Vay iktidar vay!
Vay hükümet vay!
Eninde, sonunda döne dolaşa gelip bizim maaşlara mı göz diktiniz?
Hepsini hallettiniz de sıra bize mi geldi yani?
Efendim neymiş?
“Orta Vadeli Program”da yer alan “Tasarruf Kalemleri”ne göre, “Çalışmak zorunda kalan emeklilerin maaşlarından yüzde 12,5 oranında kesintiye gidilmesi” planlanıyor.”
Ne yapılıyormuş, ne?
Planlanıyormuş.
22 yıldır plan yapa yapa bu hale geldik!
Ve sonunda yaptığınız plan bu mu yani?
Memleketi batırdınız, “Kurtuluş için” bizim maaşlara göz diktiniz öyle mi?
Bravo size, hem de ne bravo…
Bu kurtuluş reçetesini bulmak için mi maaşı yüzbinlerle ifade edilen Şimşek’i getirdiniz?
Ne yaratıcılık ama helal olsun.
2002 yılında özelleştirme kapsamında kolumuzdan tutarak zorla emekli ettiniz.
Kapı dışarı koydunuz.
Emekli maaşlarımız yetmedi.
Yalan, dolan, talan bilmediğimizden çalışmak zorunda kaldık.
Şimdi:
Getir bakalım maaşın yüzde 12 buçuğunu öylemi?
Bu ülkede herkes tasarruf yapar anlarım.
Biz emekliler de “Bir katkımız olsun” diyerek kolları sıvayıp, bir fedakârlık gösteririz.
Aynı kurtuluş savaşı gibi, herkes taşın altına elini koyar amenna.
Ama “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek güllük gülistanlık içinde yaşayacaksınız, bize gelince; yüzde 12 buçuk kesinti.
Yok öyle otuz beşe üç köfte!
Emekliler olarak, öylesine bir tepki veririz ki “Feleğiniz şaşar!”, bilginiz olsun…
Şu mübarek günde adamı ayar etmeyin, işinize bakın.
Bu ülkeyi bu hale nasıl getirdiyseniz, öyle düze çıkarın.
Ekmeğimizle oynamayın ve bize bulaşmayın.
Başka kapıya…
23 YILDA GELİNEN NOKTA
Hükümetin emeklilere bulaşmasının sebebi var tabi. Çünkü memlekette satacak başka bir şey kalmadı da ondan.
İktidara geldiklerinden beri satmadıkları, Devlete ait olmak üzere;
Kıymetli arazi, kamu binaları, lojmanlar, fabrikalar, kurum ve kuruluş kalmadı.
Metrekare büyüklükleri yüz milyonlarla ifade edilen on binlerce taşınmaz satıldı.
Milli Emlak Genel Müdürlükleri hemen hemen her gün onlarca taşınmazın yer aldığı satış ilanları yayımlamayı sürdürüyor.
Kamu konutlarının ekonomiye kazandırılacağı iddiasıyla da 2021 için 226 milyon değerindeki bin 389 adet konutun satış talimatı verildi, bu konutlardan toplam satış bedeli 105 milyon TL olan 461’inin satışı tamamlandı.
68 ilde satışa çıkartılan 2 milyar 448 milyon TL değerindeki 10 bin 851 kamu konutundan bugüne kadar 7 bin 625’ini 1 milyar 935 milyon liraya satıldı.
2017 yılında çıkartılan bir yasa ile (büyük kiralar getirebilecek) Hazine taşınmazlarının, dernek ve vakıflara bedelsiz tahsisinin yolunu açıldı. Bu düzenlemenin ardından çok sayıda bina arsa ve arazi aralarında TÜGVA, TÜRGEV, İlim yayma Vakfı gibi iktidara yakın sivil oluşumlara verildi.
Gezi Parkı da, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredildi.
İstanbul’un merkezindeki kıymetli araziler ile ülkenin gözde tatil yerlerindeki kıyılar da satılanlar arasında yer aldı.
Bunların yanında 2021 yılsonuna kadar 273 özelleştirme yapılmış.
Yapılan satışlar 63 milyar doları bulmuş.
Bu para nerede diye sormak hakkımız değil mi?
Ne oldu bu paraya da bizden 12 buçuk kesinti talep ediliyor?
Seka’sından Telekom’a, Tekel’inden Tedaş’ına kadar yüzlerce kıymetli kurum özelleşti.
Hani para?
CHP’li Ali Mahir Başarır, AKP'nin 23 yıllık iktidarını 23 maddeyle özetleyerek eleştirmişti.
Neydi bu tablo?
Şu mübarek günde geriye dönüp hep beraber Ali Mahir Başarır’ın sözlerine özetle bakalım:
1. 2002 yılında iktidara geldiğinde hazinenin toplam borcu 243 milyar iken bugün 8 trilyon.
