”
-“Bir gün yanlışlıkla çaycıyı yemişim”
HIRSIZ
Adam arkadaşına anlatıyormuş;
-“Hani dün gece barda sabahlamıştık ya. Biz kafayı çekerken, bizim eve hırsız girmiş, meğer!”
Arkadaşı merakla sormuş;
-“Peki, ne olmuş? Bir şeyler götürmüş mü?”
-“Yooo! Herif bir şey götürememiş ama onu hastaneye götürmüşler.”
-“Nasıl yani?” diye daha da meraklanınca arkadaşı, gülerek izah etmiş;
-“Gecenin yarısı eve sessizce ve gizlice girmeye çalışan hırsızı, karım ben zannetmiş de!”
KAPLAN
Bir gün bir kaplan uyandığında kendini canavar gibi hissetmiş.
Hatta kendini öyle iyi hissetmiş ki, bir küçük maymunu köşeye sıkıştırmış ve ona gürlemiş; “Ormandaki hayvanların en güçlüsü kim?”
Zavallı maymun, tir tir titreyerek cevap vermiş; “Sizsiniz tabii ki, sizden güçlüsü yok.”
Kısa bir süre sonra, kaplan bir geyiğe rastlamış ve kükremiş; “Ormandaki hayvanların en büyüğü ve en güçlüsü kim?”
Geyik öyle çok titriyormuş ki kekeleyerek; “Eee şeeşeyyyy büü büüü yüüüük kaa kaaa kaplan, siz ormandaki en güçlü hayvansınız.” diyebilmiş.
Kaplan hızını almışken, sessizce ot yiyen bir file caka atmaya başlamış ve en yüksek sesiyle gürlemiş; “Ormandaki hayvanların en güçlüsü kim?”
Fil hiç sesini çıkarmadan hortumuyla kaplanı yakaladığı gibi havaya kaldırıp, yere vurmuş, tekrar havaya kaldırarak portakal ve kömür renkli bulanık bir görüntü halini alana kadar kaplanı silkelemiş.
Sonunda onu şiddetle yakındaki bir ağaca fırlatmış.
Kaplan sendeleyerek ayaklarının üzerinde doğrulmuş, file bakmış ve “Yahu kardeşim, sırf cevabı bilmiyorsun diye bu kadar sinirlenmene gerek yok!” demiş.
KOLAY SORU
Üç yaşlı adam doktorda hafıza testindedirler.
Doktor ilk yaşlı adama sorar:
-“Üç kere üç kaç eder?”
-“274.”
Doktor üzgün bir şekilde İkinci yaşlı adama döner:
-“Şimdi sizin sıranız. Üç kere üç kaç eder?”
-“Salı.”
Doktor artık iyice ümitsiz şekilde üçüncü yaşlı adama döner:
-“Evet, şimdi de sizin sıranız üç kere üç kaç eder?”
-“Dokuz.”
Yanıtını sevinçle karşılayan doktor
-“Bu harika, nasıl buldunuz?”
Üçüncü yaşlı adam sakince:
-“Oh, çok kolaydı. Sadece 274 ten salıyı çıkardım!”
KÖPEK
Yaşlıca bir bayan evindeki koltuğunda oturup uzun geçmiş hayatını gözden geçirirken birden bir peri karşısına çıkıverir ve ona üç dilekte bulunabileceğini söyler.
-“Peki!” der yaşlı kadın, “Zengin olmak istiyorum!”
Peri bir el hareketiyle kadının koltuğunu som altına çevirir.
-“İkinci olarak ta güzel ve genç bir prenses olmak istiyorum!” der.
Birden başında paha biçilemez bir tacı olan dünya güzeli bir prenses oluverir.
-“Üçüncü ve son olarak ne istersin?” diye sorar peri...
O sırada yaşlı köpeği ağır bir şekilde kafasını kaldırır ve zayıf bir “Hav” sesi çıkartır.
Prenses olan yaşlı kadın, çok sevdiği köpeğine bakar ve şöyle der:
-“Köpeğimi yakışıklı bir prense dönüştürebilir misin?”
Tam o anda, dünyada hiç kimsenin görmediği kadar yakışıklı bir prense dönüşür köpek...
Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklı bir prenstir bu...
