PATATESLER

Nebraska da yaşlı bir adam yaşardı...

Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti.

Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi ama oda hapisteydi.

Yaşlı adam oğluna bir mektup yazarak sorununu açıkladı…

“Sevgili David;

Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım.

Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.

Sevgiler Baban…”

Birkaç gün sonra oğlundan bir mektup alır.

“Babacığım;

Tanrı aşkına bahçeyi kazma.

Ben oraya cesetleri gömmüştüm.

Sevgiler David.”

Ertesi gün sabaha karşı FBI ve yerel polis çıkagelir ve tüm sahayı kazar lakin hiçbir cesede rastlamazlar.

Yaşlı adamdan özür dileyerek giderler. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır.

“Babacığım;

Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.

Sevgiler David…”

GORİL

Adamın biri, bir sabah kalkar ve evinin çatısında bir goril görür.

Ne yapacağını bilmez ve eve girip telefonun başına geçer.

Rehberi karıştırınca bir ilan görür.

İlan şöyledir:

“Gorilleriniz itina ile yakalanır!”

Adam hemen telefon eder ve goril avcısı yarım saat içinde gelir.

Araç panelvan tipinde bir kamyonettir.

İçinden orta yaşlı bir adam ve aptal bakışlı bir bulldog iner.

Adam elinde bir beyzbol sopası, bir ip merdiveni ve bir de çifte taşımaktadır.

Ev sahibi sorar:

-“Nasıl yakalayacaksın onu?”

Adam cevaplar:

-“Çok basit… Önce merdivenle çatıya çıkacağım, beyzbol sopasıyla gorile vurup onu çatıdan düşüreceğim. Köpek özel eğitilmiştir, çatıdan düşen gorilin hemen bacağını ısırır ve ben inip onu araca kapatana kadar gitmesine izin vermez.”

Derken adam çifteyi ev sahibine bırakarak yukarı çıkmaya başlar.

Ev sahibi merakla sorar adama:

-“İyi de ben bu silahla ne yapacağım?”

Adam:

-“Eğer işler ters gider de goril beni çatıdan atarsa, köpeği hemen vur.”

JOGGİNG

Adam bir gün evine erken dönmüş.

Arabasını park edip kapıları kilitlemiş.

Evine doğru giderken bir bakmış, adamın biri evinin önündeki kaldırımda çırılçıplak jogging yapıyor…

“Heyy! Arkadaş!” diye bağırmış arkasından, “Niye böyle çıplak koşuyorsun?”

“Niye mi?” demiş adam, uzaklaşırken… “Eve erken geldin de ondan..!”

ÖDEME

Ufak tefek yaşlı bir kadın iki plastik torba taşıyarak caddede yürüyormuş.

Torbalardan biri delinmiş ve 20 dolarlıklar uçuşmaya başlamış.

Polisin biri kadını durdurup;

-“Hanımefendi torbadan paralarınız dökülüyor.” demiş.

-“Kahretsin!” demiş kadın, “Uyardığınız için sağ olun. Ben şimdi dönüp toplarım onları.”

-“Bir durun bakalım! O kadar para nereden geliyor? Çaldınız mı yoksa?”

-“Yok canım!” demiş kadın, “Benim bahçe stadyum parkına bakıyor.

Orada arada sırada araçlarda parti veriyorlar. O partilerden çıkan adamlar çoğunlukla benim çiçek tarlalarımı tuvalet olarak kullanıyor. Ben de elektrikli kesiciyle çalıların arkasında bekliyorum. Onlar işlerini görmeye hazırlandığı anda benim kesiciyi çalıştırıp; ‘Ya 20 dolar verirsin ya da senin ki uçar gider!’ diyorum.”

-“Vay be!” demiş polis gülerek, “İyi fikirmiş. Peki öbür torbada ne var?”

Yaşlı hanım cevap vermiş;

-“Eee… Hepsi ödeme yapmıyor tabii...”

