DOĞRUYU SÖYLEDİM

Adam evine dönünce karısını hüngür hüngür ağlarken bulmuş.

Telaşla sormuş. "Eczacı..." demiş karısı içini çekerek, "Telefonda bana küfür etti!"

Adam öfkeyle Eczaneye koşmuş...

"Sen ne dedin benim karıma?" diye saldırmış eczacıya.

"Durun!" demiş eczacı, "Bir de beni dinleyin! Bu sabah saatin alarmı çalmayınca hayli geç kalkabildim. Kahvaltı etmeden kapıdan fırladım ki evin ve arabanın anahtarlarını içeride unutmuşum. Pencerenin camını kırarak anahtarları aldım. 'Geciktim' diye biraz hız yapınca yolda ceza yedim... Yarı yolda lastiğim patladı. Eczaneye geldim ki kapıda bir suru insan bekleşiyor. Kapıyı acarken telefon yerinden fırlarcasına çalıyordu. Birinin parasının üzerini vermek için hamle yaptığımda paralar yere saçıldı... Ellerimin ve dizlerimin üzerinde paraları toplarken, telefon hala çalıyordu. Ayağa kalkarken kasanın acık çekmecesine başımı vurunca yere yuvarlandım. Telefon hala çalıyordu. Hamle yaparken ortadaki rafa çarptım. En pahalı parfümler yerlere düşüp kırıldı. Telefon hala deli gibi çalıyordu.

Sonunda açtım... Karınız arıyormuş. 'Rektal termometreyi nasıl kullanacağım?' diye sordu.

Beyefendi size yemin ederim, kendisine sadece doğruyu söyledim!"

SAAT

Temel aldığı bir daktiloyu bozuk diye geri götürdü.

Satıcı; "Neresi bozuk, dün aldığında sağlamdı" diye sorunca Temel cevaplamış;

"İki tane 'A' yok, saat yazamıyorum."

ADALET

Zengin bir genç kadın, uçakta yaşlı bir fakir adamın yanında oturuyordu.

Yerine otururken hostesi çağırdı.

Kadın sert bir şekilde: "Lütfen hemen bana başka bir koltuk bulun" dedi.

Hostes gülümseyerek cevap verdi, "Üzgünüm hanımefendi, fakat ekonomi sınıfı dolu."

Zengin kadın, "Ama değersiz bir serseriyle yan yana yolculuk yapamam. Bir şeyler yap!" diye yanıtladı.

Yaşlı adam inanamaz bir şekilde bakarken, hostes, "Bunu kaptana danışacağım" dedi.

Hostes kaptanın yanına gidip, "Kaptan, bir kadın yaşlı fakir bir adamın yanında oturmaktan rahatsız oluyor. Ne yapmalıyız?" diye sordu.

Şaşırtıcı bir şekilde kaptanın yüz ifadesi değişti.

Eğlenmiş gibi görünüyordu ve "Bu kadın ilginçmiş. Daha önce böyle bir sorunla karşılaşmamıştım. Bir planım var. Dinle..." dedi.

Kaptan, hostese yapmak istediği şeyi anlattı.

Hostes kaptanın planı karşısında şaşkınlık içindeydi.

Aslında hayrete düşmüştü.

Birkaç dakika sonra hostes geri döndü. "Kaptan, birinci sınıfta boş bir koltuk kullanabileceğimizi söyledi. Ayrıca bu kadar korkunç bir insanla yolculuk yapmak zorunda kaldığınız için özür dilemek istiyor" dedi.

Kadın koltuğundan kalkarken, hostes kolunu yaşlı adama doğru uzattı. "Beyefendi, beni takip eder misiniz?" dedi.

Bunun üzerine uçak alkışladı.

EŞŞEK!

Eşeğin birini "Uslansın" diye aslanın yanına verirler.

Eşek tam 7 sene aslanın yanında kaldı.

7 sene boyunca tüm akrabaları büyük bir sabır ve inatla, yorulunca ayak değiştirerek sarayın önünde beklediler.

Derken kapı açıldı ve eşek, aslanın sarayından bir kahraman gibi çıktı.

Akrabaları büyük bir sevinç ve merakla sordular: "Anlat bakalım, neler yaptın, hayatında neler değişti?"

Eşek anında yüzünü astı ve büyük bir üzüntüyle cevap verdi:

"Çok teessüf ederim. Yazıklar olsun! Demek ki siz beni hiç tanımamışsınız. Ben asla değişmem!"

