Dünyada tatlı su kaynakları sürekli azalıyor. Bu durum dünyanın su güvenliğini riske sokuyor. Aslında tatlı su kaynakları hoyratça harcanıyor.

Dünyada tatlı su kaynakları sürekli azalıyor. Bu durum dünyanın su güvenliğini riske sokuyor. Aslında tatlı su kaynakları hoyratça harcanıyor.

Dünyanın tatlı su teminini güvence altına almak kolay görünmüyor. Ancak Stockholm Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, küresel su kıtlığı riskini ölçmek için alternatif bir yöntem sunuyor. Sonuçlar, yağmurun oluştuğu çevresel koşullar ve yönetilebilirlik hesaba katıldığında, daha önce beklenenden daha yüksek su temini riskleri olduğunu gösteriyor.

Küresel su temini hakkındaki genel fikir, yağmurun yeryüzüne düşmesi ve daha sonra akiferlerde, göllerde ve nehirlerde depolanmasından ibaret. Bu fikir genellikle su güvenliğini ve su kıtlığı riskini değerlendirmek için kullanılıyor.

Su temini karadan veya su yüzeylerinden buharlaşan nemin atmosfere karışıp yağmur olarak dönmesini kapsıyor. Ancak hava hareketleri ve atmosferin ısınması nemin yeryüzüne dönüşünü önemli derecede etkiliyor.

Bir göl veya nehir farklı ülkeler arasında paylaşıldığında, değerlendirmeler ve düzenlemeler çoğunlukla su kütlesinden nehrin yukarısına doğru olan koşulları göz önünde bulundurarak yukarı doğru akış perspektifi uygulanır. Ancak havadaki su kütlesinin hiçbir zaman paylaşım hesabı yapılamaz. Güney Amerika'da, Amazon havzasının büyük kısmı And Dağları'nın aşağısında yer alırken, And Dağları'nın geniş alanları Amazon yağmur ormanlarının aşağısında bulunur ve iki bölge su temini için birbirine bağımlı hale gelir.

Filipinler gibi kıyı ülkelerinde yağmurun çoğu denizden gelir, bu da arazi kullanımındaki değişiklikler su güvenliği riski oluşturmaz. Öte yandan, Nijer gibi iç bölgelerdeki yağmur, Nijerya ve Gana gibi komşu ülkelerde buharlaşan nemden gelir. Bu durum, birçok karayla çevrili ülkeyi, arazi kullanımındaki değişikliklerin su güvenliği riskini artırır. Başka bir deyişle, nemin ilk buharlaştığı bölgelerdeki çevre yönetimi ve düzenlemeler gibi politik faktörler, su güvenliğini tamamen farklı bölgelerde etkileyebilir.

Araştırıcılar rüzgar üstü bir ülkedeki yönetilebilirlik ve çevresel performans eksikliğinin rüzgar altı bir ülkenin su temini için önemli olabileceğini ifade ediyorlar.

Bu çalışmanın bulguları, sınır ötesi karar alma ve su yönetimi çerçevelerinde atmosferik su akışları da dahil olmak üzere suyla ilgili gerginliklerin nedenlerini azaltmak için işbirliği stratejilerini ve çabalarını yönlendirebilecek sonuçlar içeriyor. Rüzgar üstü nem kaynaklarını etkili bir şekilde yönetmek için uluslararası işbirliğine yakın gelecekte daha fazla ihtiyaç duyulacak.

Anadolu iki büyük rüzgar hareketlerinden önemli derecede etkileniyor. Akdeniz üzerinden gelen nemli ve ılık hava kütleleri Toroslarda yağmura dönüşebiliyor. Yine Karadeniz üzerinden gelen nemli ve serin hava kütleleri denize paralel uzanan dağlarda yağmura dönüşebiliyor. Bu yönden Anadolu diğer bir ülkeye çok fazla bağımlı değil. Ancak arazi kullanımı ve yönetimi boyutunda bir çok Avrupa ülkesi yağmur yönetiminde birbirine bağımlı hale gelecek.