Uzun zamandır yapmayı planladığımız bir programın ilkine nihayet başlayarak hayata geçirdik.

Uzun zamandır yapmayı planladığımız bir programın ilkine nihayet başlayarak hayata geçirdik.

Çanakkale siyasetine, sosyal yaşamına, sanayisine, eğitimine ve başka konularda hizmet vermiş kişilerle röportajları gazetenizde okuyacaksınız.

Bunların ilkinde eski Çanakkale Belediye Başkanı ve CHP Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Özay’ı ağırladık.

Ona 3 bölümden oluşan sorular hazırladım.

Belediye başkanlığı yılları, vekillik yılları ve Çanakkale’deki CHP.

Yıllanmış siyasetçi kimliği ile gayet samimi bir şekilde sorularımı cevapladı.

İlgiyle okuyacağınız röportaj yakında gazetemizde ve videosu da youtube kanalımızdan yayımlanacak.

Siyasi tarihimize ışık tutan röportajı sırasında, “CHP’deki ihraçlar” ile ilgili sorduğum soruya şöyle cevap verdi:

“Zamanında beni CHP’den ihraç ettiler ben belediye başkanı ve milletvekili oldum.

Niyazi bey’i (Önen) partiden ihraç ettiler vergi rekortmeni oldu.

İsmet Güneşhan’ı ihraç etmeye kalktılar, şimdi vekil oldu.

Bu standarta bakarsak, bu ihraç edilenler yakında ya il başkanı, ya belediye başkanı ya da milletvekili olurlar.” Dedi.

Bizim de dediğimiz gibi ihraç çok önemli bir olay için gerektirmiyorsa yarardan çok zarar verir.

Biz zamanlar ilçe başkanlığına üye olup giden biri için o tarihteki Doğruyol Partisi İlçe Başkanı (rahmetli) Erol Şimşek’e sormuştum; “Yahu ağabey, bu adamın hırsızlığı tescilli, neden bunu partiye üye yapıyorsun?”

Cevabı şöyle olmuştu: “Onu üye yapma, bunu üye yapma diye milleti geri çevirirsek biz kimden oy alacağız?”

Onu ihraç, bunu ihraç bakalım CHP kimden oy alacak göreceğiz.

Bu arada Muharrem Erkek’in ziyaretine AKP Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider gelmiş.

Sosyal medyadan fotoğraf yayınlanmış.

Şeytanın işi yok, beni dürttü ve aklıma getirdi; “Yeni seçilen Muharrem Erkek’i herkes ziyarete geldi ama bir önceki CHP Belediye Başkanı Ülgür Gökhan neden ziyarete gelmedi acaba?”

Cevabı şöylemi olacak?

“Ben belediye başkanlığı devir-teslim töreninde başarılar dilemiştim” mi şeklinde cevaplayacak?

Bunu da yakında kendisine soracağım. Bakalım ne diyecek?

YERSEN

Bir şeyh anlatıyor, yüzlerce kişi dinliyor.

Şöyle diyor:

“Bu çelencer diye bir uzay aracı fırlattılar ya. O tam fırlatıldığı zamanda hatmenin içindeydik. Bak! Yazılıdır orada… Ahmet amca Hızır a.s’den yardım istedi. Televizyon yok, hatmenin içindeyiz. Fırlatıldı. Şimdiki gibi hatırlıyorum ‘Hala roket patlatılmadı’ diyor Ahmet amca. Sesli konuşuyor hem de duyamıyor, Mehmet Emin amca da dedi ki; ‘Ahmet merak etme cıvatalarını gevşettik’ dedi, ‘Biraz sonra bu düşecek’ dedi. (O sırada Allah diye biri bağırıyor) Bak yemin ediyorum, dediği saate tam saniyesi saniyesine düştü. Ertesi günü haberlerde gördük çelencer patladı…”

SUCUK MESELESİ

Biz televizyonun başına oturup haberleri izliyoruz.

Narin’in haberini izliyoruz,

Şehit kadın polisin haberini izliyoruz,

Şehit askerin haberini izliyoruz.

Ve daha nice acı haberleri peşpeşe izliyoruz.

Peki onlar?

Kim onlar?

Bu ülkeyi 22 yıldır yönetenler.

Bu kadar ciddi ve kabul edilemez olaylar yaşanan ülkedeki bakanlar, müdürüler, belediye başkanları…

Ne yapıyor?

Yazıyorum ki izlemişsinizdir.“Sucuk partisindeler…”

.

Onlar sucuk yelliyorlar.

“Palamut, hamsi” diyerek,

“Derya kuzusu” diyerek eğleniyorlar.

Bir diğer taraftan bakalım olaya;

Bugün sucuğun kilosu kaça?

Neredeyse et fiyatı.

Bu ülkedeki kaç hanede sucuk yenebiliyor acaba?