YÜZME

Mühim bir şahsiyet, bir akıl hastalığı kliniğini gezerken delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görür ve başhekime dönerek:

-"Mükemmel, hastalarınızın her türlü ihtiyacını karşıladığınızı görüyorum."

Başhekim teşekkür eder, sonra da sözlerine devam eder:

-"Hele siz bir de su doldurabildiğimiz zaman gelin de görün!" 

Havuzun boş olduğunu öğrenen adamcağız dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye "atlamamasını, havuzun içinde su olmadığını" söyler.

Deli: -"Ne zararı var? Zaten ben de yüzme bilmiyorum ki!"

ÖNCE KAÇANLAR 

Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında: 

-"Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi?" demişler.

Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar.

Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve: 

-"Buyurun beyler, yiyiniz" demişler.

Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş. 

-"Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor!"

ÇORAPLAR 

Akıl hastanesinde doktor, davranışlarını normal bulduğu hastaya niçin hastanede bulunduğunu sorar. 

Hasta; "Pamuklu çorapları yünlülere tercih ettiğim için" diye cevap verir.

Şaşıran doktor; -"Bunun anormallik neresinde? Ben de pamuklu çorapları tercih ederim" der.

Hasta sevinçle karşılık verir: -"Çok memnun oldum doktor. Sizinkiler limonlu mu, yoksa sirkeli mi?"

TEK ASKER

Manevra varmış.

Temel elde tüfek yerde yatıyormuş.

Komutan gelip sormuş: 

-“Düşman önden gelirse ne yaparsın Temel?” 

Temel cevaplamış.

“Şu yandan, bu yandan, arkadan gelirse?” diye tekrar sormuş komutan.

Temel bunları da cevaplamış.

Komutan en sonunda:

-“Ya düşman tepeden gelirse?” diye sorunca Temel dayanamamış ve: 

-“Ha bu memleketin tek askeri ben miyum komitanum daa!”

GİBİDİR

Otobüs yolculuğu operaya gitmek gibidir. Yerinden kalkmaz ve gürültü etmezsen, horlamadığın sürece uyumana kimse bir şey demez.

Hatta tuvalete gitmen için ara bile verilir.

Burnunu karıştırmak, sevişmek gibidir.

Yaparken izlemekten çok utanırsın, gözlerden uzak yerlerde kimseye görünmeden yapmaya çalışırsın.

Ama bir yandan da zevk alırsın.

Gazeteciler, futbolcular gibidir.

En çok parayı verene anında giderler.

Her gittikleri yerde de renk aşkından ve paranın ne kadar önemsiz olduğundan bahsedip dururlar.

Aşk sekerli sakız gibidir.

Önceleri çok tatlıdır.

Sonra tadı gider, yavanlaşır ve yormaya başlar. En sonunda bir kenara atılır.

Bu sefer de insanın canı yeni bir tane ister. Bulamayınca kenardakine razı olunur.

Nazizim Elvis Presley'in donu gibidir.

Kullanıldığı zamanlarda bile sahibinden başka kimsenin isine yaramazken yıllar sonra hala peşinden koşan insanlar bulunur.

Kiralık katillik yapmak, karpuz satmak gibidir.

İkisinde de kan çıkmazsa para alamazsınız.

Evlilik decoder gibidir.

Evlenip de ona sahip olmak başlangıçta harika gibi gözükse de bir süre sonra o kadar masrafa değmediği düşünülmeye başlar.

Demokrasi Van canavarı gibidir.

 Aslında yoktur, ama var olduğunu söyleyen bir suru insan çıkar.

O kadar ki, olmadığından emin olanlar bile bazen şüpheye düşerler.

BİZDE OLSA

Eline kahve dökülen kadın: Üzerinde "Sıcaktır" yazmadığını iddia ederek dava ettiği Mc Donald's'tan, 2,5 milyon dolar tazminat kazandı.

Bizde Olsaydı: Kadının eline diş macunu sürülür. Kadın yaygaraya devam edince de garsonlar kadını bir temiz döver, sonra da derin dondurucuya kapatırlardı...

San Diego'da bir adam, erkekler tuvaletinde kadın gördüğünü söyleyerek duygusal travma geçirdiği iddiasıyla dava açtı...

Bizde Olsaydı: Öncelikle travmayı erkek değil erkekler tuvaletine giren kadın geçirirdi. Hem de duygusal olmayanından... Hatta başına daha neler gelirdi Allah bilir.

