ZAM
Hizmetçi evin hanımından maaşına zam ister.
Evin hanımı hoşnutsuz sebebini sorar.
-“Neden zam verecekmişim?”
-"3 sebebim var: birincisi ben sizden daha iyi ütü yapıyormuşum."
-"Sana bunu kim söyledi?"
-"Beyiniz."
-"2. sebep ne?"
-"Ben sizden daha iyi yemek pişiriyormuşum"
-"Olamaz senin benden daha iyi pişirdiğini kim söyleyebilir?"
-"Beyiniz":
-"Peki, 3. sebep neymiş?'
-"Ben sizden daha iyi sevişiyormuşum"
-"Bunu da mı kocam söyledi?"
-"Hayır... Bunu bahçıvan söyledi."
-“Kaç para zam istiyorsun peki?”
ÖDÜL?
Lunaparkta bir afiş: “Tüfekle turnayı gözünden vuran hediye kazanıyor.”
Bir adam gelmiş, dili dönmüyor, sarhoş olduğu her halinden belli:
-“Deneyebilir miyim?” diye sormuş.
-“Kardeşim git işine… Gerçek kurşun bunlar ve de sen sarhoşsun, elinden kaza filan çıkar” demiş reyondaki adam.
Fakat adamın aşırı ısrarlarına dayanamaz ve tüfeği verir eline.
Bir de ne görsün!
Atışı tam isabet…
Ödül olarak bir kaplumbağa hediye verir.
Biraz sonra adam bir daha gelir.
Bu kez daha sarhoş, yine atış yapar, yine tam isabet…
Bir kaplumbağa daha alır gider.
Üçüncü kez gelir, ayakta duramaz haldedir.
Yine on ikiden vurur.
İşletmeci elinde kaplumbağa kalmadığından, adamın eline büyük bir oyuncak ayı tutuşturur.
Sarhoş şaşkın şaşkın ayıya bakar ve sorar:
-“Bademli kurabiyelerinden kalmadı mı?”
ŞİMDİ?
Ormanda dolaşan iki avcı arkadaştan biri birden bire yere düşer.
Düşen adamın nefes almadığını ve gözlerinin ferinin söndüğünü gören arkadaşı hemen telefonuna sarılır ve acil yardımı arar.
-“Arkadaşım öldü, ne yapabilirim”
Acildeki ses cevaplar:
-“Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım.”
Telefonda bir süre sessizlik olur, ardından bir silah sesi işitilir.
Avcı telefonu tekrar eline alır;
-“Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?”
NE ZANNEDİYORSUN?
Temel ile Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar...
Tabi otobandan giderken alışmışlar süratli gitmeye. Dursun tahrik eder:
-“Ula Temel, bas kaza… Nerdeyse at arabası pize yetuşecek.”
Temel bu, durur mu.
Bastıkça basar gaza…
Birden yoldan çıkar ve yokuş aşağı ağaçların arasında paldur küldür gitmeye başlar.
Dursun korkudan sorar;
-“Ula ne oldi… Eyi giderken pirden sallanmaya paşladuk.”
Temel heyecanla:
-“Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çiktu da!”
Dursun:
-“Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun da!”
Temel:
-“Ula ben neye uğraşiyrum zannedeysun...”
AH KARDİNAL!
Kardinal, genç rahibi akşam yemeğine evine davet etmiş.
Gece boyunca genç rahip, kapalı giysiler içindeki hizmetçinin fevkalade vücudundan gözlerini pek ayıramamış.
Bir ara “Aralarında bir şey olabilir mi?” diye, bir kardinale bakmış, bir de bu güzel hizmetçiye…
Kardinal genç rahibin hareketlerinden, düşüncelerini okumuş tabi...
-"Bu genç ve güzel kızla ilişkimiz tamamıyla profesyonel. Evin işlerini görmek üzere tutulmuş bir hizmetçidir o... Değil bir gece, bir saniye bile benim yatağıma girmedi. Aklına başka şey getirme oğlum" demiş.
