Ah şu piyasalar.
Ne oluyor?
Ne bitiyor?
İnanın ufacık bilgim yok.
.
Ekonomist değilim, çünkü o işi başkaları yapıyor zaten.
.
Bu arada biz ne ekonomistler gördük o ayrı.
Hani “Gözlerime bakın” diyenlerden, “Dolar 5 lira olacakmış diyerek sizi kandıranlar var” şeklinde konuşanlara kadar nelerini gördük.
.
Nas’a göre faiz ayarlayanlar ise ayrı.
.
Bunu en iyisi uzmanlarına sormak lazım.
Her şeyi videoda anlatmışlar ben oradan aldım, onların yalancısıyım.
.
En baştan almışlar:
“Reis, Mehmet Şimşek ile Amerika’ya gitti mi?
Gitti.”
.
“Kamyonların üzerine, “Türkiye güvenli ülke”, “Güvenli liman gelin buraya yatırım yapın” diye yazıldı mı?
Yazıldı.”
.
“Bunun üzerine “30-40 milyar dolarlık tahville para gelecek” denildi.
Kesin bekleniyordu ve gerçekten de tahvil faizleri düşmeye başladı. 35’e kadar düştü.”
.
Sonra Reis Mecliste dedi ki “İsrail bize saldıracak…”
.
Burada ekonomist yazarı diyor ki: “Ben onun Cumhurbaşkanı tarafından söylendiğine inanmıyorum. Yani onu danışmanlarından biri bana göre bilinçli olarak tabana mesaj vermek için yaptı…”
.
“Daha sonra bana göre Reis de pişman oldu. O metni yazanı mutlaka haşlamış olabilir. Çünkü ertesi günü her şey değişti. Borsada sert bir düşüş oldu, bir değil
Bir kaç düşüş oldu. Tahvil faizleri yeniden yükseldi. İçerideki 3-3,5 milyar dolarlık tahvil çıktı.”
“Bu nedenle borsada o gün Reis’in konuşması ile birlikte çok derin bir yara açıldı.”
.
Uzman şunu diyor; “Ben açıkçası İsrail olayının şu an için Türkiye açısından kapatıldığını düşünüyorum. Belki bir daha Türkiye uzun bir süre (özellikle siyasetçileri söylüyorum) ağızlarına İsrail'i almayacaklardır. Çünkü çok ağır bir ders aldık. Yani çok gereksiz bir hikâye. ‘Bize saldıracak’ diye oy toplamak konsolide etmek için piyasaları paramparça etti.”
.
“Ülkeye yabancı çağırıyorsun sonra ‘Türkiye savaşa giriyor’ diyorsun. Kim gelir?”
.
Ekonomi uzmanı tahminde bulunuyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bütün planları seçime dayalı. 2025'in ilk döneminde yani en fazla Nisan, Mayıs’ta bir seçime gideceğiz. Her şey ona göre ayarlı.
İmamoğlu'nun cezası da dahil olmak üzere her şey buna ayarlı zaten.”
.
“Par'ın anketine göre AK Parti 3 puan falan önde gözüküyor. Şu anda AKP zaman kazanmaya çalışıyor. Bu nedenle politikalar sadece yılbaşına kadar. Yılbaşında zamlara bakacağız, eğer yüzde 25'in üzerinde olursa erken seçim kaçınılmaz.
Ben imza atıyorum, 2025'te bu ülke seçimde. Hem de öyle Ekim, Kasım’da değil. En geç baharda seçim var.”
.
“Her iki tarafta da hazırlık var, hem İmamoğlu tarafında hazırlık var hem de AKP tarafında hazırlık var.
Öyle böyle bir hazırlık değil. Farkındaysan iki hafta öncesine kadar İmamoğlu'nda yoğun bir çalışma oldu.
Özgür Özel elinden geleni yapıyor CHP'nin oylarını düşürmek için ama işte nereye kadar yapabilir. Özel’in bir etkisi yok şu anda. CHP tamamen İmamoğlu'nun kontrolünde…”
.
Ben anlamam ekonomiden, mokonemiden.
Uzmanlar bunları tahmin ediyor.
Ben de size aktardım.
İster inanın, ister inanmayın…
.
Para piyasaları olduğu gibi, siyaset piyasası da var.
Biraz da oraya bakmak lazım.
.
