Nihayet buluştuk.

İşte Çanakkale Gazetesi’nde devam eden süreç nihayet sona ermişti.

Sonuç olarak artık burada sizlerle beraber olacağımı belirtmiştim pazar günkü yazımda.

Pazartesi günü tam sayfa fıkralarla sizlere merhaba dedim aslında ancak, hitap edememiştim tam anlamıyla.

Kısmet bugüneymiş…

.

“İşte Çanakkale” aboneleri beni tanırken, ilk defa benimle buluşan “Burası Çanakkale” abonelerine de merhaba demek isterim.

Zira onlar benimle ilk defa dün tanıştılar.

.

Nihayetinde benim çizgim belli.

“2 Ağustos 2004 yılında” başladığım gazetecilik hayatımın 20 yılında ne yazdıysam, bundan böyle de aynı tarzda yazmaya devam edeceğim.

İnancım ve beklentim o dur ki beğenirsiniz.

.

Bir kere daha kendime “Hoşgeldim” derken, siz okurlarıma da “Hayırlı uğurlu olsun” diyorum…

 

KALİTE

Kobra Murat’ın meşhur şarkısı var;

Kaliteeee…

Markaaa…

.

Aynı o şekil.

.

Bu sene Süper Lig’e damgasını vuracak kaliteli oyuncu belli oldu;

Rafa Silva.

.

Ben adamı seyrederken dört köşe oluyorum.

“Olmayan var mı?” diye de soruyorum.

Ayağına her top geldiğinde “Acaba ne yapacak da atak başlatacak?” diye heyecanlanıyorum.

.

Liglerimiz devam ederken sizi heyecanlandıran başka bir topçu var mı?

.

İşte bu sebeple soruyorum;

Bu adam gerçek bir futbolcuysa, bu adam gelene kadar ne seyrettik?

Bize futbol budur diye yutturduklarını mı?

.

Ligimizin kalitesinin şöyle olduğunu bir sosyal medya yorumundan size aktarıyorum;

“Young Boys” takımına bakın.

Karagümrük’te yedek kalan oyuncu orada ve Şampiyonlar ligine devam edecek.

Kadro kaliteleri karşılaştığında Galatasaray’ın yanından bile geçemezler.

Ama ne oldu?

Galatasaray’ı elediler.

Demek ki bu kadro kalitesiyle bile olsa çalışılıp, doğru taktikle yapılabiliyormuş.

Bizdeki teknik direktörlerin bildiği sitem şu:

5-4-1

4-5-1

Geriye yaslanacaksın, ileriye santraforunu atacaksın, bir de hızlı oyuncun varsa arkadan sürekli şişirip “Rakip hata yapsın” diye bekleyeceksin.

Oyunu soğutacaksın, yavaşlatacaksın, rakip oyuncuları sert faullerle sindireceksin ve sinirlendireceksin.

Oyuncularıyla dalaşıp kart görmelerini sağlayacaksın, belki de kırmızı kart gösterteceksin.

İşte bizde yapılan bu.

.

O halde şu doğru tespit olabilir;

“Bizim yerli teknik direktörlerin futbol mantalitesi yetersiz”

Bildikleri tek şey 5-4-1

Yahu “Lugano” bile sizden cesur oynadı ve ilk maçta 3-3’ü yakaladı.

“Artık bu kafayı değiştirin ve başka taktikler bulun…”

.

Rafa Silva’ya geri dönersek, adamı durduramıyorsun ve acımasızca faulü yapıyorsun.

Neden?

“Kendi beceriksizliğin ortaya çıkmasın” diye.

Tek düşüncen, “Kıskançlık” başka bir şey değil.

.

Hani kamyon yazıları vardır meşhur:

“Çalış senin de olsun…”

“Baba yadigârı değil, alın teri…”

 

SORUN NE?

Kara Harp Okulundaki diploma törenini izledik televizyondaki haberlerde.

Mezun teğmenler hep bir ağızdan yemin ettiler.

Dönem birincisi kadın teğmen ile beraber kılıçlarını çekerek tüylerimizi diken diken eden yeminleriyle, yeni görevlerine başlamanın ilk adımını attılar.

.

Ettikleri yemin şöyleydi;

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ve şerefimizle öleceğiz.

Ne mutlu Türküm diyene!”

.

Tören sonrası hepsi bir ağızdan, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde de slogan attılar.

.

Buraya göre gayet güzel.

.

Peki sorun ne?

Sorun şu:

“Subaylık Yemini” eden yeni mezun bu gencecik teğmenler, birilerini rahatsız etti.

.

Nasıl yani?

Şöyle ki:

AK Parti Medya ve Tanıtım Başkan Yardımcısı Cemil Ayvalı, “Görüntüler çok rahatsız edici. İyi niyet aramak mümkün değil’’ dedi.

.