Bir hafta kadar sonra, hizmetçi, kardinalin çalışma odasına gelmiş.
-"Misafirinizin geldiği akşamdan beri, o güzel gümüş çorba kepçesini bulamıyorum. Onun alıp götürdüğünü düşünmezsiniz değil mi?"
-"Ondan asla şüphe etmem. Ama gene de bir mektup yazarım" demiş.
Kardinal oturmuş ve bir mektup bir yazmış…
-"Sevgili Oğlum, evimden bir gümüş çorba kepçesi aldığını söylemiyorum. Almadığını da söylemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var. Sen geldiğin geceden beri, gümüş çorba kepçesini bulamıyoruz."
Bir kaç gün sonra, kardinale, genç rahipten bir mektup gelmiş.
-"Muhterem Peder, hizmetçinizle yattığınızı söylemiyorum. Yatmadığınızı da söylemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var... Eğer geceleri kendi yatağınızda yatıyor olsaydınız, gümüş çorba kepçesini yorganınızın altında çoktan bulmuş olurdunuz…”
RÜYA
İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır.
Birinin saç sakalı birbirine karışmış.
Gözlerinin feri sönmüştür.
Bitkin halde.
Arkadaşı sorar;
-“Bu ne hal?”
-“Sorma ya! Uyku sorunum var. Saat sekizde uykum geliyor. Yatağa yatıyorum. Hemen gözlerim kapanıyor. Kapanır kapanmaz da kendimi koca bir TIR'ın direksiyonunda buluyorum. Zeytinburnu'nundan yükü sarıyorum. Bakıyorum Edirne'deyim. Geç oradan Bulgaristan'a. Sofya'da mal indiriyorum. Yeni malı yüklüyorum, aynı hızla, gene Zeytinburnu'na geliyorum ki, sabah olmuş. Turşu gibi kalkıyorum yataktan. Bu, her gece böyle."
-"Aaaa. Benim bir ruh doktoru arkadaşım var. Kartını vereyim. Bir dene, belki faydası olur."
Adam doktora gider son bir ümitle.
Doktor uzun uzun dinler. Sonra anlatır:
-"Bu gece Zeytinburnu'ndan çıktığında, Florya'daki benzin istasyonunda seni bekleyeceğim, sorunu da çözeceğim, merak etme"
Adamın pek aklı basmaz ama, uykuya dalar dalmaz malı yükleyip yola çıkınca, Florya benzin istasyonunda doktora sahiden rastlamaz mı? Durdurur TIR'ı.
Doktor yanına gelerek;
-"Tamam. Senin yolun bu kadar. Bundan ötesi bana ait. Hadi in."
Adam TIR'dan iner.
Ondan sonra ve o günden sonra, artık rahat rahat uyur ve yeniden, sağlığına kavuşur. Birkaç hafta sonra, zamandır görmediği bir arkadaşına rastlar.
Bakar tıpkı kendi eski hali.
Bitkin ve zavallı arkadaşına sorar;
-"Hayrola"
-"Vallahi uyku sorunum var. Gece sekizde uykum geliyor, yatıyorum. Beş tane süper manken. Sharon, Claudia, Cindy, Naomi, Laetitia!. Sabaha kadar onu giyip öbürünü çıkartıyorlar. Defile üstüne defile. Üstelik giydirip soymak ta benim işim. Yani keyifli olmasına keyifli de, bittim birader. Çıldırmak üzereyim."
-"Tesadüfe bak. Benim de benzeri bir sorunum vardı. Bir doktor tavsiye ettiler, gittim. Bir seansta çözdü. İşte kartı, bir de sen dene."
Bir hafta sonra iki arkadaş tekrar karşılaşır. Bitkin adamın hali eskisinden beterdir.
-"Ne oldu yahu? Gitmedin mi benim doktora?"