Kadın ona büyük bir hayranlıkla bakar ve o anda ona âşık oluverir.
Prens ona doğru yaklaştığında kadının heyecandan dizleri titremeye başlar ve ona doğru eğilir.
Dudakları neredeyse kadının kulağına değecek şekilde şöyle fısıldar:
-“Eminim şu an; zamanında beni hadım ettirdiğine çok pişmansındır!”
22 NOLU OTOYOL
Amerika’da 22 numaralı karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görür.
Radarda; minimum 50 km hız ile gidilmesi gereken yolda bu aracın 22 km hız ile gittiğini fark eder çünkü araba trafiği tıkıyormuş.
Aracı durdurup sürücüyü uyarmak için aracın peşinden gidip durdurur.
Bir de ne görsün…
Aracı kullanan çok yaşlı bir teyzeymiş meğer.
Polisi görünce, yaşlı sürücü endişelenerek sormuş:
-“Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?”
Polis:
-“Hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km hızla gidiyorsunuz.”
Yaşlı teyze:
-“Ama otoyolun girişinde ‘22’ yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!”
Polis:
-“Hanımefendi o ‘22’ otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz.”
Yaşlı teyze:
-“Tamam, anladım bundan sonra hızlanacağım” derken polisin gözü arkadaki tir tir titreyen üç yaşlı kadına takılmış.
Polis merakını yenemeyerek sormuş:
-“Hanımefendi arkadaki hanımların nesi var? Rahatsızlar mı? Bir şeyden kormuş gibi de duruyorlar?”
Yaşlı teyze:
-“Vallahi ben de anlamadım, 250 numaralı otoyoldan çıktığımızdan beri böyleler!”
NE OLDU DA?
Vaktiyle bir Amerikan kasabasındaki bankaya kovboyun biri gelip çek bozdurmak istemiş.
Veznedar başlamış sormaya:
-“Doğum yerin? Sürekli oturduğun adres? Kimlik kartın? Kefil göstereceğin kişiler vs...”
Kovboy:
-“Buraya bak veznedar. Sen daha önce bu kasabada yargıç olarak adam asarken bile, bu kadar belge aramazdın; ne oldu sana?”
Veznedar:
-“E, demiş, burada giden bizim para; şayet giden senin hayatın olsa yine üstünde o kadar durmazdık...”
NE YAPARSINIZ?
Komutan; eğitimde erlere sormuş;
-“Bir ciple çölde gidiyorsunuz ve yukardan düşman uçağı sizi bombalıyor siz ne yaparsınız?”
İdris; -“Ben cipi durdurup altına girerim...”
Dursun; -“Ben cipi bırakır ve kaçarım...”
Temel; -“Ben de onu şaşırtmak için sağa sinyal verip, sola dönerim...”
YASAK!
Temel otobüste cep telefonuyla Dursun ile konuşuyormuş.
Otobüs şöforü Temel'i uyarmış: “Beyfendi cep telefonuyla konuşmanız yasak!”
Bunun üzerine Temel: “Dursun benum telefonla konuşmam yasakmuş! Sen konuş ben dinliyrum!”
KES!
Kazaya uğramış iki arkadaş, batmak üzere olan sal üzerinde umutlarını yitirmişlerdi.
Biri diz çöküp yalvarmaya başlamış.
“Tanrım... Korkunç bir imansızım. Beni kurtarırsan, tövbeyle dolu bir yaşam sürdüreceğim. Manastıra kapanacağım...”
Tam bu sırada arkadaşı omzuna vurdu:
“Kes...” demiş, “Bir vapurun geldiğini görüyorum...”
NİYE?
Hakim, kaynanasını dövmekten sanık bir adamı yargılıyordu.
Şahide sordu:
-“Bu adamı kaynanasını döverken gördün mü?”
-“Gördüm efendim...”
-“Neden müdahale etmedin?”
-“Neye müdahale edeyim. Yardıma ihtiyacı yoktu ki, rahat rahat dövüyordu.”
BU TARAFA GEÇ
Komedyenin biri, çakır keyif bir kulübe gitti.
İçerinde hoşlanmadığı birkaç kişiyi görünce yüksek sesle bağırdı:
-“Baylar, bayanlar. Sağda oturan birkaç ayı ile solda oturan birkaç maymun hariç hepinizi saygı ile selamlarım...”