AK Parti’li eski milletvekili Mehmet Metiner, “O üniformanın altında yapılan davranış rahatsızlık verici, asla kabul edilemez. Gereği neyse yapılmalıdır’’ dedi.

.

AK Parti MKYK üyesi eski milletvekili Orhan Miroğlu, “İyi saatte olsunların, askerleri göreve çağırdıkları dönemlerin yeni bir provası gibi mi oldu ne?” dedi.

.

Furkan Bölükbaşı da “Resmen darbe iması” iddiasında bulundu ve “Teğmenlerin tümünün ihraç edilmesini” istedi.

.

Türkiye Gazetesi yazarı Cem Küçük “Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganı muhaliflerin kullandığı dildir. Kabul edilemez…”

.

Ancak MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, “Bu gençlerin ebedi Başkomutanları, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür” dedi.

.

CHP lideri Özgür Özel “Ne diyeceklerdi, ‘Hepimiz Trikopis’in askerleriyiz’ mi? Elbette Mustafa Kemal’in askerleri onlar. Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demeyen bir teğmen varsa beka sorunu oradadır. ‘Mustafa Kemal’in askeriyim’ demeye itiraz edecek bir teğmen mezun ediyorsak işte yandığımızın resmi oradadır” şeklinde yorum yaptı.

.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu “AK Parti her ne kadar ordu siyasallaşsın diye uğraşsa ve askeri okullarımızda toplumun tamamını derinden yaralayan manzaralar yaşanıp basına yansısa da Türk askerinin mayası sağlamdır. Bağrından çıkardığı en büyük Türk’ü, Atatürk’ü daima önderi görecek ve onun hatırasına dil uzatanların karşısında yalın kılıç dikilecektir” dedi.

.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, “Genç teğmenlere saldıranlar, ‘Mustafa Kemal’in askeri’ ifadesi her onurlu Türk vatandaşının söylemidir. Mustafa Kemal’in askeri olmayan, Yunan ordusunun, Haçlı ordusunun askeridir” dedi.

.

Şuracıkta sormak lazım;

Geçen gün 102. Yılını kutladığımız 30 Ağustos’ta Atatürk’ü yere, göğe sığdıramayanlar “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganından neden rahatsız oluyorlar acaba?

“Ne mutlu Türküm” demek birilerinin hoşuna neden gitmiyor?

.

Bir lafı söylerken iyice düşünün.

Karşı geldiğiniz veya hoşlanmadığınız o sloganlar sayesinde bu kelimeleri sarf edebiliyorsunuz.

Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye’de tesis ettiği “Demokrasi” sayesinde “Hoşlanmadığınızı dile getirebiliyorsunuz.”

“Unutmayın, kıymetini bilin.”

Sabah akşam, “Şükredin…”

 

YEŞİL PASAPORT

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre yeşil pasaport talepleri şöyle olmuş:

2018’de 140 bin,

2021’de 28 bin 800

2022’de 491 bin 400’e,

2023’te ise 1 milyon 816 bin 700’e ulaşarak rekor kırmış.

.

Ve bu yıl.

2024 Ocak-Temmuz dönemi (7 aylık) yeşil pasaport talebi:

1 milyon 7 bin 200 adet

.

Bu yıl toplamda 4 milyon 44 bin 60 kişi için pasaport üretilirken, her 4 pasaporttan 1’i Yeşil pasaportmuş.

.

Temmuz ayında ise yeşil pasaport talebi yeni bir rekor kırarak ilk kez bordo pasaportu geçti.

.

Yeşil pasaport bilindiği üzere Memurlar ve belirli şartları taşıyan Memur ailelerine veriliyor.

Memurların yanı sıra;

Devlet sporcuları, belirli bir ihracat limitini aşan İş insanları da yeşil pasaport alabiliyor.

.

Türkiye’de ne kadar memur var” şeklindeki soru kafamı kurcaladı.

Baktım ve şöyle bir sonuç çıktı karşıma:

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2024 1. Çeyrek verilerine göre, Mart 2024 itibarıyla;

Toplam kamu personel sayısı 5 milyon 238 bin 424 kişi.

.

Kısaca 3 milyonun üzerinde yeşil pasaport var piyasada.

.

Peki neden?

Memurlar yeşil pasaportu ne yapacak?

.

Ülkede asgari ücret 17 bin lira civarındayken en düşük memur aylığı ne kadar?

Bileniniz var mı?

.

Temmuz'dan itibaren geçerli olacak artışlarla aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 32 bin 861 liradan, 39 bin 177 liraya yükselecek.

En yüksek memur maaşı ise 67 bin lira civarlarında.

.

En düşük memur emekli aylığı 14 bin 741 liradan 17 bin 587 liraya yükseldi.

.

Bu verilere göre memur emeklisinin yurt dışına çıkması “Yunanistan’a günlük geziler şeklinde” olabilir.

Ama ya çalışan memurlar?

7 ayda 1 milyon 7 bin 200 adet yeşil pasaport talebinde bulunduklarına göre, siz anlayın artık.