-"Gitmez olur muyum? Senin doktor benden mankenleri aldı almasına da. Altıma bir TIR verdi. Her gece Zeytinburnu-Sofya gidip geliyorum…”
SARIŞIN
Bir sarışın, bir kızıl ve bir esmer kız yanmakta olan bir binanın çatısında mahsur kalmışlar.
İtfaiye, hemen olay mahalline gelmiş.
Çatıdan atlayanları tutmak için yanlarında getirdikleri çarşafı tuttuktan sonra, çatıya doğru seslenmişler; “Atlayın.”
Esmer olan kız çatının kenarına kadar gelmiş ve kendisini aşağıya bırakmış.
Tam çarşafa gelirken, itfaiyeciler birden çarşafı kenara çekmişler.
Esmer kız domates salçası gibi yere yapışmış. İtfaiyeciler tekrar çatıya seslenmiş;
-“Hadi atlayın. Yoksa kurtulamayacaksın.”
Kızıl saçlı aşağıya bağırmış;
-“Atlamam. Ya! Çarşafı çekerseniz?”
İtfaiyeciler; -“Hayır, çekmeyiz. Biz sadece esmerler için bunu yaparız”
Bunun üzerine kızıl saçlı da kendisini çatıdan aşağıya bırakmış ama yine aynı şey olmuş.
Kızıl saçlı da elmalı kek gibi yere serilmiş. İtfaiyeciler daha önceki gibi bağırmışlar;
-“Atla, atla. Yoksa yanarak öleceksin".
Sarışın; -“Kesinlikle atlamam. İki arkadaşım atladığında çarşafı çektiniz. Ben atlarken de çekersiniz."
İtfaiyeciler;
-“Kesinlikle çekmeyeceğiz. Söz veriyoruz”.
Sarışın kız;
-“Bakın, sizin çarşafı çekmeyeceğinize güvenemiyorum. Şimdi çarşafı yere bırakın ve etrafından çekilin...”
KAYSERİLİ
Kayserilinin biri iş için Amerika'ya gitmiş.
“Hazır buraya kadar gelmişken, uzun yıllardır görmediğim ve arkadaşımı da ziyaret edeyim” demiş ve yanına gitmiş.
Başlamışlar sohbete.
Kayserili arkadaşına sormuş:
-“Eee ne yapıyorsun, ne işle meşgulsün buralarda?”
Arkadaşı:
-“Aha şu görmüş olduğun fabrikanın genel müdürüyüm ben” diyerek övünmüş.
Kayserili:
-“Yazıklar olsun sana” demiş.
Arkadaşı şaşırmış.
-“Neden?” diye sorunca arkadaşı;
-“Ulan bunca yıldır Amerika'dasın fabrikanın sahibi olamadın mi daha?”
Arkadaşı:
-“Sorma bendeki şanssızlığı. Bu fabrikanın sahibi de Kayserili.”
NİÇİN?
Adamın birinin evinde yangın çıkmış.
Komşuları yardıma koşmayıp olayı seyretmeye başlayınca iş başa düşmüş.
İlk önce oğlunu yangının içerisinden çıkarıp dışarıda beklemesini söylemiş.
Dalmış tekrar duman ve ateşin içine, kızını çıkartmış dışarıya.
Sonra karısını, sonra köpeği ve kedisini.
Daha sonra dışarı hiçbir şey getirmeden 3 kere daha içeri girmiş çıkmış.
Onu seyreden komşularından biri sormuş:
-“Niçin yanan eve girip çıkıyorsun dışarı hiçbir şey getirmiyorsun?" diye.
-"Kayınvalidem içeride de arada bir girip çeviriyorum!"
ZEVK MESELESİ
Okyanus üzerinde uçarken kaptan birden anonsa başlamış,
-"Bayanlar baylar, lütfen kemerlerinizi bağlayıp 'çarpışma pozisyonu' alın. Maalesef motorlarımızı kaybettik ve bu bebeği mümkün olan en nazik şekilde denize indireceğiz."
