Geçtiğimiz günler önemli günlerdi. Ayın on beşinde Dünya Kadın Çiftçiler Günü idi. Dün de Dünya Gıda Günü kutlandı.
Geçtiğimiz günler önemli günlerdi. Ayın on beşinde Dünya Kadın Çiftçiler Günü idi. Dün de Dünya Gıda Günü kutlandı.
Memlekette tarımsal üretimin yarısında kadınlar görev alıyor. Küçük ölçekli aile işletmelerinde işlerin çoğunu kadınlar yapıyor. Gıda üretiminde önemli rol oynuyorlar. Ancak Bağ-Kur primlerini ödeyemiyorlar. Memleket gıda güvenliğinde alarm veriyor. Çiftçi kazanamıyor. Kazanamadığı için ekemiyor.
Her ülkenin önceliği gıda güvenliğidir. Kendi insanını sağlıklı bir şekilde besleyebilen ülkeler gıda güvenliğini tesis etmiş ülkelerdir.
Elbette her ülkenin iklim ve toprak koşulları kendi insanını besleyebilecek potansiyele sahip olmayabilir. Japonya’nın çok fazla tarım alanı yoktur. Sanayi sektöründen elde ettiği gelirlerle insanının gıda güvenliğini tesis ediyor. Arap ülkelerinin neredeyse tamamı yarı çöl coğrafyalarda bulunuyor. Petrol gelirlerinin önemli bir kısmını gıda ithalatına ayırıyorlar. Gıda güvenliğini tesis etmek için uzun vadeli ithalat bağlantıları yapıyorlar.
Bazı ülkeler kendi insanının ihtiyacının çok üzerinde tarımsal üretim gerçekleştiriyorlar ve artan miktarı ihraç ediyorlar. ABD’nin kayıtlı çiftçi sayısı 3 milyon civarındadır. Türkiye’den biraz fazla sayılır. 2 milyar insanın beslenebileceği kadar gıda üretimi gerçekleştiriyorlar. Türkiye ve Mısır başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafına tarım ürünü ihraç ediyorlar. Aynı zamanda ülke insanının iki yıl ihtiyacı olan ürünü de stoklarında tutuyorlar.
Türkiye gıda güvenliği konusunda en hızlı gerileyen ülkeler arasında yer almaktadır. Elverişli iklim ve toprak koşullarına rağmen üretim, ana ürünlerde gerileme göstermektedir. Oysa nüfus sürekli artmaktadır.
Ülkenin ana gıda kaynağını buğday oluşturmaktadır. Türkiye buğdayın anavatanıdır. Buna rağmen buğday ithalatı artarak devam etmektedir. Uzun süredir buğday ithalatı 10 milyon ton ve üzerinde devam etmektedir. Un ve makarna ihracatı gerekçesiyle yapılan kontrolsüz ve gümrüksüz ithalatlar uzun süredir buğday üreticisinin zarar etmesine neden olmakta ve ekim alanları sürekli azalmaktadır. Buğday ekim alanı 95 milyon dekardan 65 milyon dekara düşmüştür. Ekim alanları muhafaza edilse, çiftçi üretime küsmese, ihraç edilecek ürün yine bu topraklarda üretilmiş olurdu. Neticede ana gıda kaynağı buğdayda dışa bağımlılık artmıştır. Arpada da durum aynıdır.
Enflasyonla mücadelede gıda fiyatları ne yazık ki şamar oğlanına döndürülmüştür. Hangi ürünün fiyatı arttı ise ithalatına başlanmıştır. Bununla da kalınmamış arz fazlası ürünlerin ihracatına da fiyatları yükselmesin diye kota veya yasak konmuştur.
Fiyatı artan patates ve soğan sürekli enflasyon canavarı ilan edilmiştir.
Son zamanlarda yem fiyatları 13 lirayı görmüştür. Tarihte neredeyse ilk defa süt fiyatlarıyla aynı seviyeye gelmiştir. Düzensiz ithalatlar fiyat dengesizliklerini de beraberinde getirmektedir.
Fiyat düzensizlikleri üretimi olumsuz etkilemekte ve sürekli gıda güvenliği riskini büyütmektedir. İthalat ve ihracatta üretim sektörleri göz ardı edilmektedir. Oysa gıda üretimi enflasyona kurban edilecek bir sektör olamaz olmamalıdır.