Evliliğim şahane bir şekilde gidiyordu.

Evliliğimizin ilk günlerinde bizi evine davet eden akrabalarımız çok oldu.

Mahalleden tanıdıklar filan.

Sıra bize gelmişti tabi.

"Eyvah!" dedim içimden, "Gülay'ın bu tutumluluğu ile sadece yumurta kırarak misafir ağırlamak da vardı kaderde."

"Hayatım" dedim, "Misafirlere ne yemek yapacaksın?"

"Yaparız bir şeyler" dedi.

Kabul etmeyeceğini adım gibi bildiğimden, "İstersen evde değil de lokantada ağırlayalım misafirlerimizi" dedim.

Yüzüme baktı, "Rüstem benimle dalga geçiyorsun galiba. Ben Lokantalar kadar yapamayacak mıyım zannediyorsun?"

"Yok canım öyle demek istemedim, yorulma diye düşündüm."

"Hayır, hayır… Çok para gider. Ben hallederim. Sen özel bir yemek istiyor musun onu söyle."

"Yok hayatım ne özel yemeği? Sen bonfile veya pirzola, yayla çorbası, zeytinyağlı barbunya fasulye gibi bir şeyler, tereyağlı pilav, bir de tulumba tatlısı yap yeter" dedim.

"Ben de meşrubat, soda filan alayım. Yemek sonrası kahve, çay, kuruyemiş, meyve filan ikram ederiz. Böylece ucuz bir şekilde misafirlerimizi ağırlarız" dedim.

Gülay'ın bir an için nefessiz kaldığını hissettim.

Yüzüme baktı.

"Bana bak Rüstem, sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu dediklerine harcayacağımız parayla araba alırız. Sen karışma en iyisi ben hallederim" dedi.

Misafirlerin geldiği akşamı iple çekmiştim.

Ne pişirdiği hakkında bir şeyler öğrenmek için mutfağa girmeye kalktığımda beni içeri almadı.

"İşine bakar mısın sen!" diyerek nazikçe savdı başından.

Akşam olduğunda misafirlerimiz gelmeye başladı.

Misafir dediğim de Kayınpeder, kayınvalide, baldızlarla beraber annem vardı.

Kayınço taksideki işi dolayısı ile gelememişti.

Onu daha sonra özel olarak ağırlayacaktık.

Hoşbeşten sonra oturduk sofraya.

Ben merakla bekliyorum "Ne yapmıştı acaba?" Diye.

İlk olarak sofraya tarhana çorbası geldi.

Annesinin yapıp bize verdiği tarhaydı bu.

Sofrada annemin yaptığı turşular duruyordu.

Meşrubat hak getire tabi, bir sürahi su sofrayı süslüyordu.

Çorba sonrası ana yeme ıspanak yemeğiydi.

Anne evinin bahçesinde yetişenlerden,

Gidip oradan toplamış.

Annesi "Kızım çok ayıp, et yemeği yapsaydın keşke" uyarılarını dinlemeyip, ona çemkirerek "Sen karışma anne!" diyerek terslemiş kadını.

Zeytinyağlı olarak da annemin bize verdiği kuru fasulyeden pilaki yapmıştı.

Tatlı olarak gençliğinden beri yaptığı hanımgöbeği tatlısını getirdi sofraya.

Pilav yerine de yine köyden gönderilen erişteyi yapmıştı.

Annemin benimle gözgöze gelmemesinde ısrarcı olması, sofrayı pek beğenmediği düşüncesini yansıtıyordu.

Hoş gelenler yabancı değildi Allah'tan.

Annesi ve babası da onun tutumlu olduğunu biliyorlardı elbet.

Ama kızlarının beceriksizlikten dolayı yapamadığını düşünmemizi istemiyorlardı.

Hoş sohbetten sonra kahveler içildi, meyveler yendi ve misafirler gitti.

Annem de aşağıya indi, biz kaldık baş başa.

Beni denemek için sordu kesin:

"Yemekler hoşuna gitti mi?" diye sordu bana.

Ne diyecektim?

"Hoşuma gitmedi" desem bir türlü, "gitti desem" bir türlüydü.

Bu anlarda biraz politik davranmak gerekiyordu:

"Gülaycığım, ben senin elinin ne kadar lezzetli olduğunu biliyorum zaten. Önemli olan misafirlerin beğenip beğenmediği. Eh onlar da yıllarca senin yaptığın yemeklere alışık olduğundan pek mesele yok gibi duruyor" deyiverdim.