Anonsu duyan yaşlı kadın yanından geçmekte olan hostesin elini tutup
-"Kızım Okyanusta köpekbalıkları var mı?" diye sormuş korkudan titreyerek.
-"Olmaz olur mu? Var efendim. Bu tip durumlar için koltuğunuzun kenarında bir 'jel' bulacaksınız. Bu jel'i kollarınıza ve bacaklarınıza sürün"
-"O zaman bizi yemeyecekler değil mi?"
-"Yok, yerler yemesine de, ama o sizden asla zevk alamazlar!"
AYNI ŞEYDEN
Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş.
Merak bu ya.
O da arabayı izleyerek ormana girmiş.
Bir de ne görsün?
Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar.
Çocuk koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine,
-"Anne, anne! Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler"
Anne çocuğa dönmüş;
-"Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma. Akşam yemeğinde babanla beraberken anlatırsın, bende babanın suratının ne hale geldiğini görürüm."
Akşam olmuş, yemeğe oturmuşlar.
Anne çocuğa dönmüş;
-"Bugün neler yaptığını bize anlatsana" demiş.
Oğlan başlamış anlatmaya;
-"Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de peşlerinden gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene, babam seyahatteyken senin amcamla yaptığın şeyden yaptılar."
DELİ MİSİN?
Araba piyasası durgun vaziyetteyken, sarışının biri 250.000 km deki arabasını satışa çıkarmış.
Haliyle bu külüstüre bir kişi bile talip olmamış.
Arkadaşına yalvarmış yakarmış;
-"Ne olur, bana yardım et, ne olur…"
Arkadaşı dayanamamış ve;
-"Sanayide şu adrese git. Orada Ahmet Usta’ya benim selamımı söyle... Arabanın kilometre saatini 10.000 km’ye ayarlasın.”
Sarışın Ahmet Usta'yı bulmuş.
Al takke ver külah, anlaşmışlar.
Ahmet Usta, saati 10.000Km’ye ayarlamış. Aradan bir hafta geçmiş…
Arkadaşı, yolda sarışına rastlamış.
Bakmış ki hala aynı külüstüre biniyor.
-"O ne yahu! Arabayı hala satamadın mı?"
Sarışın gururlu bir şekilde cevaplamış;
-"Deli misin sen? Daha 10 bin kilometredeki arabamı satar mıyım ben?"
ALMAN VATANDAŞI
Uzun cabalar sonucunda Alman vatandaşlığına kabul edilen genç, babasına sürpriz yapmak için sevinç içinde eve koşmuş:
-“Babaaa…! Bak Alman vatandaşıyım artık...”
Birinci kuşak milliyetçilerden olan baba çok sinirlenip; “Ulan soysuz! Hangi yüzle gider de Alman vatandaşı olursun?” diye gürlerken oğlunun suratına bir de Osmanlı tokadı patlatmış.
Oğlan büyük bir acı ile kıvranırken, bu durumu seyreden annesine dönerek;
-“Şu hale bak yaa… Alman vatandaşı olalı bir saat geçmedi Türklerle başım belaya girdi...”
GÖREBİLİRSEN
Temel ile Dursun, köylerinde bulunan 70 yaşındaki Fadime Teyze’ye bir gün oyun oynamaya karar verirler.
Temel, Fadime Teyze’ye:
-“Şu minarenin tepesine bir toplu iğne dikeceğiz. Eğer görebilirsen seni evlendireceğiz”
Fadime Teyze heyecanla bakmaya başlar.
Uzun bir zaman sonra Temel dayanamaz;
-“Ne oldu Fadime Teyze. Göremedin mi yoksa?”
Fadime Teyze gözünü minareden ayırmadan;
-“Ula uşağum, iğneyü gördümda minare nereyedur ona pakayrum…”