PAZARTESİLİK

OTURUN

Alican çok terbiyesiz bir çocukmuş. Bir gün annesinin misafirleri konken oynamaya geleceklermiş.

Oğlunun yanlış hareketlerde bulunacağından korkan annesi misafirlere “Alican terbiyesiz bir laf ederse kalkıp gidiyormuş gibi yapın belki utanır da bir daha yapmaz” diye tembihlemiş.

Misafirler “Tamam anlaşıldı” diyerek oyuna oturmuşlar.

Kısa bir süre sonra Alican içeri telaşla girmiş;

“Anne! Anne! Limana bir gemi yanaştı içinde bir sürü abaza denizci var, etrafta kadın aramaya başladılar” demiş.

Bunun üzerine kadınlar söz verdikleri üzere ayağa kalkıp gidermiş gibi yapmışlar.

Alican hemen ortaya atılıp onları durdurmaya çalışırken;

“Acele etmeyin oturun oturun, daha bir hafta buradalarmış.”

 

AJANLAR

Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir “İstihbarat yarışması” düzenlenmiş.

Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan 10’ar kişilik bir grubu Kongo’nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler.

Ormanın girişinde görevlerini açıklamışlar:

“Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır!”

Önce KGB’'liler gitmiş ve15 dakika sonra bir Zürafa ile çıkagelmişler.

Sonra CIA gitmiş ve 10 dakika sonra Zürafa ile gelmişler.

Sonunda MIT gitmiş ve 7 dakika sonra ağzı, burnu kan içinde bir Fil ile dönmüşler.

Yarışmayı düzenleyenler “Bu ne yaa! Biz sizden Zürafa istedik, siz Fil getirmişsiniz!” diye söylenince Fil dile gelip konuşmuş;

“Abi siz bakmayın benim Fil gibi göründüğüme, ben vallahi Zürafayım…”

 

AKILLICA

Kadın adama “Siz üçüncü kocama ne kadar benziyorsunuz.” Diye konuşunca adam merakla sormuş:

“Yaa! Kaç kez evlendiniz?”

Kadın cevaplamış; “İki…”

 

ALİ

Ali isminde bir adam olum döşeğinde karısına şöyle bir vasiyette bulunur:

-“Karıcığım, ben ölmek üzereyim. Tanrı’ya dua ettim, ‘Eğer karım ben öldükten sonra bir erkekle yatarsa ahirette kendi etrafımda bir kez döneceğim’ dedim. Eğer benim öbür dünyada rahat etmemi istiyorsan lütfen benden sonra hiç bir erkekle yatma olur mu?”

Kadın:

-“Kocacığım o nasıl söz, tabii ki sana öldükten sonra da sadık kalacağım” diye söz verir.

Ve kocası Ali, kısa bir süre sonra ölür.

Yıllar sonra kadın da ölür ve öbür dünyaya giderek kocasını aramaya başlar.

Kapıdaki görevliye sorar:

-“Kocamı arıyorum ismi Ali…”

Görevli:

-“Hangi Ali Hanımefendi? Burada milyonlarca Ali var.”

Kadın:

-“Arasıra kendi etrafında dönen birisidir mutlaka.”

Görevli:

-“Ha, sen topaç Ali’yi arıyorsun, az ileride.”

 

AMELİYAT YERİ

İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar.

Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar:

-“Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim mi?”

Delikanlının gözleri parlar.

-“Göster canım, göster.”

Kız eliyle uzaktaki bir binayı göstererek:

-“Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı...”

 

ARTI İŞARETİ

Musevi ailesinin en büyük derdi 10 yaşlarındaki çocuklarının matematikten sürekli “0” getirmesiymiş.

Sıkıştırmışlar olmamış, ders aldırmışlar olmamış.

Son çare, bir Katolik okuluna kaydettirmişler. Çocuk bir süre sonra matematik notunu düzeltmiş, sürekli 10 getirmeye başlamış.

Peki, ne olmuştu da bu çocuk böyle 180 derece dönüş yapmıştı?

Çocuk ısrarlı sorulara önce yanıt vermek istememiş. Sonunda bir gün gerçeği itiraf etmiş:

-“Okula girdiğim gün adamın birini ‘+’ işareti üzerine çivilediklerini gördüm. O zaman bu işin ciddiyetini anladım...”

 

AYIN KAÇI

-“Pu gün ayın kaçı?” diye sormuş Temel.

-“Gazeteye pak!” demiş Dursun.

Temel mutsuz cevaplamış:

-“Pakayrum ama pu tünkü gazete…”

 

BAKAN KARISI

Bakanlardan birinin vefat etmesi sonucu başka bir milletvekili onun süresini doldurmak üzere seçilmişti.