Ekranlara geçip sucuk yemek ne?

İştah kabartan sözlerle yellemek ne?

Çocuktur bu canı çeker.

Bu ekrandakileri görse ve “Baba bana da sucuk al” dese?

Hani komşusu açken yatan bizden değildi ya.

İşte bunlar, “Onlar…”

Bizden değil.

O yüzden “Onlar!”

AKP Genel Başkanına buradan sesleniyorum;

“Bu görüntülerle mi seçim kazanacaksınız?”

Öyleyse şimdiden geçmiş olsun…

Ama kusura bakmayın kul hakkı yemeyeyim, açıklamaları şöyle; “O sucukları yelleyenler tadına bile bakmadı, yemediler yani…”

Tek şey demek düşer onlara;

“Allah razı olsun… Çekinmeden yeseydiniz bari.”

Halk yoksulluk çekiyor mu?

Çekiyor.

Eve ekmek götürmekte zorlanıyor mu?

Zorlanıyor.

Geçinemiyor mu?

Geçinemiyor.

Tüm bu olanların müsebbibi olanlar ne yapıyor?

Hani 3Y ile gelenler?

Hani “Yoksulluk, yolsuzluk ve Yasaklar” diye diye gelenler.

Bakın ne yapıyorlar;

Sayıştay raporu diyor, ben demiyorum.

2022 raporuna göre Cumhurreisliğinin faaliyet gideri:

5 milyar 363 milyon 433 bin 755 lira 07 kuruşmuş.

İktidar, ülkenin ekonomik durumunu görerek “Balık baştan kokmasın” diyerek tasarrufa gider değil mi?

Peki 1 yıl sonra bu bütçe ne olmuş?

Kuruşu kuruşuna:

9 milyar 565 milyon 656 bin 331 lira 30 kuruş olmuş.

Bu hesaba göre bir yılda giderlerde yüzde 70'e yakın artış yaşanmış.

Eee?

Ne Eee’si?

Sucuk alınmış işte…

GÜNÜN ÖYKÜSÜ

Tıp öğrencisi bir kitabevinin raflarını karıştırırken aradığı kitabı bulduğuna sevindi.

Kitabın arkasını çevirdiğinde gördüğü fiyat gülümsemesini dondurdu.

Belli etmeden sayfaları hızla geçti, aradığı bölümü buldu.

Kitabevinin sahiplerine gizlice baktı.

İkisi dünyadan bihaber müşterilerle görüşüyorlardı.

Öğretmeninin ödev verdiği yeri hızla okudu, bitirince dışarı çıktı.

Ertesi gün yine geldi ve kitabın olduğu bölmeye geçti.

Allah'tan raflar kendisini gizliyordu, hızla sayfayı buldu ve okumaya başladı.

Öğrenci yaklaşık bir ay boyunca iki günde bir kitabevine gidip dersine çalıştı, is¸ yerinin iki sahibi hiç¸ farkına varmadılar.

Bitirme sınavına bir hafta kala kitapçıya yine hayalet gibi sessizce süzüldü¨.

Kitabın olduğu rafa geldiğinde kitabı bulamadı.

Alt rafa, üst rafa baktı, bulamadı.

Genç¸ öğrencinin rengi attı.

Belli etmeden tüm rafları inceledi.

Kitap satılmıştı.

 Buz gibi bir renkle orayı terk ederken bir aydır ilk defa kitapçının iki sevimli sahibiyle göz göze geldi.

"Merhaba" dediler.

"Merhaba..."

"Oturmaz mısınız?"

Öğrenci sessizce kendisine gösterilen tabureye oturdu.

Kitapçı tezgâhın altına uzandı ve genç öğrencinin korku dolu bakışları altında kitabı çıkardı.

"Geçenlerde biri geldi ve fiyatını sordu; alacak gibi göründü¨. Ben de raftan indirdim ve senin için sakladım. Buradan alıp okuyabilirsin" dedi.

Genç¸ öğrenci, doktor çıktıktan sonra da Vural ve Mustafa Bey'i hiç unutmadı, fakir hastalarından hiç ücret almadı.

Ahmet Şerif İzgören,

“Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır” / Elma Yayınevi, 2004

ERKEN SEÇİM Mİ?

Muhalefet liderine erken seçimi telaffuz ettiren kim?

Erdoğan’ın önüne gelen ankette bile CHP’nin birinci parti olduğunu gösterdiğini gören kim? Piyasalara haber yaptıran kim?

Bu kasım olmazsa diğer kasım diyerek tarih koyduran kim?

Bütün oyun “Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi…”

Zaten adaylığı 2023 seçimlerinde tartışılan Erdoğan’a “Bak sana son şans, kasımda erken seçim olursa aday olursun” bile demek şimdiden bu adaylığı meşrulaştırmak demektir.

