AKP iktidarına “En başarılı olduğunuz icraatınız nedir?” diye sorsanız size “Sağlık” diyerek hava atarlar.

“Yok efendim doktor kuyruğu vardı,

Yok efendim ilaç kuyruğu vardı,

Yok efendim ilaç yoktu…”

Diye sıralarlar.

Eee?

Şimdi?

Yine kuyruk var,

Yine ilaç yok,

Hatta doktor yok.

Hepsi yurt dışına gitti.

Aile Hekimliği gibi bir kavramı ilk defa hayata geçirdiniz.

Eyvallah.

Sistem güzeldi.

Şıkır şıkır işlemese de, bazı sorunları olsa da doktorlarımız ve sağlık çalışanları özverili bir şekilde çalışıyordu.

Bazı sıkıntıların giderilmesi için düzenleme istediler.

22 senedir başımızda işleri bir türlü öğrenemeyen beceriksiz iktidarımız, her zaman olduğu gibi “Ak” derken “Kara” yaptığı için, çıkardığı yönetmelik ile Aile Hekimlerini 3. kez sokağa döktü.

Yahu ne istediniz insanlardan?

Bakın ne istemişler?

Doktorların, 4 bin olan kayıtlı hasta sayısını 3 bin 500’e düşürmüşler.

Ama doktorlar bu sayının Avrupa’daki gibi 2 binlere düşürülmesini ve “Hasta başına düşen zamanın uzatılmasını” istiyorlar.

Aile Hekimleri bu yönetmelikle gelen, “Hastanelere sevk ettikleri hastaların artması durumunda” doktor maaşlarından kesinti yapılmasını istemiyorlar.

6 aylık süre içinde sağlık merkezine “Gelmeyen her kişi için”, doktor maaşından kesinti yapılmasını da istemiyorlar.

Birçok ilçede hastane olmadığı için ASM’ler sağlık merkezi olarak kullanılıyormuş.

Buna bağlı olarak yeni düzenleme ile doktorlara kendi mesailerinin üzerine “En az 96 saat olmak üzere 5 nöbet” zorunlu tutuluyormuş.

Bu yönetmelik ile aile hekimlerinin “Antibiyotik, mide koruyucu ve ağrı kesici” gibi ilaçları yazmasına kısıtlama getiriliyor ve buna uymayan aile hekimlerinin maaşlarından kesinti yapılacakmış.

Aile Sağlığı Merkezlerinde “Ücretsiz olarak verilen sağlık raporları, ücretli hale getiriliyor.”

Buna göre rapor almak isteyen hasta, “Parasıyla değil mi?” diyerek kavga bile çıkarabilir.

Nitekim İzmir’de bir örneği yaşanmış bile.

Kısaca doktorlara deniyor ki;

“Siz bu merkezleri terk edip gidin…!”

Nitekim görüştüğüm birçok aile hekimi de bunu düşünüyor zaten.

Özverili olarak çalışan doktorları, ‘Problem çözeceğiz’ diyerek çıkardığı yönetmelik ile sokaklara döken bir iktidardan ne beklenir?

Aynısını öğretmenlere, emeklilere, işçilere de yapmadılar mı?

Hükümetlerin işi problem çözmek iken;

Sürekli problem çıkarmalarının sebebi nedir?

Amaç nedir?

Arkalarındaki seçmene güvenen bu iktidarın, bir gün düşeceği hiç akıllarına gelmiyor mu acaba?

Bu insanların da bir dayanma gücü olduğunu ve sandıkta fikir değiştirebilecekleri akıllarına gelmiyor mu?

Aile hekimleri 5 gün süreyle iş bırakacak.

Kim mağdur olacak acaba:

Vatandaş mı?

Politikacılar mı?

NEREYE?

Dün akşam televizyonda İYİ Parti’nin eski genel başkan yardımcısı Mehmet Tolga Akalın vardı.

İlginç tespitleri ve söylemleri ile beni gecenin geç saatlerine kadar ekran başında tuttu.

Mesela dedi ki;

“Meral Akşener 31 Mart’ta istifa edecekti, Erdoğan aradı, vazgeçirdi.”

Buyurun cenaze namazına.

6’lı masanın üyelerinden, Millet ittifakının ortaklarından olan bir partinin genel başkanından bahsediyoruz.

Her daim iktidara yüklenip, onu alaşağı edeceğini bağırıp, çağırıp söyleyen bir genel başkandan bahsediyoruz.

Akalın diyor ki: “Akşener, Erdoğan'ın talimat memurudur…”

Sürece bakalım.