.

Açlık sınırının 19 bin lira civarlarında olduğunu varsayarsak?

Bu sonuçlardan çoğu memurumuzun aç olmadığı meydana çıkıyor.

.

Ama yoksulluk sınırının 60 bin lira civarından olduğunu varsayarsak, hepsi yoksul.

.

Yeşil pasaportlara bakında durumlar iyi,

Maaşlara bakında fena değil,

Ama iş yaşamaya gelince damla su yok.

 

ÜLKENİN EKONOMİK DURUMU

Bir televizyoncu kahvede çay içen Temel’e mikrofonu uzatıp. Türkiye’nin ekonomik durumunun nasıl olduğunu sormuş.

“Pizum teraziye benzeyi.” demiş Temel.

Gazetecinin şaşırdığını görünce de çayından bir yudum alıp başlamış açıklamaya.

“Ben Fadume’ye delu gibi aşiktum.

Babası; ‘Kizumu bir tek şartla verirum.  Nikâh günü kizumun ağırlığınca altun vereceksinuz’ diye şart koştu. Ben de inat ettum ‘Alacağum’ dedum. Tarlalaru, finduk pahçelerinu ne varsa sattum, altun aldum. Ben altun aldukça Fadume kilo aldu. Nikâh günü çok büyük bir terazinin bir kefesine Fadume zar zor oturdu. Ben de öbür küfesine altun koydukça Fadume delu gibu yemek yemeğe devam ettu. Ben altun koydukça Fadume delu gibu tıkınayi.”

Gazeteci merakla sormuş;

“Eee, sonra ne oldu?”

“Ne olacak da?” demiş Temel, “Sonunda Terazi kiruldu. Fadume bir yana yiğuldu, altunlar diğer yana...”

“İyi de bu durumun Türkiye ile ilgisi ne?” diye sormuş gazeteci merakla.

“İlgisu şu” demiş Temel çayından bir yudum alarak, “Türkiye’nin bir kefesine Enflasyon çöreklenmuş, bizum Fadume gibi şimanladukça şişmanlayi. Hükümet de benum gibu diğer kefesindeki maaşları arttırarak dengelemeye çalışayi. Yani bu enflasyonu zayıflatmazsak Türkiye’nun ekonomisi de bizum terazi gibu mutlaka çökecektur.”

Gazeteci; “Peki, sizce çözüm nedir?” diye sormuş bu kez merakla...

Temel çayından bir yudum daha almış;

“Baktum olacak gibi değul, önce inadu sonra  da Fadume’yu bırakup Emuneyle evlendum!” demiş ve sakince eklemiş “Pilmem anlatabildum mi?”

 

BU ÜLKEDE

Bu ülkede bir seçim yapmayı,

İki çöp atmayı beceremedik.

Arabayı park etmek problemi başka mesele.

.

Seçim yapmayı bilseydik bu iktidar bu enflasyonla, bu pahalılıkla, bu beceriksizlikle 22 senedir bizi yönetiyor olamazdı.

.

Çöp atmaya gelince.

Çanakkale Belediyesi Çarşı Caddesi’ndeki çöp yığılmalarını önlemek amacıyla esnafa bildirim yaparak, “Tam çarşının göbeğinde meydana gelen bu çirkin görüntülerin ortadan kalkması için çöplerini saat 16.00’dan sonra çıkarmalarını, Belediye olarak saat 17.00’ye kadar bu çöplerin alınacağını” tebliğ etti.

Bir müddet iyi gitti.

Çarşı Caddesi miz gibi olmuştu.

Hele motosiklet parklarını da engelleyince yüzü-gözü açıldı çarşımızın.

.

Sonra ne oldu?

Çanakkaleli olduğuna inanmadığım ve sadece belediyeye husumeti olanların yapabileceği bir davranışla, çöplerini sabah saatlerinde çıkarmaya başlayanlar oldu.

Bütün gün orada duran çöpler yine mayhoş görüntüler verdi.

.

Elbette yapılacak bir şey vardı.

“Hallice bir ceza kesmek…”

İşbankası, Akbank ve Ziraat Bankası dört yoluna konulacak bir kamera ile çöp atanlar tespit edilecek ve en ağır ceza kesilecek.

Bunun başka önlemi yok.

.

Yapmazsanız, bu çöpleri atanı eğitmek için uğraşacaksınız ve başaramayacaksınız…

Çünkü adam olana bir kere laf söylenir…

Adam ne demiş;

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”

.

Seversiniz sevmezsiniz, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan başkanlığındaki belediye “Yere çöp atma cezasının 14 bin 407 liraya çıkartıldığını açıkladı…”

.

Belediye; “Yere çöp atan ve tükürenlere son 1 ayda toplamda 5 milyon 297 bin 463 lira ceza kesildiği açıklamış.”

.

Haydi Çanakkale Belediyesi, sıra bizde…