Özgür Özel Çanakkale’ye geliyormuş.

Hoş gelsin, boş gelmesin.

CHP'li belediye başkanlarıyla bir araya gelerek “Yerel yönetimlerle ilgili güncel konular ve projeler” hakkında istişarelerde bulunacağı açıklanan haberde 10-12 Ekim tarihlerinde Özgür Özel, yerel yönetimlerin sorunları ve çözüm önerilerinin yanı sıra, yaklaşan yerel seçimler öncesi stratejileri de masaya yatıracak.

Böyle bir toplantının Çanakkale’de olması çok önemli tabi.

Mümkünse başkanları vatandaşlarla birlikte şehir otobüsleri ile gezdirsinler ve ulaşımlarını sağlasınlar.

Neyse benim konum bu değildi aslında.

CHP’den ihraç edilen 30kişi var ya!

Hah! Onlardı aslında.

Çanakkale ilçe yönetimi bu ihraççılarla Özgür Özel’in karşılaşmamaları için nasıl bir önlem alacak merak ediyorum.

Zira bazı insanlar şimdiden açık açık “Bu kararın hesabını kendisinden soracağız” diyorlar.

Sosyal medyadan paylaşımlara bakınca ellerindeki pankartlarla ve sloganlarla bu işi yapacaklarmış.

Özgür Özel bunu görünce veya duyunca ne diyecek acaba?

O toplantı sonrası basın toplantısı yaparsa, kendisine sorulacaktır?

“Neden attınız bu insanları?” diye.

Ben çok merak ediyorum, dört gözle kendisini Çanakkale’ye bekliyorum.

Acaba nasıl cevap verecek?

“Boş gelmesin” diye başlık atınca bunu kastetmiştim.

İhraçların durdurulduğu müjdesini versin bence, yoksa burası fena karışacak…

Haberlerde sürekli görüyoruz.

Okulları temizleyecek hizmetli yok.

Veliler ellerine almışlar süpürgeyi, faraşı sıraya da koymuşlar ve her gün sınıfları temizliyorlar.

Sebep?

Hizmetli yok.

Neden?

Para yok!

Adam sosyal medyada yazmış:

“Uzaya turist gönderebiliyoruz, ama okulları temizletmeye paramız yok.”

Öyle ya, uzaya turistlere uygulanan yöntemle 55 milyon dolara insan yollayacağımıza, keşke okulları temizletseydik.

Çünkü her işin bir sırası var.

Okulda çocuk öğrenmezse uzay çalışmalarını kim yapacak?

Önce eğitim, sonra uzay.

Bu arada Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın uzay yolculuğu için harcanan para konusunda da spekülasyonlar olmuştu.

Eski CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır anlatıyor:

“2023 yılı bütçe görüşmelerinde, 2024 Uzay Ajansı’na tahmini ayrılan ödenek 1 milyar 868 milyon TL idi.

Bugün öğrendik ki, SpaceX firmasına astronotumuzun gönderilmesi için 55 milyon dolar ödenmiş.

Bu para da 1 milyar 650 milyon TL’ye tekabül ediyor. Meğerse bu rakam Alper Gezeravcı’nın, Ay’a yolculuk biletinin parasıymış. Onur ve gurur duyduk bir Türk’ün aya ayak basmasından. Yine bir algı yine bir oy avcılığı” dedi.

Biz;

“Süpürge elimizde,

Faraşlar belimizde

Biz gideriz okula,

Hey! Okula…”

Şarkısını söyleyerek gidiyoruz.

Bazıları uzaya gider,

Bazıları ise sınıf süpürmeye…

Bazıları metelik bulamaz,

Bazıları 55 milyon dolar bulur…

ANNEMİ? ARKADAŞ MI?

Sosyal medyada şu sözü paylaşmıştı bir tanıdığım;

“Anne-Baba Otoritesi kurulamamış çocuklarda, davranış bozukluğu kaçınılmaz. Çocuğunuza arkadaş değil, Anne-baba olun!”

Bence doğru.

Arkadaş olmak ne?

Kendi yaşıtları var, onlarla arkadaş olur.

Siz ona anne-babalık yapın.

“Efendim hem anne, hem baba, hem de arkadaşız.”

