Millet olmanın en temel özelliklerinden biri, ortak değerlerde ayrışmamaktır. Vatanın birliği ve bütünlüğün konusunda milletin ayrıştığı yerler yoktur. Hemen herkes vatanına vatandaşlık duygularıyla bağlıdır. Aidiyet duyguları genelde güçlüdür. Çok fazla sorgulamaya gerek yoktur.
Millet olmanın önemli özelliklerinden biri de ortak hareket edebilmektir. Hemen her alanda milletin birlik ve beraberlik içerisindeki duygu, düşünce ve eylemleri ortak çizgide hareket ederse o millete kimse dokunamaz.
Hayata bakış, siyasi düşünce, hatta takım tutma gibi özelliklerde insanlar ayrılabilir, ancak kamu vicdanı olarak nitelendirilen adalet duyguları daha hissedilebilir olmalıdır. Memleketin bir köşesinde herhangi bir vatandaşın mağduriyeti, diğer köşesindeki vatandaşı etkileyebiliyor ise millet kavramı güçlü demektir.
Günlerdir gazete ve televizyonlarda kadın ve çocuk cinayetleriyle ilgili haberler iyice arttı. Bu konuda yapılan açık oturumlar, haber programları insanımızı etkilemek için epey bir çapa sarfetti. Halen de değişik şekillerde kadın örgütleri seslerini duyurmaya çalışıyor.
Tacizlerle ilgili en çok şikâyet edilen konuların başında adaletin işlemeyişi geliyor. Yerden göğe kadar haklılar. Sokaklar sabıkalıdan geçilmiyor. Onlarca sabıkası olan insanlar sokaklarda suç işlemeye devam ediyor. Adalet bakanı da hala şartlı salıverme kavramını gözden geçirmemiz gerekiyor diyor. Yirmi tane sabıkası olan adam yirmi birinci suçunu işlemiş ise tekrar adli kontrol şartıyla salıveren hâkim ve savcıları, hatta daha önceki vakalarda karar veren hâkim ve savcıları sorgulamak gerekiyor. Mağduru açık giyindi diye suçlayan, suçluyu haklı göstermeye çalışan açıklamalarda bulunanları da suça teşvikten içeri tıkmak gerekiyor. En hassas ve kararı basit konularda bile çatlak seslerin çıkması milletin bütünlüğüne adeta darbe vuruyor.
Milletin birlik ve beraberliğine darbe vuran, millet olma özelliklerimizi zayıflatan gelişmeler burada başlıyor. Kadınlara yönelik tacizler artınca kadınların kendilerini savunmak için kullandıkları biber gazına yapılan zamlar geliyor. Nahoş gelişmeleri fırsata çeviren kaptı kaçtıcıların çoğaldığı memlekette milleti bir arada tutmak zordur.
Adaletin güçlenmesi, kamu vicdanının rahatlaması memlekette millet kavramını da güçlendirir. Bölücü söylemler ve eylemler vız gelir tırıst gider. Hatta her kesimden tepki görür.
Memleket idarecileri tam bir yıldır Filistin için ağlıyor. Millet olarak üzülüyoruz. Üzülmeyen insan değildir zaten. Saldırının ilk günlerinde ticaretin yasaklanması istenmişti. Ticari antlaşmalar var denip kulak üstü yatılmıştı. Hatta saldırının yedinci ayında bakanlardan biri 700 gemi gittiğini itiraf etmişti. Sonraları İsrail’i anlaşmaya zorlamak amacıyla ticaret kısıtlamasına ve yasaklanmasına gidilmişti.
Kısıtlamaya rağmen yandaşlardan meyve ihraç edenler olmuştu. Partiye halel gelmesin diye istifa etmişlerdi. Gel gör ki mesele aslında çok daha vahimmiş. Filistin’de vahşete kurban gidenlere millet olarak ağlarken, birileri satışa devam etmiş. Hem de Filistin üzerinden. Buna söyleyecek kelime bulamıyor insan. Canını kurtarmaya, sağ kalmaya çalışan din kardeşlerimizin yaşadığı Filistin’e mermer, çelik, konfeksiyon ürünleri, mobilya, otomotiv, çimento ihracatları yüzlerce kat artıvermiş. Aslında İsrail’e ihracat devam etmiş, hem de Filistin üzerinden. Yazıklar olsun.