Boynuma atladı ve bana "Benim aslan kocacığım!" dedi.

Fırtınayı ucuz atlatmıştım.

Böylece evliliği de yavaş yavaş öğrendiğimi anlamış oldum…

EN ÇOK İZLENEN FİLM VE DİZİLER

Sosyal medya platformları vatandaşlar tarafından aylık ücretler ödenerek, ilgiyle izleniyor.

Bunlardan biri olan Netflix, 2023’te bu en çok izlenen film ve dizileri açıklamış.

Biz de zaman zaman takılıyoruz buraya.

Bu haberi görünce hem merak ettim hem de sizlerin de faydalanması için yayımlamak istedim.

Türkiye’de bu yıl en çok izlenen, 10 filmin 3’ü, en çok izlenen 10 dizinin 5’i yerli yapımlarmış.

18 binden fazla yapıtı olan Netflix en çok izlenen film ve dizileri şöyle sıralamış.

Küresel listelerde İngilizce haricindeki dillerde çekilen filmler ve diziler kategorilerinde ise ilk 10’da Türkiye’den herhangi bir yapım yer almamış.

Türkiye’deki Netflix kullanıcılarının ise en çok izlediği 10’ar film ve dizi şöyle olmuş:

2023’te Netflix’te en çok izlenen filmler:

Red Notice

Aykut Enişte 2

Venom

All Quiet on the Western Front               

İllegal Hayatlar 

10 Days of a Good Man

Mahalleden Arkadaşlar

Spider-Man: Homecoming

Nowhere

The Adam Project

2023’te Netflix’te en çok izlenen diziler:

Terzi

Stranger Things

La Casa de Papel

You

Kulüp

The Witcher

Erşan Kuneri

Wednesday

Kardeş Payı

Kaçak Gelinler

KAMUOYU ARAŞTIRMASI SONUÇLARI

Pew Research Center’ın yayımladığı kamuoyu araştırmasına göre Türkiye’de halkın %63’ü, medyanın ülkeye etkisini “Kötü” veya “Çok kötü” olarak değerlendiriyor.

Merkezi Washington’da bulunan Pew Research Center, tüm dünyada düzenli olarak yaptığı Küresel Tutum Anketi’nin Türkiye sonuçlarını yayımladı.

Araştırma;

2024’ün ocak ve mart ayları arasında Türkiye nüfusunu temsil eden 1.049 yetişkinle yapılan yüz yüze görüşmelere dayanıyormuş.

Sonuçlara göre, bankaların ve büyük yabancı şirketlerin ardından Türkiye’de halkın ülkeye etkisini en olumsuz gördüğü grup, “Medya” olmuş.

“TV, radyo, gazete ve dergileri de içeren medya kuruluşlarının etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna:

Katılımcıların %26’sı “çok kötü” ve %37’si “kötü” cevabını vermiş.

Sadece %8’lik kesimden “çok iyi,” %26’dan ise “iyi” cevabı gelmiş.

Böylece Türkiye’de medyanın etkisini olumsuz görenler toplamda %63’e ulaşmış.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesinden hemen önce, 2002 yazında yapılan ankete Türkiye’den katılanların %49’u medyanın etkisini olumsuz, %47’si olumlu bulmuş.

Araştırma sonuçlarına göre çoğunluk iktidara olumsuz bakıyormuşve işleyişi beğenmese de demokrasiyi tercih etmiş.

Araştırma kuruluşunun bu yılki Türkiye anketini ise şöyle olmuş:

Türkiye’deki yetişkin nüfusun %55’i 2024 itibarıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında “Olumsuz” görüşe sahipken, %43’ünün görüşü ise “Olumlu” olmuş.

Bu, 2017’deki olumlu görüşte göre %32 puanlık bir düşüşe işaret ediyormuş.

Ayrıca çoğunluk (%51), mevcut hükûmetin ülke için doğru olan neyse onu yapacağına inanmıyormuş.

Türkiye’deki her 10 yetişkinden 8’i yönetim biçimi olarak “Demokrasiyi” tercih ediyormuş.

Büyük çoğunluk; Güçlü bir liderin veya askeri bir rejimin yönetimine karşı çıkıyormuş.