 Diye cevap verenler olabilir ama yanlış.

Hepsi bir arada olmaz.

Fikrim bu:

Baba balığını, anne de anneliğini bilecek.

DİN

İlâhiyat Profesörü Niyazi Kahveci diyor ki:

“Bu ülkede en çok satılan, en çok satın alınan fakat hiç kullanılmayan tek şey dindir.

Bunu satın alan halk problemlidir!

Halkın zihin yapısı problemlidir!

Bu problemlerin faturasını millet olarak birlikte ödüyoruz…”

“*Bu kafa birini büyütüyor, sonra da gidip kendini ona öldürtüyor.

*Bu kafa, hastalıklı bir kafadır!

*Bu kafa, anakronik (çağ dışı) bir kafadır!

*Bu kafa, şizofrenik bir kafadır!

*On bin yıl öncesinin anlayışıyla bugünü yaşamaya çalışan bir kafadır!”

“Kiralık kapitalle kapitalizm, kiralık felsefeyle bağımsızlık olmaz!.”

“En zor iş, çağdışı insan malzemesiyle çağdaş işler yapmaya kalkışmaktır.

Otuz yıl sonra ya teknolojik insan olacaksınız, ya da gereksiz insan.

Mesele bu kadar basit.”

“Batı'daki dinî mezhepler teolojiktir ve zihinseldir!

Bizdekiler ise siyasaldır!..

Meşrulaştırmak için teolojisi arkadan gelir.”

“Sünnilikte düşünmenin “D”si yoktur!

Adı üstünde teamülcü!

Allah'tan, uygulamacı olan elin oğlu, bize teknoloji satıyor da, onu alıp kullanıyoruz. Satmasa ne yapacağız?”

“150 milyar dolar ihracatımız var ama, 300 milyar dolara yakın da ithalatımız var!.

Bunun anlamı şudur!

Bir liralık mal satıp, iki lirayla geçineceksiniz.”

“Yeraltı kaynaklarımızı sattık!

Yer üstündekileri de sattık!

Şimdi havayı betonla doldurup onunla geçinmeye çalışıyoruz.

Gelin görün ki, bunu dert edinen kimse yok.”

“Şeyhlik, şıhlık kavramı, 5000 yıl önceki totemizm kavramının insana dönüşmüş halidir.

Bu toplumda şeyh, şıh çok, fakat tek filozofumuz yok!

O nedenle olguyu okuyamıyoruz.”

“Biyolojik yönden aklı bozuk insanların evliyadır diye peşlerinden koşup, ‘Benim hâlim ne olacak?’ diye soranlarımız var!”

“Batılıları sömürgeci diye eleştiriyoruz!

Fakat onlar kendi insanlarını sömürmüyorlar.

Biz ise dışarda değil, içerde sömürgeciyiz.

Kendi insanımızı sömürüyoruz.

Buna ‘Ekonomik ensest ilişki’ deniyor.

Bana göre en büyük vatan hainliği budur.”

“Adam ilâhiyat profesörü olmuş, yaptığı iş;

VİP cenaze namazı kıldırmak,

VİP umre ziyareti düzenlemek.

Anlayış olarak hâlâ Farabi'yi aşamamış.

4000 yıl önce yaşayan Sümerler'in kafasına sahip.”

“Bilimin, tarihin ve sosyal bilimlerin bir felsefesi vardır!

O nedenledir ki, ülkemizde bir felsefe üniversitesi açılması şarttır.

Buna teoloji felsefesi de dahildir.”

“Kur'an üzerinde bütünsel bir çalışma yapmadığımız, daha açık bir ifadeyle, ‘Kur'an'ın hedefi nedir? Karakteri nedir?’ sorularına cevap bulmadığımız sürece, 1500 yıl öncesine takılır kalırız.”

“Aklımızın çapını genişletmeden, mevcudun dışına çıkamayız!...

Biz de, (Türkçe) akıl nedir ve nasıl çalışır diye bir kitap yok!

Oysa Batı'da binlerce var!”

“Şunu kafamıza iyice yerleştirelim.

21. yüzyılda dinsel düşünme diye bir şey yoktur, olamaz.

Çağımız, akılcı ve bilimsel düşünme çağıdır.

