İktidar sahipleri süt fiyatlarını artırmak istemiyor. Enflasyon artacakmış diye. Malum yem fiyatlarındaki artış enflasyonu etkilemiyor.
İktidar sahipleri süt fiyatlarını artırmak istemiyor. Enflasyon artacakmış diye. Malum yem fiyatlarındaki artış enflasyonu etkilemiyor. Ot, saman, silaj, süt ve besi yemi fiyatları enflasyonu hiç etkilemiyor. Geçen ay da zaten enflasyon gıda fiyatları yüzünden düşmemişti. Altı aydır, hatta üç kere altı aydır enflasyonun tek haneli rakamlara ineceği söyleniyor ama faizler de düşmek bilmiyor bir türlü. Faiz sebep enflasyon sonuçtu bir ara. İkisi de yanlış çıktı.
Hayvancılık memlekette darbe üstüne darbe yiyor. Üretici örgütleri korkularından seslerini çıkaramıyor. Otunu samanını tarlasından çıkaran küçük aile işletmeleri bile zora düştü. Bağ-Kur emekli maaşları bile yeme gitmeye başladı.
Darbelerin başında canlı hayvan ve löp ithalatı yer alıyor. Enflasyon artmasın diye dışarıdan getirilen yüz binlerce dana, hayvancılık sektörünü alt üst etti. Kesim fiyatlarını yerinde saydırdı. Dolayısıyla üreticinin danası kuzusu yediğini çıkaramadı.
Eğer hayvanın yavrusu para etmiyorsa bir memlekette yavruyu besleyen ananın da kıymeti kalmaz. Kuzu, oğlak, buzağı kıymetlenirse, süt değerlenir. Diğer bir deyişle ana kıymetlenir. Bakımı daha bir özenle yapılır. Daha kaliteli yemlerle beslenir ve verimi artar. Hatta yavru kıymetlenirse, kuzu-buzağı kayıpları da azalır.
Darbelerden biri de yem fiyatlarındaki artıştı. Besi ve süt yemi fiyatları başta olmak üzere ot, saman ve silaj fiyatlarındaki yükselişler süt üretimini de ekonomik olmaktan çıkardı. Oysa hayvancılık işletmeleri sütten para kazanacak ki, kazandığı parayla danasına ve buzağısına baksın.
Sütçü işletmeler yıllardan bu yana kontrolsüz ithalatlar yüzünden zarar ediyor. Küçük aile işletmeleri dahi para kazanamıyor.
Nasıl zarar ediyor basit hesabını yapmakta yarar var. Memlekette besleme değeri çok düşük olan, çağdaş hayvancılıkta altlık olarak kullanılan samanın kilosu 4 liradan işlem görüyor. Yoncanın kilosu ise 6.5 lirayı geçmiş durumda. En ucuz silajın kilosu 3 lira civarında. Süt yeminin kilosu ise tam 20 liraya doğru koşturuyor.
500 kg canlı ağırlığa sahip, günde ortalama 25 litre, buzağının içtiği dışında yılda yaklaşık 7 ton süt veren bir inek günde 3 kg saman, 6 kg yonca, 20 kg silaj ve 10 kg süt yemi tüketir. Diğer bir deyişle bir sağmal inek vitamin ekleriyle birlikte günde 300 lira, yılda 90 bin lira yer, 1000 lira da veteriner masrafı çıkarır. Halen süt fiyatları 14 lira civarında. İneğin başına bir iş gelmezse 98 bin liralık süt sattırır. Buzağının payı düşülürse inek zararına beslenmiş olur. El ele baş başa. Buzağı ve danaların masrafları cepten gider.
Et açığını yine ithalatla kapatacak olan iktidar sahipleri, hayvancılığı yeni bir krize sokacaklarını da önceki senelerde yaptıkları hatadan öğrenmişlerdir.
Öğrenmişler midir? İmkânsız elbette. Öğrenmiş olsalardı senelerdir aynı kısır döngüyü yaşatmazlardı.
Süt krizi tüccarın, mandıranın sorunu değildir hiçbir zaman. Memleketi yönetenlerin sorunudur. Eti de sütü de krize sokan bizatihi sakat politikalardır. Belki de özellikle uygulanıyordur bu sakat politikalar.