SAVAŞ

Temel bir gün yanına torununu almış ve askerlik anılarını anlatmaya başlamış.

-“Pen askerlik yaparken savaş çıktı, pizi savaşa cönderdular. Nasıl savaşayruz, nasıl savaşayruz. Aslanlar cibi. Tüşmanlari pir pir öldüriyruz. Derken pir gün pusuya tüştük ve bizi esir aldular. Cünler sonra düşman ordularinin komutani celdu: ‘İki seçeneğinuz var. Ya hepinizi öldürürük, ya da tecavüz ederuk', dedu.”

Temel’in torununun gözleri parlamış.

“Ee sonra?”

Temel, lafı ağzından kaçırdığına pişman,

-“Sonra hepimizu öldürdiler…”

EMİN MİSİN?

Kadının beşinci kocası ağır hastalanmış.

Adam korkunç ağrılar içinde kıvranırken kadın telaşla yerinden fırlamış:

-“Hemen gidip Doktor Richmont’u çağırayım!”

Kocası:

-“İyi bir doktor olduğundan emin misin?”

Kadın:

-“Emin olmaz olur muyum?” demiş. “Ölen 4 kocamı da aynı doktor tedavi etmişti!…”

TALİMAT

Evin hanımı işe yeni başlayan hizmetçiye talimatlar veriyordu.

-“Bak kızım, biz sabah yedide kalkarız, sekiz gibi kahvaltıya otururuz. Tamam mı?”

-“Tamam efendim, bence uygun ama gecikirsem beni beklemeyin…”

ALKOL

Doktor Temel’in karşısına oturmuş ve tüm tahlillerini masaya yatırmıştı.

Ciddi bir suratla;

-“Sayın Temel Bey, bütün tahliller, raporlar burada ama anlayamıyorum, sanki her şeyin sebebi alkol gibi geliyor.”

“Tamam o zaman” demiş Temel,

-“Siz ayılınca ben gene gelirim…”

DUR BAKALIM

İki acemi er paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar.

Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp: “Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki ipi çekin, paraşütleriniz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek bir ip var onu çekin, sorun kalmaz. İndiğinizde sizi bir jip bekliyor olacak; sizi karargâha geri götürecek.” Askerler korkarak da olsa atlamışlar. Heyecanla sağ taraftaki iplerine asılmışlar... Tık yok.

Biraz da korkuyla sol taraftaki iplere asılmışlar, paraşütler yine açılmamış…

Çok sinirlenen asker:

-“Bu komutanın hiçbir dediği çıkmıyor; dur bakalım, aşağıda jip de yoksa o zaman görüşürüz onla!”

KAÇ EDER?

Kayseriliye sormuşlar.

“2 kere 2 kaç eder?”

Cevaplamış:

-“Alıyor muyuz? Satıyor muyuz?”

OLMAZ!

İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz,

Almanya üzerinde düşürülür.

Almanlar bunu esir alırlar, fakat İngiliz’in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı anavatanı olan İngiltere’ye atmalarını ister.

Almanlar da İngiliz’in isteğini yerine getirir.

Sonra İngiliz’in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir.

Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına atmalarını ister, fakat Almanlar “Olmaz!” derler ve kabul etmezler bu isteğini.

İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:

“Sen galiba ufak ufak kaçmaya çalışıyorsun!”

HANGİSİ?

Küçük Vincenzo, nefes nefese karakoldan içeri girer.

-“Koşun polis amcalar! Birisi babamı dövüyor!”

Polis sokağa fırlar.

İki adamın alt alta, üst üste yuvarlandığını görür.

-“Evlâdım sen merak etme. Ben şimdi onları ayırırım. Söyle bakalım hangisi senin baban?”

-“Ben de bilmiyorum. Zaten onlar da bu yüzden kavga ediyorlar!”

KUAFÖR

Adam, lüks erkek kuaföründe oturmuş bir yandan sakal tıraşı olurken, bir yandan da ellerine manikür yapılmaktadır.