Bu sefer siyaset yorumcusu anlatıyor videoda, onun görüşleri yani.
.
Bakalım ne demiş?
.
Şöyle başlıyor söze:
“Adalet, saygının olduğu yerde filizlenir. Saygı ise gücün değil erdemin sonucudur…”
Aristoteles.
.
“En son PR araştırmaya göre muhalefet kan kaybediyor!
Bir anket düzenlemiş Bu pazar seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirdiniz diye: AKP'nin oyu % 24,8 CHP %
22,4, Kararsızların oyu % 23,7.
Sizce seçmen CHP'den niye uzaklaşıyor?
Bence farkına vardı… Türkiye'de siyasetin kurgu olduğunun farkına vardı. Bir muhalefetin ülke iktidara gelmek gibi bir derdinin olmadığının farkına vardı.”
.
“Ben sorunun muhalefet olduğunu bundan 67 yıl önce fark ettim. 67 yıl öncesine kadar sadece iktidar eleştiriliyordu.
Bütün konferanslarında televizyon programlarında ağız dolusu iktidar eleştirisi yapardım. Sonra bir şey fark ettim. İnsanlar çaresiz, gidebilecek bir adres bulamıyor, diğer partileri yeterince inandırıcı bulmuyor. Diğer partileri Türkiye’yi yeterince yönetebilir kabiliyette görmüyor. Yeterince çalışkan görmüyor.
İnsanlar kulağıma eğiliyor, ben eski AK Partiliyim ama ne yapacağımı bilmiyorum.’
O günden sonra konuşmalarımda şunu dedim; İktidarı eleştirmenin bir anlamı yok, eğer iyi bir muhalefet olmazsa toplumun gidebileceği bir yer yok…”
.
“Muhalefet eleştirisi muhalefet düşmanlığı değildir. Muhalefet düzelmezse, iktidar değişmez…
Muhalefet yolsuzluk yapmayacak, hırsızlık yapmayacak, şaklabanlık yapmayacak, sloganlarla işi götürmeyecek, kavgaya girişme sadece ilkeli olacak, ahlaki üstünlüğünü koruyacak, dirayetli olacak, kararlı olacak.
Toplumdan ‘Bunlar yönetebilir’ duygusunu alacak. Toplum bu duyguyu almazsa öldürsen oy vermiyor.
Bu çok Hepimizin yaptığı hepimizin kendi özel hayatında yaptığına benzer bir davranıştır. Mesela birçoğumuz çalıştığımız iş yerinden nefret ederiz ama yenisini bulana kadar asla ayrılmayız.
Veyahut bazı insanlar sevgilisiyle, kocasıyla, karısıyla, eşiyle arası bozuktur.
Kendine yeni bir sevgili bulana kadar kolay kolay ayrılamazlar.
Bu insan psikolojisiyle ilgili bir davranış biçimidir. Aynı zamanda siyaset de böyle.
Ta ki doğruyu bulana kadar.
Şimdi bak;
Bir ülkenin ekonomisi batmış,
Ülke çürümüş,
Her gün bir tane, iki tane kadın öldürülüyor,
Eğitim deokulların temizliği gündemde. Bir okulun temizliği bir ülkede gündem olabilir mi?
Tarım işçileri ürünlerini sokaklara döküyor,
Böyle bir ülkede muhalefet oy kaybediyor…
Bununla roman yazsak insanlar bunu gerçekçi bulup okumaz ‘Böyle bir saçmalık mı olur? Yani iktidar çökmüş buna rağmen muhalefetin oyu artmıyor?’ diye.
Ama Türkiye'de oluyor, çünkü Türkiye'de muhalefetin toplumun Erdoğan'dan uzaklaşma nedenine tekabül edecek vasıflar yok.
Benim tanıdığım bir sürü eski AK Partili vatandaş koptular. Şimdi çaresizlikten duruyorlar. Kimisi geri dönme, kimisi ‘Acaba AK Parti yeniden toparlanır mı?’ duygusuna kapılıyor.
Çünkü şöyle bakıyor: ‘Ben burada ne yapacağım?’ diyor. Burada böyle tuhaf bir yapı var.
Özgür Bey'in çizgisi Erdoğan'a itaatkar.
Sen Devlet Bahçeli'nin karşısında ‘Efendim’ diye konuşursan teşekkür etmek için, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özel Kalem müdürünü ararsan, senin itaat ettiğine toplum direkt aracıyı çıkarır onlara itaat eder.
