Devlet memuru, ofiste yan masada oturan diğer devlet memuruna döndü:
“Halk bize niye kızıyor anlamıyorum” dedi. “Biz hiçbir şey yapmıyoruz ki!”
HOROZ
Günün birinde Manhattan’da gökdelenlerden birinde yangın çıkmış.
Herkes taşınabilir, değerli eşyalarını alıp merdivenlerden aşağı iniyormuş.
Bu kargaşada 30. katta oturan adam 31. katta oturan komşusuyla karşılaşmış.
Adam elinde üzeri örtülü bir nesne taşıyormuş.
Üst kat komşusuna; “Herkes yükte hafif pahada ağır bir şeyler kaçırırken elindeki o şey ne?” diye sormuş merakla…
“Örtünün altında kafes, içinde de horoz var” cevabını alınca düşüp bayılmış. Merdivendeki komşular başına üşüşüp onu ayıltmaya çalışmışlar.
Adam nihayet kendine gelmeye başladığında “Binada yangın varken bayılmanın sırası mıydı?” diye çıkışmışlar.
“Nasıl bayılmam” demiş adam, “New York da gökdelenin 31. katında horoz sesi duyuyorum diye yıllardır psikiyatriste gidiyorum…”
MÜHENDİS AKLI
Bilgisayar yazılım mühendisini, karısı köşedeki bakkala yollar.
“Bir şişe süt al ve sor; yumurta varsa, altı tane al” der.
Yazılım mühendisi beş dakika sonra elinde altı şişe sütle döner.
Karısı bağırır: “Neden 6 şişe süt aldın?”
“Bakkalda yumurta vardı.”
TEŞEKKÜRLER
“Patron yarın için izin isteyebilir miyim?. Karım yılbaşı temizliği ve hazırlıkları için benden yardım istiyor da...”
“Kafayı üşüttün galiba. Bunun için izin verir miyim sana!” diye öfkeyle bağırdı patron.
“Teşekkürler patron, teşekkürler” diye coştu memur, “Size güveneceğimi biliyordum!.”
JOHN
15 çocuğu olan kadın, Sosyal Sigortalar Kurumu’na yardım için başvurdu.
“Vavv” dedi, görevli... “Hepsi sizin mi?”
“Evet” dedi kadın.
Bu soruyu bin defa duymuştu.
Bir kez daha ne fark eder ki...
“Tamam” dedi, görevli... “Şimdi hepsinin adlarını öğrenmem gerek.”
“Bu en büyükleri” dedi kadın, “Adı John!”
“Öteki?”
“O da John...”
Görevli kaşlarını oynattı.
Ötekileri tek tek sordu.
Kadın cevapladı, “O da John... O da John!”
“Hepsi John, öyle mi” dedi, görevli...
“Evet” dedi kadın, “Böylesi kolay oluyor. Kalkma saati, okul zamanı, yemek zamanı, ‘John’ diye bağırıyorum, hepsi birden geliyor. Bu hayatımdaki en harika fikirdir.”
Görevli gene kaşını oynattı.
Az biraz düşündü...
Sordu: “Peki ya hepsinin değil de sadece birinin gelmesini istiyorsanız?”
“O zaman soyadı ile çağırıyorum!”
BADEM
Huzurevinden aldığı kadınları bir tura çıkaran otobüs şoförü, omzuna bir elin dokunduğunu hissetti.
Şirin bir ihtiyar ona avucundaki bademleri uzatıyordu.
Teşekkür edip aldı, ağzına attı...
10 dakika geçmedi.
Gene omzunda el, gene aynı sevimli kadın, yine avucunda badem...
Aldı ağzına attı.
Sonra bir daha...
Bir daha...
Şoför dayanamadı sordu.
“Niye kendiniz yemiyorsunuz hanımefendi?”
“Dişlerim yok, çiğneyemem ki...”
“O zaman niye alıyorsunuz efendim?”
“Etraflarındaki çikolatayı emmek çok hoşuma gidiyor da...”
ÇİNLİ
Çinli, New York’ta bir puba girdi.
Doğru bara gitti ve içmeye başladı.
Yanındaki Amerikalı sordu...
“Tekvando, karate, kung fu gibi Uzakdoğu sporlarından birini bilir misiniz?”
Çinli öfkeyle cevap verdi...
“Bana bu rezil soruyu niye sordun? Bir rezil Çinliyim diye, değil mi?”
“Hayır” dedi Amerikalı... “Benim rezil biramı kafana dikiyorsun diye...”
İLGİNÇ DURUM
Kasabadaki kilisenin tam karşısındaki arsanın sahibi inşaat hazırlıkları yapmaya başlar.
Alınan bilgiye göre burada bir Genelev inşa edilecektir.