Manikürü yapan sarışın adamın ilgisini çekmekte gecikmez ve ona sırnaşır:

-“Güzelim, bu gece benimle çıkmaya ne dersin?”

Kız gülümsemiş,

-“Özür dilerim ama ben evliyim.”

-“Boşversene” demiş adam, “Seninkine telefon et bu gece işin çıktığını eve gelemeyeceğini söyle!”

-“İstersen sen söyle, şu anda seni tıraş ediyor…”

KURTARMAZ

II. Dünya Savaşı sırasında Rus orduları geri çeliyorlarmış.

Rus generali durumu kurtarmak için askerleri teşvik etmeye karar vermiş:

“Her getirilen ölü Nazi için 10 ruble verilecektir…”

Savaş başlamış ve çatışmadan sonra kimi 1, kimi 3 ceset getirip paralarını anında alıyorlarmış.

Bir ara Yahudi bir asker bir vagon getirdi.

Vagonun kapısını açtı, içerisi ceset doluydu.

General bunu görünce şaşırdı ve askeri kenara çekerek şöyle dedi:

-“Asker, anlarsın ya bütçemiz zayıf, haydi ben sana ceset başına 7 buçuk ruble vereyim.”

-“Olmaz”, dedi asker omuzlarını kaldırarak; “Zaten bana geliş fiyatı 8 buçuk ruble…”

TAKSİCİ

Bir gün taksiye binen bir müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder, bir otobüse çarpmak üzere iken direksiyonu kırar, kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur. Arkaya dönüp müşteriye: “Lütfen bir daha bunu yapmayın!” diye bağırır.

Müşteri ise sakinlikle; “Ufacık bir dokunmanın onu bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemediğini” söyler.

Bu arada kendini toparlamış olan şoför:

-“Haklısınız, aslında sizin kabahatiniz yok, der, bugün benim ilk taksi şoförlüğüm, 25 senedir cenaze arabası şoförüydüm…”

TEBEŞİR

Temel arabası bozulan bir kadına yardım etmiş ve kadın da onu yemeğe davet etmiş.

Temel eve sabaha karşı dönmüş ama gelirken kulağının arkasına bir tebeşir koymuş…

Fadime henüz yatmamış halde onu bekliyormuş..

Temel başlamış sıralamaya;

-“Bir kadına yardım ettim… Beni yemeğe davet etti… Oradan çıktık, bir şeyler içtik, sohbet ettik, gülüp eğlendik… Falan filan…”

-“Yalancı!” demiş Fadime; “Kulağının arkasındaki tebeşiri görmedim sanma… Sen yine bilardo oynamaya gittin değil mi?”

FİKRİN NE?

Doktor, ünlü bir ressam olan arkadaşını ziyarete gitmiş.

Ünlü ressam, son olarak yaptığı “Hasta bir Adam” tablosunu doktor arkadaşına gösterip:

-“Eee, söyle bakalım fikrin ne?” diye sormuş:

Doktor tabloya tekrar bakıp cevap verdi:

-“Merak edilecek bir şey yok. Sadece üşütmüş, o kadar…”

VATAN

Komutan Mehmet’e soruyor:

-“Vatan senin neyindir?”

“Vatan benim anamdır komutanim” diye bağırıyor.

Sıra Temel’e geliyor.

“Vatan senin neyindir asker?”

Temel: “Vatan Mehmet’un anasidir komitanum…”

NİÇİN?

Soru: “Karadenizlilere niçin perşembe günü fıkra anlatılmaz?”

Cevap: “Cuma namazında gülmesinler diye…”

DOKTOR NE DEDİ?

Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve “Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kâğıda yazdıklarımı uygulayacaksınız” der:

“1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın

2- Öğleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.

3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.

4- Onun gönlünü hoş edin…

Eger bu dediklerimi harfiyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor.

Eve geldiklerinde adam karısına sorar,

-“Ne dedi doktor sana?”

-“Kurtulma şansın yokmuş, ölecekmişsin!”