MEDENİYET

Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış.

Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamışlar ve önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar.

O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş.

"Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." demiş gümrükçüler hayretle.

Sıra Fransız'ın valizine gelmiş, açmışlar bakmışlar 8 tane don.

"7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız cevaplamış: "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş.

"Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler.

Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" diyerek gururla sormuşlar "Neden 12 adet?"

Bizimki cevap vermiş:

"Ocak, Şubat, Mart..."

ANNEM!

İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel’cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,

-“Sen gitmek istemiyor musun?”

-“İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...”

 BARDAK

Lokantaya giden Temel garsondan bardak istemiş, Garson da masada ters duran bardakları göstererek:

-“Masada var ya!” demiş...

Temel bardağı eline almış ve biraz inceledikten sonra kaşlarını çatmış ve sitem dolu bir sesle konuşmuş:

-“Onların dibi delik, üstü kapalı…”

ODA

Adamın biri otele gelir:

-“Burada bir gece kalmak istiyorum. Fakat oda istemiyorum.”

Resepsiyondaki görevli tam anlayamamıştır, merakla sorar:

-“Oda istemiyor musunuz?”

-“Hayır, ben uyurgezerim. Uzun bir koridorunuz varsa, mesele yoktur. Sabaha kadar dolaşır dururum.”

AĞRIYAN GÖZ

Temel gittiği göz doktoruna dert yanıyordu.

-“Ne zaman çay içsem sağ gözüm acıyor doktor bey.”

Doktor, Temel’in gözlerini kontrol ettikten sonra anlamlı anlamlı başını salladı ve gülerek cevap verdi:

-“Hım mm… Durum anlaşıldı. Çay içmeden önce kaşığı bardaktan çıkarırsanız o zaman sağ gözünüz acımaz.”

 

TABELA

-“Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı!”

-“Sormayın komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldu. Üstünde ‘Girmek yasaktır’ tabelası bulunan bir yere girdi, arkasından gidemedum!”

VECİZE

Temel'in vecizesi: “İnsanlara baluklar aynı tehlikeye maruzdurlar. Her ikisi de ağzını açınca başları belaya girer.”

GAZ

Bir hanımefendi, yıllık kontrol için doktora gitmiş. "Doktor..." demiş, "Ben son derece sağlıklı bir kadınım. Bir tek kusurum var. Durmadan gaz kaçırıyorum. Evde, işte, otobüste, asansörde, süper markette. Durmadan kaçırıyorum. Ama fazla da şikâyetim yok. Kendime hiç sorun yapmıyorum bunu. Çünkü benim kaçırdığım gazın ne kokusu var, ne de sesi çıkıyor."

Doktor, bir hap yazmış kadının reçetesine ve "Bu haplardan günde üç tane al, haftaya gel, gene beni gör." demiş.

Kadın, ertesi hafta hışımla girmiş doktorun muayenehanesine.

"Doktor..." demiş. "Hey doktor... Geçen hafta verdiğin haplardan sonra, kaçırdığım gazlar leş gibi kokmaya başladı..."

Doktor, "Güzel..." demiş, "Çok güzel... Sinüslerinizi açtık demek. Şimdi sıra geldi, kulaklarınızı açmaya..."

KEDİ

Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce, iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.

Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti.

Bağırdı; "Kim var orada?"

İçlerinden biri kedi gibi miyavladı.

Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki diğer delinin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.

Bekçi geri dönüp yine seslendi:

"Kim var orada?"

İkinci deli cevap verdi;

“Bir kedi daha.”

İYİ ETMİŞ

Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu:

-"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve ‘Benden ne istersen alabilirsin’ dedi, ben de arabasını aldım."

Dursun Temel’in omuzuna vurduktan sonra:

-"Ne iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!"

FİRAR

Ufak bir suçtan hapse düsen Temel'in koğuş arkadaşı sık sık hastalanmakta, haftada bir doktora gitmekte ve doktordan her seferinde bir uzvu kesik şekilde gelmektedir.

Bir gün bacağı, sonra kolu, eli...

Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir manalı bir gülüşle:

-“Uy hemşerim bağa bak! Sanma ki anlamayrum… Bağa öyle geliyor ki galiba sen ufak ufak firar edeysun...”

PAÇA

Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı.

Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş “Niye koyunlar böyle?” diye.

Bunun üzerine çoban cevaplamış:

-“Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değiliz herhalde...”

TAVUK

Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş.

Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş.

Almış tavuğu ve köye gitmiş.

Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve:

-“Affedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim?”

Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan köylüler:

-“Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.”

MENDİL

Temel ve İdris sahilde gezinirken Temel'in kafasına martı pislemiş.

Temel İdris’e sormuş:

-“Mendilin var mi?”

-“Var da, ne yapacaksın? Martı çoktan uzaklaştı.”

PURO

Lazlar kahvede otururken biri içeri girerek Temel’e sormuş:

-“Temel, ineklerinden pipo içen var mı?”

-“Yok!”

-“O zaman ahirin yanıyor…”

TEMEL BOYACI

Temel’e karayollarındaki beyaz çizgiyi boyama işi vermişler, başlamış çalışmaya.

İlk gün tam 200 metre boyamış.

İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Temel’i çağırmış:

-“Hayırdır evladım iyi çalışıyordun?”

-“Ben yine iyi çalışıyorum.”

-“İlk gün 200 metre boyadığın yeri, dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın.”

-“E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonra uzaklaşmaya başlayınca çok vakit almaya başladı.”