Yani toplum gücün kimde olduğunu görür toplum anlar…
Toplum der ki ‘Bu adam Erdoğan'a karşı bu kadar saygılı, bu kadar çekingen davrandığına göre gerçek Lider O…
O yüzden geri dönüyor, destan yazamadı…”
.
“Ben eleştirdim bana dediler ki; ‘Kent Lokantası mı eleştiriyorsun?’
Koca bir muhalefetin sembolü koca İstanbul'daki 15 tane metrekare Kent Lokantası olmaz. Bu kadar vizyonsuzluk bu kadar basitlik toplum nezdinde; ‘Sizin yapacağınız bir tabak yemek vermek midir?’ der.
Metropol ilk anketi yaptı bundan bir buçuk ay.
Herkes dedi ki; ‘Yok canım daha ne oldu şurada bir iki ayda CHP niye oy kaybetsin?’ diye.
Ardından ORC'nin anketi çıktı, ‘AK Parti yine birinci olmuş’ diye.
Şimdi de Par'ın anketi çıktı.
Artık bütün anket şirketlerinden peş peşe seçmenin CHP'den uzaklaştığı çıkıyor.
Neden uzaklaşmasın?
Şu anda seçmen mutsuz.
Özgür Bey'in tavrından, politikalarından, inandırıcılıktan yoksun sözlerinden, halinden, hareketinden…
Bir diğer neden;
Kararsızlar 2. parti % 23.
AK Parti 24.8, CHP 22…”
.
“Toplum siyasetin bir senaryo olduğunu
Farketti. ‘Bunların hepsi aynı bir odaktan yönetiliyor’ diye.
Yüzde 23'e yakını ‘Ben hiçbir partiye oy vermiyorum’ aşamasına gelmiş.
Özgür Bey ‘Ben Tayyip Erdoğan'a oy veren seçmene ulaşmaya çalışıyorum’ diyor.
Tayyip Erdoğan'a oy veren % 23 kemik oy kalmış zaten. Sen onunla neden uğraşmaya çalışıyorsun? Kararsız % 23 var, onu niye alamıyorsun?
Bir düşünsene ya…
‘% 23'ün % 5'i % 7'si %18'i bana niye gelmiyor?” diye bir soru sor kendine…”
.
Ekonominin bu halde olduğu, en yüksek enflasyonun olduğu dünyada, en yüksek
faizin olduğu, büyük bir yoksulluk dalgasının olduğu, 10 milyona yakın mülteciyle insanların endişe içine kapıldığı, kadınların % 74'ün sokağa çıkmaktan tedirgin olduğu bir ülkede muhalefet oy artıramıyor…
Daha ne olabilir ki?”
.
“Tekrar söylüyorum…
Muhalefet düzelmeden Türkiye'de iktidar değişmez…
Muhalefetin değişebilmesi için önce o partilere gönül vermiş insanların değişmesi lazım, sesini yükseltmesi lazım, çantada keklik görünmemesi lazım, makam için koşan makam için kavga edenlerin tamamına kırmızı kart göstermesi lazım…”
.
“AK Parti'ye ağzımıza geleni söylemek, bir anlamı yok ki…
Yerden yere vuralım AK Parti'yi, bir karşılığı yok…
Özgür bey 31 Mart'ta aldığı o krediyi böyle çabucacık tüketirse bir daha toparlayamaz ve Türkiye'ye çok yazık olur.
Çünkü demokrasinin işleyebilmesi için güçlü bir muhalefetin sağlam bir şekilde ayakta kalması gerekiyor…”
.
İşte piyasalar böyle.
.
Hep iktidarı eleştirdik bir şey olmadı, bari muhalefeti eleştirelim belki düzeliriz demişler.
.
Bence bu da bir gelişme.
Hani Hoca’ya sormuşlar
“Hocam göl maya tutar mı?”
Hoca’da demiş ki;
“Böyle göl, böyle de halk olursa tutmaz tabi…”
BALIKLAR
Hep aklımdaydı.
“Şu balık isimlerini kim koymuş?” diye.
“Yazarım bir gün” diyordum ki karşıma hazırı geliverdi.
.