Kilisenin Papazı da, Cemaat de çok rahatsız olur ancak adamı durdurabilecek hiç bir hukuki hakları da yoktur.
Çareyi adama sabah akşam beddua etmekte bulurlar.
İnşaatın tamamlanmasına kısa süre kala çıkan bir fırtınada binaya yıldırım düşer ve inşaat harabeye döner.
Arsa sahibi yapılan dualardan dolayı bu hale geldiğini iddia ederek Papazı ve Cemaati mahkemeye verir.
Her iki tarafın avukatları işe kendi açılarından bakarak hazırlanırlar.
Mahkeme günü hâkim tarafları dinler, bir süre düşünür ve şöyle der:
“İlginç bir durumla karşı karşıyayım. Bir tarafta dualara kalpten inanan bir Genelev patronu var, diğer tarafta da dualarının beş para etmediğini iddia eden bir Papaz ve cemaati…”
ASLAN
Aslanın biri kafesinden kaçmış bir gün geçmiş yakalanmamış, iki gün geçmiş yakalanmamış, diğer aslan arkadaşları merak etmiş…
Derken üçüncü gün yakalamışlar getirmişler kafesine.
Diğerleri sormuş;
-“Nasıl idare ettin bu kadar dışarda?”
Demiş ki:
-“Bir devlet dairesine saklandım, her gün bir tane müdür yedim, üç gün kimse anlamadı…
-“Eee? Nasıl yakalandın o zaman?”
-“O gün yanlışlıkla çaycıyı yemişim”
HAMİLE!
Temel 65 yaşında emekli olmuş, hemen ardından 25 yaşında bir kızla evlenmiş.
Bir süre sonra arkadaşları “Artık bizimle eskisi kadar vakit geçirmiyorsun” diye şikâyet etmişler.
Temel de “Evde genç bir hanım var, canı sıkılıyor” demiş.
Arkadaşlardan biri “Senin ev büyük, bir odasını genç birine kiraya ver, o karınla ilgilenirken, senin de bize ayıracak vaktin olur” diye fikir yürütmüş.
Bir süre sonra Temel daha sık kahveye gelmeye başlamış.
Arkadaşları sorunca da “Sizin dediğinizi uyguladım artık genç bir kiracım var” demiş.
Arkadaşlar birbirlerine bakıp işaretleşmişler ama Temel’i de üzmek istememişler gene de biri dayanamayıp sormuş: “Peki karın kiracıyla geçinebiliyor mu?”
“Tabi” demiş Temel, “Çok iyi anlaşıyorlar, o sayede ben de kahveye daha sık gelebiliyorum.”
Bir süre sonra Temel heyecanla kahveye girmiş, “Müjde karım hamile, bir bebek bekliyoruz!”
Arkadaşlar gene birbirlerine bakıp meraklanmışlar, biri cesaret edip sormuş “Peki kiracı nerde, kaçmış falan olabilir mi?”
“Yoo” demiş Temel, “O da hamile…”
O ZAMAN ANLADIM
Bir gün karımla yaşam ve ölümden bahsediyorduk.
Ona dedim ki: “Beni günün birinde yaşam ünitesine bağlı, suni solunumla yaşayan, kolunda serumla hayatta kalmaya çalışan bir durumda görürsen hiç düşünmeden bütün fişleri çekip şalteri kapatabilirsin, bu şekilde suni bir hayata bağlı yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim.
Karım bana hemen cevap vermedi, gayet sakin kalkıp kablolu televizyonun kablosunu çıkarttı, sonra dvd’yi kapadı, bilgisayarın, iPod’un ve Xbox’un bağlantılarını kesti, cep telefonunun pilini çıkarttı, sonra da bara gidip bütün içkilerimi musluğa dökmeye başladı.
İşte o zaman kadınların düşünce dalgalarının bizimkine hiç uymadığını anladım.
MAYMUN
Küçük kız koşarak annesine gelir, “Anne, anne, babam bizim maymun soyundan geldiğimizi söyledi, doğru mu?”.
“Hayır güzel kızım” der anne, “seni leylekler getirdi, maymun soyundan gelen babanın sülalesi.”
GÜLÜNECEK ŞEY
Küçük Temel babası ile yan odada duvara resim asmak için çivi çakıyorlarmış.
Bir gürültü kopmuş, birazdan küçük Temel ağlayarak annesinin yanına gelmiş.
Annesi neden ağladığını sorunca Temel “Babam çivi çakarken çekiçle parmağına vurdu” demiş.
Annesi de “İyi de sen neden ağlıyorsun, bu gülünecek bir şey”.
“Evet” demiş küçük Temel, “Ben de önce gülmüştüm zaten…”
HIRSIZ
Adam arkadaşına anlatıyordu!...
-“Hani dün gece barda sabahlamıştık ya... Biz kafayı çekerken, bizim eve hırsız girmiş, meğer!”