Yeni bakan hemen karısına telefon ederek, bu haberi vermek istedi:

-“Bir bakan karısı olmak ister miydin?” diye sordu.

Karısı biraz düşündü sonra:

-“Hangisinin?”

 

BEBEK

İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiğini konuşuyormuş:

Dursun: -“Bizum ailede çocukları hep leylekler getirur.”

Fadime: -“Bizde çocuklar gül pahçesunda bulunur.”

Temel boynu bükük anlatmış:

-“Biz fakiruz, pizde bebekleri annem kendusu doğurayi!”

 

BİR SAYI TUT!

Benzin istasyonunun önünde bir afiş varmış ve üzerinde: “Depoyu dolduran sayıyı bilirse bedava seks kazanıyor.”

İki kafadar benzinciye “Doldur depoyu” demişler ve sonra bedava seks için sayı bilme oyununa talip olmuşlar...

Benzinci sormuş:

-“Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks kazanacaksınız…”

“Üç” demiş bir tanesi...

Benzinci, “Bilemediniz, ben beş tutmuştum.” demiş ve bunları “Kazamadınız” diyerek yollamış.

Aradan geçen bir zaman sonra bizim iki kafadar yine gelmişler ve yine depoyu doldurtmuşlar ve yine sayı bilmece oyunu oynamak istemişler.

Bizimkiler “Yedi” demişler.

Benzinci “Olmadı, ben altı tutmuştum.” demiş ve yine yollamış bunları.

Üç gün sora yine depoyu “Fullemişler” yine oyun!

“İki” demişler.

Benzinci “Bir tutmuştum” diyerek, “yine kazanamadınız” demiş.

Gençlerden biri arkadaşına dönüp sormuş:

-“Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam söylüyor... Hile yapmasın sakın!”

Diğeri gayet rahatlıkla cevaplamış:

-“Yok canım öyle olsa benim kız kardeşim arka arkaya iki kere kazanmazdı.”

 

YENİ CELDUM

Temel evin çatısında çalışırken ayağı kayar ve sırt üstü yere düşer. Bunu gören komşuları hemen Temel’in başına üşüşürler ve sorarlar:

-“Ula Temel ne oldi?”

Temel sakin sakin cevap verir.

-“Uşaklar ne oldu oni bilmeyrum. Haçan pende yeni celdum da…”

 

BEŞ KİŞİLİK

Temel tabanca almak için silahçı dükkânına girer ve sorar:

-“Bana bir tabanca lazım.”

Adam sorar:

-“Peki, nasıl bir şey istersin?”

Temel:

-“5 kişilik olsun, yeter!”

 

BİLMECE

Temel Cemal’e bir bilmece sorar.

-“Dalda durur, saridur, öter.”

-“Kanaryadur.”

-“Pilmedun, hamsidur.”

-“Sarı hamsi olur mu?”

-“Poyadum oni.”

-“Dalda durur dedun?”

-“Pen koydum oni oraya.”

-“Peki, Hamsi hiç öter mi?”

-“O da bilmecenun şaşirtmacasidur.”

 

BİR DAKİKA

Temel havayolu şirketine telefon etmiş ve “Amerika’ya kaç saatte gidilir acaba?

Görevli önündeki bilgisayardan bakmak için “Bir dakika” demiş.

Temel “Teşekkür ederim” diyerek kapatmış.

 

BORÇ

Yargıç Temel’e sormuş:

“Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun neden?”

Temel boynunu bükerek cevaplamış:

“Vereceğim vermesine de ‘Bana üç ay mühlet ver’ diyorum vermiyor, üç yıldır beni oyalıyor hakim bey!”

 

BUZDOLABI

Başmelek bakmış ki her gelen Cennete giriyor ve de artık kapasitesi dolmak üzere, meleklerini yanına çağırıp, “Cennete girmeye hak kazananların ölüm hikâyelerini dinleyin mantıklı ve hâkli bulduklarınızı içeri alın, gerisini de gönderin” demiş.

Cennetin kapısı ilk çalışta melekler karşılarında bir adam görmüşler.

“Anlat bakalım hikâyen nedir?” diye sormuşlar.

Adam “Ben Amerika da bir apartmanın 25.

katında oturuyorum” diyerek başlamış hikayesini anlatmaya, “Bir gün eve geldiğimde karımı çırılçıplak yatakta gördüm ve beni aldattığını düşünerek hemen ortalığı aramaya başladım. Karım da bir yandan arkamdan ‘Yapma ne olur!’ diye yalvarmaktaydı. Ben ise o kadar aramama rağmen hiçbir yerde adam bulamadım. Sonunda gözüm balkon demirine takıldı, orada bir adamın demirlere tutunarak aşağı sarktığını gördüm. Hemen koşup parmaklarını ittiriverdim, adam aşağı düştü, dallara falan çarptı sırtüstü yere yapıştı fakat ölmedi. Ben de mutfaktaki buzdolabını adamın üstüne attım ve adam öldü. O sırada sevincimden kalp krizi geçirip öldüm…” demiş.