Eğer Akşener, Erdoğan ile yola çıktıysa;

MHP’ye yaptıkları Erdoğan’ın, Bahçeli’ye çektiği bir ayardı.

Öyle ya, sabah akşam Erdoğan’a hakaretler eden Bahçeli’nin birden bire 180 derecelik bir tavırla hiçbir şey olmamış gibi davranarak, Erdoğan ile kol kola girmesinin mantıklı açıklaması bu.

31 Mart seçimlerinde seçim kazanılacakken, masadan kalkılmasının sebebi de anlaşıldı o halde.

“Kalk” denmiş, kalkılmış.

“Otur” denmiş, oturulmuş.

Akalın başka bir iddiada daha bulundu.

“Yerel seçimler öncesinde Ankara özelinde CHP’yle yaptıkları seçim işbirliğini Türkiye geneline yaymaya hazırlandıkları sırada Meral Akşener’in kendilerine haber bile vermeden, ‘Tek başımıza seçime gireceğiz’ açıklaması yaptı.”

Akalın diyor ki; “Önümüzdeki seçimi belirleyecek olan sol kesim değil, sağ kesimin alacağı tavırdır…”

“Musavvat Dervişoğlu’nun çağırısı ile kurulacak bir sağ cephe ancak işe yarayacaktır” demeye getiriyor.

Haklı mı?

Haklı.

Kürşat Zorlu meselesine bakmak lazım bir de.

En sert muhalefeti yapan birinin istifa edip, AKP’ye geçecek olmasının anlaşılır tarafı var mı?

Var.

Akşener…

“Gel” diyor geliniyor,

“Git” diyor gidiliyor.

Tolga Akalın, Kürşad Zorlu’nun istifasına ilişkin ise şunları söyledi;

“Kürşad Zorlu ile 10 gün önce konuştum, böyle bir şey yok diyordu. Bana göre, İYİ Parti'den istifa edeceğini kendi de son anda öğrendi. Bana göre, kendi de şaşırdı. İYİ Parti çözülüyor, İYİ Parti yok oluyor…”

Görülen o ki, iktidarın önündeki son engel de aşılmış durumda.

Böylece, İYİ Parti de tarihteki yerini alacak belli.

Peki sonra ne olacak?

Dünya tarihinde bir dolu örnek var.

Ülkelerin gelecekleriyle ilgili.

Rahmetli Atatürk bu geleceği görmüş ve bizleri ziyadesi ile uyarmıştı.

Ortada bir durum olacaksa bu Atatürk’ün bize bıraktığı mirasa sahip çıkmadığımızdan,

Başımıza bir şey gelecekse, bilin ki onun yolundan gitmediğimizden olacaktır.

BU DA OLDU

Televizyon seyrediyorum alt yazı geçiyor.

Yarım yamalak okuyorum, tekrarını bekliyorum.

Şöyle diyor;

“MEB, okullarda genel, mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesi amacıyla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ile protokol imzaladı…”

Buna göre bu vakıf okullarda mesleki ve teknik kurs açabilecek…

Yahu Allah aşına bir durun.

Daha düne kadar belediyelerin Anasınıfı açmalarına karşı gelen siz değil miydiniz?

Hatta belediyelerin, okulların temizlemesine bile karşı çıkmıştınız.

Neden MEB, böylesi bir şeye ihtiyaç duyar ki?

Elinde öğretmen mi yok, malzeme mi yok?

Neden?

Bunu örnek alan tüm vakıflar kurs açmak için (emsal göstererek) talepte bulunabilirler.

O zaman ne cevap vereceksiniz?

HAYDİ GÖREVE

Sokaklarda daha önce hiç rastlamadığımız kadar izmarit var.

Sebebi mekânlarda ve dükkânlarda sigaranın yasaklanması.

Dükkan içinde sigara içemeyenler kapı önünde içip, izmaritini de sokağa atıyorlar.

Gidin bakın, izmaritler hep dükkânların önlerinde.

Bu arada sigara içme yasağı denetimleri ne oldu sahi?

Maşallah sigara içilmeyen mekân yok.

Gittiğim her yerde rahatsız oluyorum.

Hani yasaktı?

Allah aşkına bir denetleyin yahu!

Nedir bu?

İşin cılkı çıkmış.

Yasaklanmadan önce daha az içiliyordu sanki.

Zaten keseceğiniz cezalar Maliye bakanının da hoşuna gider, bütçeye katkınız olur.

Haydi bakalım göreve.

