.
Biz, 1. Dünya Savaşı'nda dokuz cephede savaştık... Bunlardan sadece Çanakkale Cephesi tamamen ülkemizde kaldı... Kafkas Cephesinin de bir bölümü bizde...
Diğer 7 cephe şimdiki topraklarımızın dışında ...
Hele;Galiçya, Romanya, Makedonya Cepheleri bizim topraklarımızın dışındaydı...
Yemen, Asir veya Arabistan Cephesi tamamen din kardeşlerimiz Araplar ve onların arkasın daki emperyal güç olarak İngilizlere karşı yapıldı...Bu cephede, Fahrettin Paşa ,Mondros Antlaşması'ndan sonra bile, savunma savaşına devam ediyordu... Zorla mücadeleden vaz geçirildi...Böylece, Mekke ve Medine'yle bağımız kalmadı... Sadece Haç döneminde kutsal topraklara gider olduk...
Günümüzde ise Kâbe, yanında yükselen devasa bir otelle,güneşi kesilen bir ibadethane halini aldı... Yazık! İslâm Dünyası da,bu yapıya ses çıkaramadı...Suudi Vehhabi zihniyet ,islâmi kutsallara saldırmakta bir beis görmemekte ve istediklerini yapabilmekte...
Neyse,
Irak Cephesi, karma İngiliz Birliklerine karşı yapıldı... Bu cephede, Kut-ül Amare gibi büyük bir zaferimizin olduğunu da unutmamak gerek...Sonra,İngilizlerin büyük lojistik destekle tekrar gelmeleriyle savaşmakta zorlanmaya başladık...Arap ihanetini bu cephede de gördük ve nihayet gerilere çekildik...
Mondros Antlaşması imzalandığı zamanda,Irak Cephemiz ,Musul'un 60 kilometre aşağısındaydı...Komutanımız da, Ali İhsan Paşa'ydı...
Filistin Cephesi, başlı başına bir destandır...
Ferdi kahramanlıklar çok fazladır... Arap ihaneti çok fazladır... Tabii ki, bizle olan Araplar da vardı... Onlara minnettarız...
Bu cephede komutanlarımız, Cemal Paşa, Falkenhaym ,Liman Von Sanders ve 30 Ekim 1918' de de Mustafa Kemal'dir ...Yani savaş bittiğinde ,cephe düzeltilsin diye Paşa'ya görev verilir... Bu görevde çok kısa bir süre kalır... İngilizlerle savaşa devam edeceğini Harbiye Nezaretine bildirince ,ordusu lavedilir ve Paşa İstanbul'da Genel Kurmay Emrine tayin edilir...Orada kalan birliklerin başına da Fevzi Çakmak Paşa getirilir...
Kafkas Cephesinde ise birliklerimizin ana karargâhı Batum'dadır... Komutanımız Yakup Şevki Bey'dir...İngilizlere her şeyin teslimi istenir... Yakup Şevki Bey, olabildiğince silah ve cephaneyi , lojistik malzemeyi zor şartlarda Erzurum'a kaçırtır ... Mondros'tan sonra Doğu cephemizin ilk temelini de atmış olur...
Yine, düşman ülkemizin her yerini işgale başlar... Bardağı taşıran son damla da, Efsun askerleri tarafından 15 Mayıs 1919' da İzmir'in işgali olur...
******
Paşa , 13 Kasım 1918' de İstanbul'a gelir...
Manzara yürek yarasıdır...
Devlet erkânı, Müstevlilere yaranma sevdasındadır...Paşa, bu durumda daha etkin olmak için kabineye girmek ister fakat, başarılı olamaz... Arkadaşlarıyla görüşmeler yapar...
İstanbul sisler altındadır...
Aydınlık yarınlar, yok gibidir...
Paşa, kararını verir...
Anadolu'ya geçecektir...
Bunun için fırsat kollar ve fırsat doğar...
Anadolu'da kanunsuzca işler olmaktadır(!) ve Rumları, Ermenileri bu haksızlıklardan korumak(!) için tedbir almak ,gerekir... Bu iş için en uygun adam Paşa'dır... Padişah da ikna edilir... İngilizler de, kendi adamlarının Türkler tarafından yok edilmemesi için bu faaliyete evet,der. Aslında, Anadolu'da, Ermeni ve Rumlar bol bol Türk öldürmekte... Öldürdükleri Türklerin fotoğraflarını da, öldürülen Ermeni ve Rumlar,diye propagandasını yapmaktadırlar ...İstanbul'u işgal eden İngiliz, Fransız ve İtalyanlar da, kendi hakimiyet sahalarında düzeni tesis için kolluk güçleriyle halka zulmetmektedirler...
Paşa,kurtuluş için İstanbul'un bir şey yapmasının mümkün olmadığını görür ve 16 Mayıs 1919' da Samsun'a hareket eder...
Devam Edecek..