Size aktarayım istedim:
Balık isimlerinin kökenlerinin çeşitli kültürel, coğrafi ve dilsel etkenlere dayanmakta olduğunu biliriz.
Türkiye'deki balık isimleri de bu çeşitlilikten etkilenmiş ve farklı dillerin ve kültürlerin izlerini taşırmış.
Bazı balık isimlerinin kökenleri şöyleymiş meğer:
Levrek: Yunanca kökenliymiş. Yunancada “Levrakos” kelimesinden türemiş ve “Büyük balık” anlamına geliyormuş.
.
Çipura: İtalyanca “Cipolla” (soğan) kelimesiyle ilişkili olabileceği düşünülüyormuş. Tabi aklınıza hemen “Ne alaka?” şeklinde bir soru geldi.
Bunun nedeni, çipura balığının bazen yuvarlak ve iri gözlü olarak tasvir edilmesiymiş. Bu sebeple soğanla benzerlik kurulmuş. Anlamının ne olduğu konusunda pek net bir şey yok. Bu balık “Çupra” olarak da anıldığından isim kökeni konusunda kavram kargaşasına uğramış.
.
Hamsi: Lazca veya Gürcüce kökenli olduğu biliniyormuş. Karadeniz'de çok yaygın olan bu balık, adını muhtemelen “Hamsa” veya “Hamşia” gibi yerel kelimelerden almış.
.
Palamut: Latince “Palamus” kelimesinden gelmekteymiş.
Bu isim meşe palamuduna benzetilerek konmuş. Balığın sert ve iri yapısı, meşe palamuduna benzerliği ile ilişkilendirilmiş. (Ne alakaysa artık!)
Bir başka söyleme isee, Palamut isminin Yunanca “Palamida” dan geldiğidir.
.
İstavrit: Fransızca “Staurite” kelimesinden türemiş.
Bu kelimenin anlamı “Haç taşıyan” demektir ve balığın başındaki haç benzeri izlerle ilişkilendirilmiş.
Eyvah! Bunu gören birileri artık istavrit yemez artık.
.
Kalkan: Bu isim, balığın düz ve yuvarlak formunun bir kalkanı andırması nedeniyle verilmiş.
.
Lüfer: Arapça kökenliymiş.
Arapçada “Lüfar” ya da Lüfara” kelimesinden gelmiş.
“Sert balık” anlamına geliyormuş.
“Dişli balık” denseymiş daha iyi olurmuş bence.
.
Barbun: Benim çok sevdiğim bu balığın ismi Latince kökenliymiş meğer.
Latince “Barbus” yani “Sakallı” anlamına gelen kelimeden türemiş.
Bu balığın ağız çevresindeki ince çıkıntılar, bir sakalı andırdığı için bu ismi almış.
Deniz dibinde yaşadığından, denizin diplerinin halini de gördüğümüzden bu aralar pek rağbet etmiyorum kendisine.
.
Bu arada araştırırken Çanakkale ve yöresine ait balık isimlerine rastladım.
Bilen bilir de, ben ilk defa duydum bazılarını.
Çay balığı: (Bayramiç)
Kapanık: Dil balığı için kullanılan bu ad, Lâpseki/Çanakkale
Telli kuşak: Sarpa balığı (Bozcaada/Çanakkale).
Altın kuşak: Sarpa da denilen bir çeşit balık (Gelibolu-Bozcaada/Çanakkale).
Alyanak: Kafasının yan tarafları kırmızı kefal balığı. (Eceabat/Çanakkale).
Sivriburun balığı: Bir çeşit kefal balığı (Çanakkale, Beykoz)
Kaçınkara: Levrek balığının biraz küçüğü (Gelibolu/Çanakkale).
Çıplak balığı: Lüfer balığının pulsuz cinsi (Kilitbahir/Çanakkale).
Kofana: Lüfer balığının irisi. Bu ad, Lâpseki/Çanakkale vb. yerlerde “Köfene” şeklinde kelimedeki ünlülerin tamamı inceltilerek telaffuz edilmektedir.
Söğüt yaprağı: Küçük lüfer balığı (Gelibolu/Çanakkale).
Mekik: Palamut balığının küçüğü (Lâpseki/Çanakkale).
Ayna balığı: Tepsi gibi yaygın, püsküllü, açık siyah renkli bir çeşit balık (Lâpseki/Çanakkale).
Bunlar da az bilineneler sanırım…