Bir soyguncu kendisine bedava deodorant vermediği için hapishane yönetiminden şikâyetçi oldu.

Bizde Olsaydı: Adam önce "Burası Migros mu lan!" cümleleri eşliğinde güzelce bir işletilir, adamın ter kokusu hafifletilir, cezaevinde parasız hiçbir şeye sahip olamayacağı bir güzel anlatılırdı.

Ertesi gün de mahkûma sadece deodorant değil, cep telefonundan tabancaya kadar satın alabileceği her turlu urunun listesi verilirdi.

Amerika'da bir kanser hastası, öngörülen süre içerisinde olmadığını söyleyerek sağlık müdürlüğünü dava etti.

Doktorların koyduğu teşhise göre çoktan ölmesi gerektiğini söyleyen davacı tazminat istedi...

Bizde Olsaydı: Hasta tazminat talebinin ardından yetkililerce apar topar SSG hastanelerinden birine yatırılır, kanserden olmasa da kaptığı başka bir enfeksiyondan ölmesi kesin olarak sağlanırdı.

Bira düşkünü bir Alman, Anheuser-Busch biraları üreten şirkete 10 bin dolarlık dava açtı.

Biracıya göre reklamda birayla kadınların tavlanacağı söyleniyordu.

Ancak kendisi başarılı olamamıştı.

Bizde Olsaydı: Açtığı davanın ardından derhal ana haber bültenlerine çıkar, magazin programlarına konuk olur ve kendi çapında ciddi bir şöhrete ulaşırdı.

Ve bu sayede kadın bulduğundan bira şirketi de tazminat ödemekten kurtulurdu.

Florida'da bir balıkçının ailesi hava tahmini tutmadığı için fırtınada ölen babalarının ardından, hava tahmini yapan kanalı mahkemeye verdiler.

Bizde Olsaydı: Dava asla açılamaz ve sonuçlanamazdı.

Çünkü Türkiye'de hava tahminleri her türlü ihtimal göz önüne alınarak yapılır.

"Yarın hava kar yağışlı olacak ve zaman zaman da güneşli geçecek" veya "Denizlerimizde hava 2 ile 6 kuvvetinde olacak."

(Bu hava tahmini gerçekten yapılır bizde ve inanın yaşayan bilir, ama 2 ile 6 hava arasında dağlar kadar fark vardır.)

Bir kadın sürücü çarptığı ve öldürdüğü adamın eşinden kaza anında kendisine şok yaşattığı için tazminat talebinde bulundu.

Bizde Olsaydı: Sık sık olan bir vakadır bizde bu. "Önüne baksaydı kardeşim" ile başlayan ve "Onlar da dikkat etseydiler birader" denilerek salınan çok trafik canavarı vardır bu ülkede.

TEMEL VE HİKÂYESİ

55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı. Pastacı çıraklığı ile alıştığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.

Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi ve ekledi; "Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Her şeyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."

Temel, neyi var, neyin yok sattı.

Paralarını dolara çevirdi.

Bir milyon doları olmuştu.

Karısını yanına aldı.

Uçağa bindi..

Los Angeles'e uçtular bir gün...

Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi.

Las Vegas'a zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri; "Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza…" derler.

"Kumar mı?" dedi, Temel, karısına; "Kumardan kazanmayı düşünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin..."

Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.

Temel her şeyini rulet masasında bıraktı.

Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti.

Hızla tuvalete koştu.

Tuvalet kapıları otomatikti.

25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu.

Oysa Temel'de metelik bile kalmamıştı.

Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı...

Bu konularda deneyimliydi.

Temelin başına gelenleri anlamıştı.

Temel: "Çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi.

Kartı aldı, cebine attı..

Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu.

İçeri girdi, rahatladı...

Çıktı…

Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.

Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı...

Aletteki tüm paralar boşaldı adeta...

Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunları fişe çevirdi, rulet masasına döndü…

Gerisi peri masalı…

İki saat içinde tam 2 milyon doları olmuştu.

İki ay sonra yeni Kaliforniyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını fark etti.

Elinden gelen tek iş pastacılıktı.

Parası da vardı.

Bir pastane açtı.

Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angeles'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı, Temel Pastaneleri...

Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi.

Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi.

Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konukları bir araya geldiler.

Temel yemeğin sonunda konuşma yapmak için kürsüye çıktı…

Tüm başına gelenleri anlattı...

"Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım..."

Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten..."

"Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi Temel… "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.."