Halkın 3’te 2’si, bu yıl itibarıyla Türkiye’de “Demokrasinin işletiliş biçiminden” memnun değilmiş.

Türkiye’de çoğunluğun toplum üzerindeki etkisini “Olumlu bulduğu” gruplar olarak;

Polis (%78) ve

Ordu (%62) olmuş.

Çoğunluk, Medyanın yanı sıra; Mahkemelerin (%58 olumsuz),

Dini liderlerin (%62),

Büyük şirketlerin (%73) ve

Bankalar gibi önemli finans kurumlarının (%79) etkisini de “Olumsuz” bulmuş.

AB’ye destek yükselişe geçmişken;

Çoğunluk ABD, Çin ve Rusya’ya ise “Olumsuz” bakıyormuş.

Türkiye’deki yetişkinlerin çoğunluğu %56’sı Ülkenin Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmasını desteklerken,

%36’sı buna karşı çıkıyormuş.

2017’deki araştırmada AB’ye destek oranı sadece %40 mış.

2017’den önceyse Türkiye’de halkın yarısı veya daha fazlası AB’ye katılımı destekliyormuş.

Yani uzun süre AB üyeliği konusunda yüksek seyreden kamuoyu desteği, 2017’deki düşüşün ardından eski seviyelerine yeniden çıkmış görünüyor.

Türkiye’de çoğunluk;

ABD’ye (%80 olumsuz),

Çin’e (%66) ve

Rusya’ya (%65) karşı olumsuz görüşlere sahipmiş.

Türkler ayrıca ABD Başkanı Joe Biden’a %87 oranında güvenmiyormuş.

Eski ABD Başkanı Donald Trump %86 ile ikinci olurken ankette sorulan diğer uluslararası siyasi liderlere karşı vatandaşlar, “Güven düzeylerinin düşük olduğunu” bildirmişler.

ÇENGANLAR

Sosyal medyadan buldum.

Tarihçi olmadığımdan aldım aktardım.

Doğru olup olmadığı konusunda ısrarcı değilim.

Aktarayım dedim.

Yüzyıllar önce Hindistan'da kendilerine “Roman” diyen bir kabile yaşarmış.

“Romanca” (Romani) konuşurlarmış…

Roman şeflerinin küçük bir oğlu varmış ve adı “Çen” miş.

Yörenin kralının bir gün kızı olmuş.

Kâhinler, “Ülkenin bir gün istilaya uğrayacağını ve gelenlerin kralın kızını öldüreceğini” söylemişler.

Kral, kızını kurtarmak için bir çare bulmuş; .

“Gan” adını verdiği küçük kızını, Roman şefine emanet etmiş.

“Bunu kendi kızın ilan et! öyle büyüt! Senin değil, kralın kızı olduğunu, sadece sen, karın ve ben bileceğiz dünyada, başka kimse bilmeyecek!” diye sıkı sıkı tembih edip, yemin ettirmiş.

“Çen ve Gan” zamanla birlikte büyümüşler.

“Çen” evlenme yaşına gelmiş, ama kendisine gösterilen dünya güzeli kızların hiçbirini beğenmemiş.

Garip bir hisle, kız kardeşi bildiği “Gan”a yakın hissetmiş hep kendisini...

Oğlunun sararıp solduğunu gören annesi, işin iç yüzünü anlayınca, yeminini bozmuş ve Çen'e “Gan'la evlenebilirsin, çünkü o senin kardeşin değil” deyivermiş.

“Çen”, “Gan” ile evlenince, Romanlar ikiye bölünmüş.

Bu sırada kahinlerin dediği de olmuş, Makedonyalı İskender'in orduları Hindistan'ı istila etmişler...

Romanlarda “Çen ve Gan”ı destekleyenler, Makedonların peşine takılıp ülkeyi terk etmişler.

Kendilerine de “Çengan” demişler.

Kâhinler,

“Aynı yerde iki gece üst üste uyuyamayın,

Aynı kuyunun suyunu iki defa içemeyin,

Aynı nehri iki defa geçemeyin…” diyerek istiladan sorumlu tuttukları “Çenganları” lanetlemişler.

Göçebe Çenganlar önce Mısır'a yerleşmiş.

Orayı Araplar istila edince, bu defa Ermenistan'a göçmüşler.