Bu çağda olduğu gibi, bundan sonraki çağlarda da dindar olunabilir.

Fakat dindar olmanın yolu, akılcılıktan ve bilimsel düşünmekten geçmelidir.”

Prof. Dr. Niyazi Kahveci

FIRALAR VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Benim de her pazartesi yayınladığım gibi her çeşit fıkra vardır.

Ancak dikkat edince çoğunun bizim memleketten çıkma olduğunu düşünmeye başladım.

Mesela şuna bakın:

“Çok iyi bir maaşla sekreter alınacak” ilanını okuyan üç genç kız, söz konusu iş yerine müracaat ederler.

Yöneticiler, üç adaya da aynı soruyu sorarlar:

-“İki iki daha kaç eder?”

Birinci kız:

“Dört eder.”

İkinci kız:

“Yirmi iki eder.”

Üçüncü kız:

“Bazen dört, bazen yirmi iki eder.”

Şimdi asıl soru şu:

“Hangi kız işe alınır acaba?”

Hemen “3. Kız” diyeceksiniz değil mi?

Hayır yanıldınız.

Bizim ülkemizde; “Bir bakandan kartvizit getiren kız işe girer…”

Hayvanat bahçesinde bazı ülke insanları maymunu görünce şöyle konuşurlar:

İngilizler: “Aman tanrım ne kadar tatlılar.”

Almanlar: “Bunları buraya koymak işkencedir.”

İsviçreliler: “Bu hayvanların da hakları var. Her gün muz verilmemelidir.”

Türkler: “Ahmet bak aynı sana benziyo laaa…”

Babam “Takdir getir bilgisayarını yenileyeceğim” dedi.

Bende getirdim.

“Bu takdiri alacak kafa yok sende, kesin kopya çekmişsindir” dedi.

Kalktı, gitti.

Okulda farkındalık olsun diye, sigara paketinin üstüne bizim sınıftaki arkadaşlarımın resmi koyup üstüne; “Sigara içerseniz çocuklarınız böyle olur!” diye yazdım.

Velilere yolladım.

Veliler şöyle cevap yollamış:

“Bizimkiler zaten böyle…”

Tezgahtar pantolona “2000 lira” deyince,

“Adam mı kazıklıyorsunuz lan siz?” dedim bağırarak.

Tezgâhın arkasından 3 tane izbandut gibi adam çıkınca, “Sadece sordum, nihayetinde kazıklanmak istemem.” dedim.

3 tane pantolon sattılar bana.

İyi oldu bütün kış giyerim.

Aldığımız çeyrek altını kutusunda rahat ettirebilmek için altına sünger koyan bir milletiz.

Nihayetinde iyi para ediyor.

Ülkemiz gerçeklerinden biri daha:

Bir kadın psikiyatriste gider ve şöyle der: “Evlenmek istemiyorum. Eğitimli, bağımsız ve kendime yeterli biri olarak yetiştim. Bir kocaya ihtiyacım yok. Ama ailem evlenmemi istiyor, ne yapayım?”

Psikiyatrist cevap verir: “Sen şüphesiz hayatta harika şeyler elde edeceksin. Ama kaçınılmaz şekilde bir şeyler istediğin gibi olmayacak. Bir şeyler ters gidecek. Bazen başarısız olacaksın. Bazen planların işe yaramayacak. Bazen dileklerin yerine gelmeyecek. O zaman kimi suçlayacaksın? Kendini mi?”

Kadın: “Hayııır!!!”

Psikiyatrist: “Tamam… İşte bu yüzden bir kocaya ihtiyacın var!”

İşte bize ait bir fıkra daha;

Yaşlı adam oy kullandıktan sonra sandık görevlisine sormuş:

“Karım oyunu kullanmış mı?”

Görevli: “Amcacığım ismi ne teyzemin?”

Yaşlı amca: “Mualla!”

Görevli listeye bakıp “Evet amca kullanmış!”

Amca; “Hay Allah! Yine görüşemedik desene.”

Görevli: “Hayırdır amca, teyzemden boşandın mı?”

Amca: “Yok evladım teyzen 10 sene önce sizlere ömür vefat etti. Geçen seçimde de görüşemedik. Benden önce gelip oyunu kullanıyor…”