Melekler bunun üzerine “Geç bakalım içeriye” demişler.

Daha sonra Cennetin kapısını bir adam çalmış.

Adama “Anlat bakalım hikâyen nedir?” diye sorulunca, başlamış anlatmaya;

-“Ben Amerika da bir apartmanın 26. katında oturuyorum” diyerek devam etmiş, “Balkona çıkıp hava alıyordum ki dengemi kaybedip aşağı düştüm. Tam bu anda 25. katın parmaklıklarını yakalayabildim. Fakat manyağın biri önce beni aşağı attı, sonra da üzerime buzdolabı fırlattı. Ben oracıkta öldüm.” demiş.

Melekler “Bu adam da masum” diyerek

“Geç bakalım içeriye” demişler.

Cennetin kapısı üçüncü kere çaldığında içeri bir zenci girmiş.

Melekler sormuşlar, “Anlat bakalım!”

Zenci başlamış anlatmaya;

“Ben bir evde kadının kocası tarafından basıldım. Hemen buzdolabına kaçtım. Gerisi malum…”

 

CİDDİ MAĞAZA

Adamın biri, yeni açılan lüks büyük mağazaya gitmiş, satıcı kıza yaklaşmış.

“Bir kravat almak istiyorum.”

Satıcı kız son derece şirin bir tavırla:

“Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Kravat ipekli mi olacak yoksa yünlü mü?”

“İpekli.”

“O zaman lütfen bir kat yukarı buyurun, ipekli kravatlar bir kat yukarıda.”

Adam bir kat yukarı çıkmış, başka bir satıcı kız karşılamış kendisini.

“Ben ipekli bir kravat almak istiyorum.” demiş kıza.

“Beyefendi, kravat düz mü olacak, desenli mi?” diye sormuş kız.

“Desenli.” Demiş adam.

“Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, desenli kravatlar bir kat yukarıda, lütfen üst kata buyurun.”

Adam bir kat daha çıkmış.

“Ben ipekli ve desenli bir kravat almak istiyorum.”

Yeni kız sormuş: “Desenler çizgili mi, çiçekli mi olacak?”

“Çizgili.” Demiş adam.

“Bizde müşteriyi memnun etmek esastır” demiş ve eklemiş tezgahar kız “çizgili kravatlar bir kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyurun.”

Adam biraz sinirlenerek üst kata çıkmış.

“Çizgiler kalın mı, ince mi? Bir kat yukarı.”

“Zemin açık mı, koyu mu? Bir kat yukarı” derken 18. kata gelmiş.

Öfke ile satıcı kızın yakasına yapışmış.

“Ben ipekli, ince çizgili, zemini koyu, kalın bir kravat istiyorum.”

“Şey… Kravatı bu elbiseyle mi kullanacaksınız?” diye korkarak sormuş satıcı kız.

“Hayır kızım, evdeki elbisemle.”

Satıcı kızık sesle; “Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır, bir uyumsuzluk olursa firmamızın prensiplerine ters düşer, lütfen evden öbür elbisenizi alıp gelirseniz size uygun bir kravat veririz…”

Adam bu cevap karşısında öfkelenir ve büyük bir öfkeyle asansöre gider.

O sırada asansörün kapısı açılır, içinden çok sinirli bir adam çıkar. Adamın elinde bir klozet kapağı vardır ve belden aşağısı da çıplaktır, bağırmaya başlar:

“İşte popom, işte evdeki tuvaletin klozet kapağı. Verecekseniz verin ulan artık şu tuvalet kâğıdını.”

 

EŞEK

Bir gün Temel eşeğiyle köyüne dönerken yolda gördüğü elma bahçesindeki elmalardan tatmak ister.

Bahçeye girer ve eşeğinin üstünde kolayca eriştiği elmalarla bir güzel karnını doyurur.

Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görür ve yakalar.

Önce bir güzel eşeği döver, ardından da Temel'i pataklar.

Dayaktan sonra dayanamayan Temel sorar:

-“Tamam penu dövdün, anladuk ta sana pirşey sorcağum…”

-“Sor bakalım.”

-“Neden once beni değul de eşeğu dövdün?”

-“Seni önce dövseydim eşek kaçardı da ondan!”

 

HAYVANAT BAHÇESİ

Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafesten içeri dalmış.

Görevliler, “Hoop dur ne yapıyorsun orası aslan kafesi!” diye bağırmışlar.

Temel geri dönmüş ve görevlilere bakarak;

-“Sanki Aslanınızı yedik!” demiş.