"Biz Mısır'dan geldik" deyince (Mısır ‘Egypt’ diye yazılır, ‘Ecip’ diye okunurmuş...

Bu yüzden gelenlere "Mısırlı" anlamına) "Cipsi/ Gypsy" demiş Ermeniler...

Orada da rahat edemeyen Çenganlar, sonunda Osmanlı İmparatorluğu'na taşınmışlar.

Osmanlılarla birlikte Rumeli'ye, en başta da Macaristan'a dağılmışlar.

Sonra Avrupa'nın tümüne yayılarak İspanya'da efsane olmuşlar…

dular...

Çengan adı "Çingen, Çingene, Çigan, Zigan" diye kullanılır olmuş.

Tabi işin efsane kısmı bu.

Asıl kısmı ise şöyle anlatılmış:

Asırlar boyunca Osmanlı toplumunun bir parçası olan Kıptîler (Romanlar) her bölgede farklı isimlerle anılmışlar.

Kıptîler, kendilerini Rom (Erkek), Romni (dişi), dillerini ise Romani olarak adlandırmışlar.

Rom ismi adam, insan anlamına gelmekte Sanskritçe domba sözcüğünden türemiş.

Çingene sözcüğü ise Avrupa’nın çeşitli yerlerinde İran, Belucistan gibi Asya memleketleri ile Mısır, Kuzey Afrika ve Amerika’da yaşayan fizikî yapıları, yaşam tarzları ve lisanları ile birlikte diğer milletlerden ayrı bulunan ve ekseriyetle gezici kavme verilen adlardan Osmanlı Devleti’nde kullanılanıdır.

Bu kavmin muhtelif isimleri menşelerinden dolayı iki şekilde izah ediliyormuş.

Bazıları bunu "Çingene", bazıları da Mısır ile bağlantılarından dolayı "Kıptî" kelimesi ile adlandırmışlar.

Hindistan’daki Çingeneler, savaş ve istikrarsızlık nedeniyle III. ve VII. yüzyıldan itibaren batıya doğru göç ederek dünyanın farklı bölgelerine iki koldan dağılmışlar.

Birinci kol, İran, Suriye ve Bizans üzerinden Mısır’a ulaşmış.

İkinci kol olarak, Hazar Denizi’nin kuzeyinden Karadeniz’in kuzeyini takip ederek, Balkanlar’a oradan da Avrupa’ya gelmişler.

Çingeneler, XV. yüzyıldan sonra Avrupa’ya iyice yerleşerek çiftçilik, paralı askerlik ve demircilik gibi işlerle uğraşıp yaşamlarını

sürdürmüş.

1530 yılında çıkarılan yasaya göre Çingenelere yardım eden kırk paunt cezaya çarptırıldığı gibi bir yerden başka bir yere giden Çingeneler de asılmış.

Avrupa’da kötü günler geçiren Çingeneler, göç etmek zorunda kalmışlar.

Avrupa’da karşılaşmış oldukları bu baskı ve şiddet ortamın arttığı dönemde Çingeneler için en yaşanabilir yer

Osmanlı toprakları olmuş.

Osmanlı Devleti’nde Çingâne ve Kıptî olarak adlandırıldığından Osmanlı arşiv kayıtlarında da Romanlar için bu ifadeler kullanılmış. Osmanlı Devleti’nde Kıptîlerle ilgili hukukî düzenlemeler Fatih Sultan Mehmet zamanında “Rumeli Etrâkinün Koyun Âdeti” adlı kanunname içerisinde geçmiş. II. Bayezid Dönemi 1497 yılında İstanbul ve Edirne’ye tabi olan Vize ve Gelibolu sancakları, ayrıca Yanbolu, Niğbolu, Sofya, Niş, Alacahisar, Semendire ve Bosna sancaklarında bulunan Gayrimüslim Kıptîlerin vergilerinin toplanması için gönderilmiş bir kanunname metni varmış. Rumeli topraklarında yaşayan Kıptîlerin hukûki, mali ve askeri işlerini düzenlemek amacıyla merkezi Kırkkilise olan Eski-Hisar-ı Sağra, Hayrabolu, Malkara, Döğence-Eli, İncügez, Gümülcine, Yanbolu, Pınarhisar, Pravadi, Dimetoka, Ferecik, İpsala, Keşan ve Çorlu mıntıkalarını içine alan bu bölge Çingene Sancağı olarak kabul edilmiş.