SİRK

Temel marangozluk mesleğinin zirvesinde çalışırken, Trabzon’a dünyanın en büyük sirki gelmiş.

Çadır direğini diktirmek için bir usta marangoza ihtiyaç olduğundan, arayıp soruşturuyorlar ve en iyi usta olarak Temel’ buluyorlar.

Temel sirke gelip ne iş yapılacağına bakıp takımlarını alıp geliyor.

Direğin en üstüne çıkıp başlıyor direği yere çakmaya.

Bu sırada sirkin patronu aşağıdan Temel’i seyrediyor.

Derken Temel birden havada iki parende, sonra üç salto atarak yere iki ayağının üstüne ve ellerini bacağının yanlarına vurarak sağlam bir şekilde düşüyor.

Bunu gören patron, içtiği puroyu yutuyor ve koşarak Temel’in yanına gelip aynı hareketi yapmasını ve bunun karşılığında çok büyük para vereceğini söylüyor.

Temel “Kesinlikle olmaz” diyerek itiraz ediyor.

Patron aynı hareketi seyirci önünde yapması halinde çok para vereceğini çünkü 20 yıllık ip cambazlarının bile bu hareketi yapamadığını anlatıyor.

Patron ısrar ediyor ve “Neden kabul etmiyorsun, sana ömür boyu zenginlik vaat ediyorum” diyor.

Temel bu aşırı ısrar üzerine adamın kulağına eğilip diyor ki:

“Ula hemşerim benim her sefer aynı hareketi yapmam için, direğin tepesinde 2 kilogramlık çekiçle değerli uzvuma vurmam lazım. Bu da mümkün değil… Anladın mı?”

SAHİP

Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karsısına getirilen Temel’e sordu:

-“Otomobil çalmışsın… Bunu neden yaptın söyler misin?”

-“Sahibi yok sanmıştım...”

-“Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın?”

-“Mezarlığın önüne park etmişti da...”

KİMSE YOK!

Temel Fadime’ye demiş ki; "Fadime, bu akşam bize gel. Evde kimse olmayacak."

Fadime akşam Temel’in evine gitmiş.

Kapıyı çalmış çalmış kimse açmamış...

ŞAMPUAN

Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar.

Sırtını keselemeye gelen annesi sorar:

-“Oğlum kafanı ıslatmayacak mısın?”

Temel cevap verir:

-“Yok anne… Bu şampuan kuru saçlar içinmiş!”

KUŞYEMİ

Bizim Temel elindeki bir çantayla havaalanına gelmiş.

Havaalanındaki güvenlik alanından geçerken tarama yapan alet alarm vermiş.

Bunun üzerine güvenlik görevlisi Temel'e sormuş:

-“Çantanızda ne var?”

Temel: -“Kuşyemi var” diye cevaplamış.

Görevli: -“O zaman bir daha geçin bakalım” demiş ve Temel tekrar geçmiş.

Ama Xray cihazı yine ötmüş.

Bunun üzerine görevli Temel'e çantasını açmasını söylemiş.

Temel çantayı açınca görevli çantada mücevher, altın, saat gibi değerli şeylerin olduğunu görünce sormuş Temel’e:

-“Hani kuşyemi vardı çantada?”

Temel: -“Valla ben bunları götürüp kuşun önüne koyuyorum ister yer, ister yemez onun bileceği iş...”

AT YARIŞI

Temel’le Dursun bir gün sinemaya giderler filmde bir at yarısı sahnesi vardır ve Temel Dursun’a sorar:

-“İddiaya var misun ben diyrum 1. at kazanur.”

Dursun; -“Oldi benda 2. ata oynayrum…”

İddiayı Temel kazanır ve Temel Dursun’un 5 milyonunu alır.

Ertesi gün Temel Dursun’u arar:

-“Dünkü film vardı ya, ben oni daha once seyretmiştum. Vicdanum rahat etmedi onun içun aradum senu…”

Dursun; “Ula merak etme Temel’um. Ben de o filmu seyretmiştum…”

Temel; “Ula Dursun, o halde niye 2. ata oynadun?”

Dursun; “Süpriz oynadum da!”

PENGUEN

Temel ile Dursun bir gün sokakta bir Penguen bulmuşlar ve onu karakola götürmüşler.

Komiser onlara hayvanı derhal hayvanat bahçesine götürmelerini söylemiş.

Akşama doğru komiser pencereden dışarı bakarken ne görsün?

Temel ile Dursun Pengueni ortalarına almış gezdiriyorlar.

Komiser pencereyi açıp demiş ki

Komiser: -“Ula uşaklar! Ben size o hayvanı hayvanat bahçesine götürün demedim mi?”

Temel ile Dursun kızgın gayet mutlu bir şekilde cevaplamışlar komiseri:

-“Dediğin gibi hayvanat bahçesine götürdük, şimdi de sinemaya götürüyoruz…”

CESET

Temel ile Dursun gece bekçisi olarak görev yapıyorlarmış.

Bir gece tam konservatoryumun önünden geçerlerken yerde bir kişinin hareketsiz yattığını görmüşler.

Temel cesedi ihbar etmek için telsizi açmış, tam durumu polise haber verecekken birden durup Dursun’a sormuş:

-“Ula konservatoryum nasıl hecelenir?”

Dursun şaşkın şaşkın bakmış suratına:

-“Nereden bileyim ula!” diye cevap vermiş.

Temel düşünmüş, düşünmüş ve demiş ki:

-“O zaman bu cesedi eczanenin önüne çekelim...”