Anayasaya göre (diyeceğim de diyemiyorum nedense) bir daha aday olma şansı yok.

Seçim kanununa göre (desem ne olacak).

Nihayetinde bir şekilde bu adaylık gerçekleşecek.

Ama öyle, ama böyle.

Peki karşısına kim aday olacak?

“Bunu zamanı gelince görüşürüz” derseniz 6’lı masaya dönersiniz.

Birisi masadan kalkıverir ve “Sibek gibi” ortada kalırsınız.

Seçmen de sığırcık yavruları gibi bir o yana, bir bu yana dağılır.

Seçilen seçilir, atı alan Üsküdar’ı geçer.

Özgür Özel “Erken seçim” diyerek basbas bağırıyor ve bağırmaya devam edecek tabi.

İşi o.

Muhalefet her daim seçim ister ve istediği ile kalır.

Hükümet en güçlü olduğu zaman seçime gider veya muhalefetin en zayıf olduğu zaman.

Öyleyse iktidar baktı ki kendi güçlenemiyor o halde ikinci yolu dener ve muhalefeti zayıflatır.

Eğer erken seçim kararı alınırsa hangisi olmuş göreceğiz.

Zamanında Turgut Özal “Seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim?” demişti.

Siyasette kuraldır bu.

Eh bu aralar bolca zam yapıldığına göre erken seçim-meçim yok demektir.

Rahat uyuyun.

Kafanızı hiç yormayın.

Uyumaya devam edin.

İyi geceler…

 

BİRAZ FUTBOL

Futbolda takım tutmamak için sosyal yaşamdan kopuk olmak lazım.

Siyaseti iyi bilen halkımızın, futbolu da iyi bildiği gerçeği (!) karşımızda duruyor.

Daha küçükken arkadaş baskısı ile babama sormuştum; “Baba ben hangi takımım?” diye.

Babam bana, “Galatasaraylıyız oğlum” demişti ama bana hiç cazip gelmemişti bu cevap.

Çünkü mahallemizde Beşiktaşlılar daha çoktu, (Annemin Beşiktaşlı olması ve kartalın heybetinin beni cezbetmesi de ayrı tabi).

Babama gelip, “Ben Beşiktaşlı olacağım” dediğimde babam, “Olabilirsin oğlum, canın ne isterse onu ol” diye cevap vermişti bana.

Bazıları gibi “Takımımıza ihanet mi ediyorsun?” diyerek dövmedi mesela. (Bizim devirde dayak vardı. Annemden yediğim terliklere babam bile üzülürdü de rahmetli dövemezdi bizi.)

Bu yıl transfer döneminde Beşiktaş’a gelen Rafa Silva’yı görünce bizleri yıllarca “Futbolcuyum” diye aldatanlara sitemim oldu.

Ama bizim ülkede “Tekme yemekten” top oynamak mümkün mü?

Dünyadaki “Bükemediğin bileği öpeceksin” kuralı bizde, “Durduramadığın oyuncuyu tekmele” şekline dönüşmüş.

Sonra da “Bize iyi futbolcu gelmiyor” diyerek sitem ediyoruz.

Adamın tüm yediği tekmeler Avrupa medyasında gösteriliyor.

Durum böyle olunca da iyi futbol seyretmek isteyen taraftarlar futboldan soğuyor.

İşte bunu fark eden UEFA'nın eski başkanı ve eski efsane futbolcu Michel Platini, bir röportaj vererek bazı önerilerde bulunarak:

“Belki de bir takım 10 kişiden oluşmalı. 1900'de futbol 11'e 11 oynanıyordu ama o zamanlar futbolcular daha az ve yavaş koşuyorlardı. Dolayısıyla oyuncu sayısını düşürmek iyi bir şey olabilir…” demiş.

Belki de haklı, artık sahada “Yan gel Osman” devri bitecek, gerçekten güçlü, kondisyonlu, akıllı futbolcular boy gösterecek.

Sahada gezinen, arkadaşlarının sırtından ekmek yiyenler kaybolacak.

Şu önerileri de sıralamış:

Daha çok gol olsun diye olsa gerek; “Kalelerin enini boyunu yükselsin” demiş.

Taç kazanan takım, bence ızdırap çekiyor. O sebeple, “Taçlar ayakla kullanılsın” demiş olabilir.

Zırt-pırt kornere top atan defansa çeki-düzen vermek üzere, “5 korner 1 penaltı olsun” demiştir.

Eh 10 kişi olunca da “Sınırsız oyuncu değiştirme hakkı tanınsın” demeyi ihal etmemiş.

Parmağı geçti, kolu geçmedi muhabbetini sonlandırmak için sanırım, “1 metreye kadar ofsayta izin verilsin” demiş.

Haklı mı?

Bence haklı.

Hemen pilot bir lig organize edilsin, denensin ve uygulamaya konsun.