AKP, Cumhuriyet tarihinin en büyük dış borcunu yarattı. 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde toplam dış borcumuz 140 milyar dolarken, şu anda dış borcumuz 506 milyar dolar.
AKP döneminde sadece borç için ödediğimiz faiz 3 trilyon.
2. 2002'de yüzde 29 olan enflasyon bugün TÜİK'e göre yüzde 61.
Ama gerçek enflasyon yüzde 100.
2002 yılında geldiklerinde 25 kuruş olan ekmek bugün 10 lira;
2002 yılında dana eti 9 lirayken bugün 600 lira civarında.
3. 2002'de dolar 1.63 kuruşken, bugün dolar 33.54 kuruş. (şimdi daha da yüksek)
4. Açlık sınırı 2002'de 380 lirayken bugün 21 bin liraya çıktı.
Yoksulluk sınırı 1155 lirayken bugün 63 bin lira.
5. 2002'de çeyrek altın 22 liraydı, bugün 4.423 lira.
2002'de asgari ücretli maaşıyla 6,5 çeyrek altın alabiliyorken, bugün 3,9 çeyrek altın alabiliyor.
2002'de en düşük emekli maaşıyla emeklimiz 8,5 çeyrek altın alabiliyorken, bugün 2,5 çeyrek altın alabiliyor.
2002'de toplam icra dosya sayısı 6 milyonken bugün 23 milyon.
6. 2002'de işsizlik oranı yüzde 16.7 iken bugün gerçek işsizlik oranı yüzde 30'larda.
7. 2023 Küresel Organize Suçlar Endeksinde Avrupa'da birinci sırada, dünyada üçüncü sıradayız.
8. Türkiye ilk kez 2 defa olmak üzere gri listeye girdi.
9. 2023'te Türkiye yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 115'inci sırada yerini aldı.
10. 2023 Dünya Demokrasi Endeksi'ne göre Türkiye, demokrasisi olmayan ülkeler arasında 103'üncü sırada.
11. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 165’inci sıradayız.
12. 2023 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'ne göre Türkiye 142 ülke arasında 117'nci sırada.
13. AKP, adil yargıyı tesis etmek için hakim ve savcıların bağımsızlığını sağlamak için kurulan Yüksek Hakimler Kurulu'na, 12 Eylül'de ve 12 Mart'ta darbenin yapamadığını yaptı; bu kurulun üyelerine tamamen siyaset kurumu tarafından atanan bir kurum haline getirdi.
14. AKP çevre katliamlarıyla ülkenin verimli ve değerli topraklarını talan etti. Dünya Çevresel Performans Endeksi'nde Türkiye bugün 180 ülke arasında 172'nci ülke.
15. AKP tarıma da darbe vurdu. 2002'de bu güzel topraklarda 27 milyon hektar ekili alan varken, bugün bu oran 24 milyon hektara geriledi.
16. AKP vergide adaleti sağlamak için bir grup yarattığı zengin ve çetelerle adaletsizlik sağladı. 2023 Dünya Vergi Eşitsizliği Endeksi'nde Türkiye 161 ülke arasında 114'üncü sırada yerini aldı.
17. Sınır kapılarını açarak dünyada ve ülkemizde hiç görülmeyen Türkiye'yi sığınmacı cenneti haline getirdi ve şu anda ülkemizde kayıtlı-kayıtsız 8 milyonun üzerinde sığınmacı var.
18. 2002'den bu zamana kadar -belki de en üzücü olanbu- yabancılara 28 milyon metrekare arazi, 290 bin konut iş yeri satıldı. Bu dönemde satılan arazi satışı adet olarak 16 bin oldu.
19. AKP devlet bürokrasisini bitirdi, liyakat kalmadı. 3 ila 5 maaş alan kendi eski milletvekillerini, akrabalarını, yandaşlarını kamu görevlisi olarak atadı. Güreşçiyi banka yönetim kurulu üyesi yaptı, damadını bakan yaptı. Yani liyakati bitirdi.
20. 23 yılda Telekom, Türk Telekom, PETKİM, TÜPRAŞ, TEKEL, şeker fabrikaları, demir çelik fabrikaları ve limanları sattı. Cumhuriyetten bugüne kadar dişimizle, tırnağımızla, alın terimizle kurduğumuz 283 kamu varlığını sattı, oradan gelen 64 milyar doları da yandaşlarına dağıttı. Üzülerek söylüyorum; Kamu Garantili Projeler adı altında bugüne kadar son 6 yılda 222 milyar ödedik, son iki yılda 511 milyar daha ödeyeceğiz. Yani ülkenin geleceğini bir grup müteahhitte ipotek olarak verdi.