Arkadaşı merakla sordu...
-“Peki, ne olmuş? Bir şeyler götürmüş mü?”
-“Yooo!... Herif bir şey götürememiş ama onu hastaneye götürmüşler...”
-“Nasıl yani?” diye daha da meraklanınca arkadaşı, gülerek izah etmiş...
-“Gecenin yarısı eve sessizce ve gizlice girmeye çalışan hırsızı, karım ben zannetmiş de!”
OY MESELESİ
Yaşlı adam oy kullandıktan sonra sandık görevlisine sormuş:
“Karım oyunu kullanmış mı acaba?”
Görevli: “İsmi ne teyzemin?”
Yaşlı amca: “Mualla!”
Görevli listeye bakıp “Evet amca kullanmış.”
Amca “Yine görüşemedik desene”
Görevli: “Amca, teyzemden boşandın mı?”
Amca: “Yok evladım teyzen 10 sene önce öldü. Geçen seçimde de görüşemedik. Benden önce gelip oyunu kullanıyormuş…”
ESKİDEN
Baba oğluna eski günleri anlatıyormuş.
“Büyük annem 10 lira verir çarşıya yollardı. İki file mal doldurup dönerdim. Nerede eski güzel günler, şimdi mümkün mü artık?”
“Neden baba, 10 lira yetmiyor mu?”
“Ne on lirası canım, her yeri güvenlik kameralarıyla doldurdular...”
SÜPERMEN
Adamcağız hayli alkollü ve de bitkin üstelik sabaha karşı eve gelir. Karısı son derece zinde, duruma kesinlikle hakim.
O saate dek beklediği kocasını sorgulamaya başlar: -“Söyle bakalım Süpermen. Neler yaptın bu akşam?”
-“Valla karıcım, patronla beraber müşterileri yemeğe çıkarttık.”
-“Eeee, sonra ne yaptınız Süpermen?”
-“Müşterileri bir gece kulübüne götürdük. Striptizciler vardı... Ben sadece seyrettim.”
-“Yani sen kimseyi masaya falan çağırmadın, sonra bir şeyler yapmadın değil mi, Süpermen?”
-“Yapmadım tabii... Tamam da sen niye bana durmadan Süpermen deyip duruyorsun?”
-“Valla, ben donunu pantolonunun üstüne giyen bir seni, bir de Süpermen’i gördüm de ondan!”
NE DİYECEKSİN?
Temel eve aniden gelmiş.
Fadime’yi yatakta İdris’le görünce çekmiş silahı İdris’i vurmuş
Fadime’ye dönmüş ve sormuş:
“Ne diyeceksin bakalım?”
Fadime: “Sen böyle olur olmaz saatlerde eve gelmeye devam edersen, yakında hiç arkadaşın kalmaz!...”
KUTLAMA
Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar.
İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp;
-“Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir” der.
Müthiş heyecanlanan adam;
-“Evet, galiba haklısın” diye cevap verir şaşkınlıkla.
Kadın; “Bak arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarabım sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız” diye devam eder ve şarap şişesini adama uzatır.
Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır.
Bunun üzerine adam sorar;
-“Sen içmeyecek misin?”
Kadın cevap verir;
-“Hayır, ben polisi bekleyeceğim.”
AĞRI
Doktor: “Baş ağrınız nasıl?”
Hasta: “Bu gün annesine gitti…”
ALKOL
Doktor Temel’in bütün tahlillerini masaya yaymış ve Temel’i de karşısına oturtmuş, ciddi bir suratla, “Temel bey, bütün tahliller, raporlar burada ama anlayamıyorum, sanki her şeyin sebebi alkol gibi geliyor.”
“Tamam o zaman” demiş Temel, “siz ayılınca ben gene gelirim”…
BENCE UYGUN
Evin hanımı işe yeni başlayan hizmetçiye talimatlar veriyordu.
-“Bak kızım, biz sabah yedide kalkarız, sekiz gibi kahvaltıya otururuz. Tamam mı?”
-“Tamam efendim, bence uygun ama gecikirsem beni beklemeyin…”
GERİ DÖNÜN
Akıl hastanesinde deliler bir araya gelip kaçış planı yaparlar.
Elebaşları planı anlatır:
“Büyük bir kütük bulup, önce birinci kapıyı, sonra ikinci ve en son da üçüncü kapıyı kıracağız. Sonra da herkes başının çaresine bakıp kaçacak.”
Sabah olunca bir kütük bulup doğruca birinci kapıyı kırarlar, ikinci kapıya koşup onu da kırdıktan sonra üçüncü kapıya yönelirler.
Üçüncü kapının açık olduğunu gören elebaşları umutsuz konuşur:
“Arkadaşlar plan bozuldu, geri dönün.”