Denetimler başlasın, biz sigara içmeyenler de rahat edelim…

GELİYORRR!

Hebr şuydu;

“ABD’nin Louisiana eyaletinde 65 yaşının üzerinde olduğu belirtilen bir hasta, H5N1 olarak da bilinen kuş gribi virüsü nedeniyle hayatını kaybetti. ABD'nin Louisiana eyaletindeki bir kişi, H5N1 olarak bilinen kuş gribi virüsü nedeniyle hayatını kaybetti.”

Buyurun buradan yakın.

“Yeni bir Pandemi mi geliyor yoksa?” diyerek okudum haberi.

Aslında insana geçme durumu yokmuş ama nasıl olduysa böyle bir vaka yaşanmış.

Rahmetli olan kişi, “Ölü kuşlarla temas ettikten sonra virüsü kaparak Aralık ayında hastaneye kaldırılmış.”

Bu haberi okuyup da “Aman bize ne? Amerika’da olmuş zaten” şeklinde rahatlamayın.

Bu H5N1gribi, dünya genelinde milyonlarca yabani ve evcil kuşun ölümüne neden olmuş ve ABD'de yaklaşık bir yıldır süt inekleri arasında dolaşıyormuş.

Corona için de ilk çıktığında, “Bir şey olmaz” demiştik.

Sonra ne oldu?

En yakınımızdakiler bu virüs sayesinde can verdiler.

Pek ciddiye almamak lazım belki ama yine de dikkatli olmakta yarar var…

ESKİDENDİ

Bunları hatırlayanların çoğu 65 yaş üstüdür sanırım.

Zira ben hatırladım da.

Puro Tuvalet Sabunu banyolarda,

Baş ağrıdığında Gripin,

Diş macunu Radyolin ve İpana,

21 puan bilgi yarışması radyoda,

Sunucu Orhan Boran,

Güreş spikeri Eşref Şefik,

Futbol spikeri Halit Kıvanç

Boks spikeri Orhan Ayhan.

Dergiler; Akbaba, Yelpaze, Hayat, Ses,

Dünyayı anlatan Hikmet Feridun Es

Aylık dergi; Bütün Dünya,

Ocaklarda havagazı, yarısı hava

Musluklarda Terkos ve Elmadağ suyu.

Ampuller Tungsram,

Dikiş makineleri Singer ve Minerva,

Çamaşır makinesi merdaneli Hoover,

Golden ve Mabel çikletler Artist resimli,

Parker dolmakalem en iyisi.

PA-RO çocuk maması ana sütüne en yakını,

Tiyatrolar çok popüler,

Sinemalara yabancı filmler iki yıl sonra geliyor,

Beş dakika arada gazoz,  Frigo, Eskimo,

Taksiler damalı şeritli,

Ayaklarda Gislaved lastikli.

Mahalle bekçileri, geceleri düdük çalar,

Kavşaklarda beyaz kolluklu trafik polisleri.

Hilton Otelinin sansasyonel açılışı,

Nat King Cole'un İstanbul’a gelişi,

İlk banka soyguncusu Necdet Elmas,

Tombalalı, kuruyemişli yılbaşı geceleri,

Bayramlarda harçlıklı el öpmeleri,

Okullarda Yerli Malı Haftası,

Sokaklarda çıngıraklı yoğurtçu ve bozacı,

Çocukların İstop oyunu.

Bir iki üçler,

Yaşasın Türkler,

Dört beş altı,

Polonya battı,

Yedi sekiz dokuz,

Almanya domuz,

On on bir on iki,

 Amerika tilki…

Marshall Yardımından sonra ilave; 

Onüç, ondört, onbeş,

Amerika kardeş..!

Evde kâğıt oyunu Bezik,

Kadınların kabul günü, dantel örgüsü,

Mavi Çivit ile yıkanan çamaşırlar,

Nacet, Job jiletle tıraş olan erkekler,

PeReJa Limon Kolonyası ile ikramlar,

Gravatla gidilen Beyoğlu turları,

Balina yakalı gömlekler, ütülü pantolonlar,

Nacar, Tissot kol saatleri,

Yegane Medya TRT radyosu,

Santrala Şehirlerarası telefon yazdırma,

3 saat başında nöbet tutma.

Marconi, Aga, Grundig radyolar,

78'lik taş plaklarla dinlenen tangolar,

Grundig TK 24 makaralı teypler,

Teksas ve Tommiks resimli romanlar,

Radyoda Arkası Yarın skeçler,

Kurmalı Sahibinin Sesi Gramafonlar…