21. Milletin inancını sömüren tarikatların devlette yapılanmasını, bir holding gibi çalışmasını milli eğitimden yargıya ve sağlığa kadar kadrolaşmasını sağladı.
Hiç kimse tarikatları denetlemedi.
FETÖ denen rezaletten ders alınmadı, bugün Menzil ve benzeri birçok yapı devlette yerini alıp kadrolaştı. Ve üzülerek söylüyorum ki Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar belki de dünyada görülmemiş ilk kez 3 bin tane yargıç, terörist sıfatıyla yargılandı.
Ama tarikatlar bu ülkede hukukun, adaletin, laikliğin, cumhuriyetin üzerinde bir yere koyuldu. Bu ülkenin evlatları gerçekten devlet kadrolarında olması gerekirken onlardan gelen listelerle devlet şekillendirildi.
22. AKP döneminde ilk kez üniversite sınav soruları terör örgütü tarafından çalındı ve o terör örgütünün yandaşları tarafından kullanıldı.
23. AKP mağduriyetin adı oldu.
İnsanı, doğayı, çevreyi, canlıyı mağdur ettiler; insanı da sevmediler, köpeği de sevmediler, kediyi de sevmediler, ağacı da sevmediler, denizi de sevmediler.
Üzülerek söylüyorum; bu ülkenin doğası, bu ülkenin iklimi, bu ülkenin toprakları talan edildi. Depremi yaşadık. Akdeniz, Doğu Anadolu ve birçok yer, İzmir, Ege büyük yıkım yaşadı. Bundan ders alınmadı. 24 yıllık deprem vergileri, deprem dışında her şey kullanıldı. Tarihimizde ilk kez Kızılay çadır sattı, bu rezaleti yaşadık.
Yazarken içim daraldı, canım sıkıldı.
Bu kadar para nereye gitti?
Otoyollara mı?
Köprülere mi?
Tünellere mi?
Nereye gitti de bizden para isteniyor acaba?
Birileri bunun hesabını vermeli…
DOMUZ ETİ VE GIYBET
Hoca anlatıyor;
İslam’da 120-130 tane yasak vardır, haram vardır.
Domuz eti yemek 90’ncı sırada,
Gıybet etmek 2’inci sıradadır.
Biz domuz kelimesini bile ağzımıza almıyoruz, ama her gün gıybet etmeye, dedikodu yapmaya, suizan etmeye, bir birimizi arkadan çekiştirmeye devam ediyoruz.
Kimse kusura bakmasın ve günahı küçümsediğim anada söylemiyorum, domuz eti yesek ne olur yahu?
Maddi ve manevi bütün günahı sadece şahsıma ait olan 1 günah...
Ama gıybet öyle bir şey mi?
Gıybet; bir yuvayı yıkar,
Gıybet; bir aileyi parçalar,
Gıybet; bir memleketi birbirine düşürür,
Gıybet; toplumsal bir günahtır…
BİR SORU
Amerika’da yapılan bir toplantıda kadının biri elindeki mikrofonla karşısındaki (tahminim misyoner) birine şu şöyle diyor:
“Benim sorum şu: Tanrının bize bir mesajı olsa, hepimiz için çok önemli bir mesaj gönderse ve bu tek bir satır olsa sizce bu ne olurdu?”
Karşısındaki adam cevaplıyor:
“Bunu dört kelimeye sığdırabilirim. ‘Hepiniz beni yanlış anladınız…’”
NE YAPMAYA?
Adam anlatıyor:
“Ey inek!” diye sorsak; “Ne diye geldin bu dünyaya? “Maça gitmezsin, kahveye gitmezsin, dans etmezsin, kağıt oynamazsın inek gibi yaşıyorsun.”
Devam ediyor anlatmaya, “Gündüz çayıra, gece ahıra bunu mu yapmaya geldin inak! Desek ineğe ne cevap verecek?”
Kendisi cevaplıyor sonra;
“İnek diyecek ki: Yahu sen bu sözü bana nasıl söylesin? Şu buzdolabını aç bak! Süt benden, yoğurt benden, kıyma benden, peynir benden, sucuk benden, pastırma benden, kıyma benden, köfte benden… Ayağındaki ayakkabı benden, belindeki kayış benden… Ben olmasam pantolonunu bağlayamayacaksın!”
Etrafına bakıyor kendisini tasdikleyenlere doğru ve:
“O bana dese… ‘Sen ne yapmaya bu dünyaya geldin be adam?’ Etin yenmez, sütün içilmez, saçından çorap örülmez, kereste olmazsın, sobada yanmazsın… Sen ne yapmaya geldin? Dese ne cevap vereceğim arkadaşlar?”
Video burada bitiyor.
Aynı soruyu ben size sorayım;
Siz ne yapmaya geldiniz bu dünyaya?