İri kıyım bir adam yumruklarını sıkarak ayağa kalktı:
-“Bana bak, ben ayı değilim.”
Komedyen tavrını bozmadan konuştu:
-“Peki, o halde öbür tarafa geç...”
ELEKTRİK
Amerikalının biri geri kalmış bir ülkede hapishaneye gitmiş.
Bu sırada hücrelerden birinden sesler yükselmiş.
Hapishane müdürüne sormuş ve “Bir mahkûmu idam ediyorlar” yanıtını almış.
Amerikalı, “Vahşice bir infaz bu. Biz mahkûmu elektrik sandalyesine oturturuz” deyince hapishane müdürü gülmüş, “Bizim kasabaya elektrik gelmediği için biz o işi mumla yapıyoruz.”
KAŞAR
Kadının biri bir petshop a gider ve “Bir papağan almak istiyorum” der.
Petshop sahibi Mehmet; “Hanımefendi elimde bir tane papağan kaldı fakat bu papağan çok küfürbaz almak istemezsiniz sanırım.”
İlla bir papağan sahibi olmak isteyen kadın; “Hayır almak istiyorum” der ve papağını alır.
Sonraki günlerde bakar ki gerçekten de papağan kadını her eve geldiğinde “Hoşgeldin kaşar” diyerek karşılar.
Buna dayanamayan kadın papağanı alır ve petshopa geri götürür.
-“Mehmet Bey bu papağan gerçekten çok terbiyesiz. Her eve geldiğimde beni ‘Hoşgeldin kaşar’ diyerek karşılıyor ve ben buna dayanamıyorum. Papağını geri getirdim ve paramı geri istiyorum.”
Fakat o anda paraya ihtiyacı olan Mehmet Bey; “Hanımefendi merak etmeyin birkaç gün bana bırakın ben terbiye edeyim, daha sonra gelin alın...” der.
Mehmet papağanı alır ve bir çaydanlık su kaynatır, “Ne diyeceksin lan kadın eve geldiğinde?” diye sorar papağana.
“Hoşgeldin kaşar diyeceğim” diyen papağanın kafasını kaynar suyun içine sokar ve tekrar sorar.
Papağan yine aynı yanıtı verir.
Bir olur, iki olur ve papağan işkenceye dayanamaz sonunda “Hoşgeldiniz hanımefendi diyeceğim” der.
Ertesi gün kadın gelir ve Mehmet Bey kadına papağanı terbiye ettiğini söyler.
Kadın bunu kontrol etmek istediğini söyler ve papağana sorular sormaya başlar.
-“Ben eve geldiğimde bana ne diyeceksin?”
-“Hoşgeldiniz hanımefendi diyeceğim.”
Kadın çok şaşırır ama emin olmak için devam eder.
-“Peki yanımda bir kız arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?”
-“Hoşgeldiniz hanımefendiler diyeceğim.”
-“Peki yanımda bir erkek arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?”
-“Hoşgeldiniz beyefendi diyeceğim.”
Kadın papağanı şaşırtmak için tekrar sorar;
-“Peki yanımda 3 erkek arkadaşımı getirirsem ne diyeceksin?”
Papağan biraz duraksar ve cevap verir:
-“Oğlum Mehmet suyu kaynat bu kadın harbiden kaşar!”
BİLMECELER
Temel, asansörün kapısı önünde saatlerdir bekliyormuş.
Niçin?
Asansör 4 kişilikmiş de ondan.
Sevgilisi tarafından terk edilen Temel, bir kutu aspirin yutarak intihar etmeye karar vermiş ama ilk iki tanesini yutunca intihardan vazgeçmiş.
Niçin?
İki aspirin alınca kendisini iyi hissetmeye başlamış.
Temel doktorun kendisine verdiği ilacı hiç kullanmamış.
Niçin?
Çünkü şişenin etiketinde “Ağzı kapalı saklayınız.” yazıyormuş.
Temel’in bir saatten daha uzun süre kafasında tutabildiği tek şey nedir?
Baş ağrısı.
Temel, yeni bir ayakkabı almış ama bir hafta boyunca hiç giymemiş.
Niçin?
Tezgâhtar bir hafta ayağınızı sıkar dediği için.