Terörizm emperyal sistemin en önemli geçim araçlarından biridir. İnsan öldürmenin hiçbir şekilde gerekçesi olamaz. Ancak savaşta ve savunmada mümkündür.

Türkiye çok uzun süredir terörle mücadele ediliyor. Belli dönemlerde baskı altına alınmış olsa da sürekli hortlayıp durmuştur. Uyuşturucu işlerinden tutun da silah ticaretine kadar bir çok faktör teröre ortam yaratır. Bazen ırk temelli, bazen mezhep, çoğu zaman da siyasi temelli terör yaratmak mümkündür. Terörün dikiş tutturamayacağı tek yer eğitimli toplumlardır. Oralarda da münferit eylemler ortaya çıkar ama kökünü kurutuverirler.

Suruç’ta, Reyhanlı’da, Ankara otogarında yapılan terörist eylemler daha dün gibi hafızalarda. Nedeni ne olursa olsun onlarca masum insanımızı kaybettik. Demokratik açılımlar yapıldı işe yaramadı. Diyarbakır meydanında mektuplar bile okundu işe yaramadı. Eğitimin geriye gittiği, ahlakın, insani değerlerin, adaletin çöktüğü bir yerde terörü bitirmek son derece zordur.

İnsanın yetiştirilemediği, insani ve ahlaki değerlerinin yükseltilemediği bir ülkede terör ve terörizm en önemli sorunlardan biri haline gelir. Kelime anlamı itibariyle yıldırma, korku salma, endişeye sevk etme gibi anlamları olan terörün, her ne şekilde olursa olsun insan öldürme özdeğinde gerekçesi olamaz. Bu nedenle, terörün tüm boyutlarıyla ele alınıp yeniden değerlendirilmesi ve daha sıkı tedbirlerin alınmasında yarar vardır.

Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra yeni bir ülke olarak doğmuştur. Bugünkü sınırları içinde işgal altında bir karış toprağı yoktur. Ayrılıkçı zihniyetler hala ifadelerinde ayrı bir vatan toprağından, ayrı bir milletten bahsetmeye çalışıyorlar. Terörist saldırılarda hayatını kaybedenler bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıdır. Bu memleketin nüfus kâğıdını taşımaktadır. Her terörist eylem devlete karşı işlenmiş bir suçtur.  

12 Eylül öncesinde de terörist eylemler vardı. O zamanlar anarşi ve anarşik olaylar olarak nitelendirilen eylemlerde Devlete karşı açık ve aleni terörist eylemler yoktu. Karşıt görüşlere mensup militanlar kahve, lokanta, çay bahçesi gibi topluma açık alanlara baskınlar yapıyordu. Hak mı aranıyordu? Elbette hayır. Daha çok hak gasp ediliyordu. İnsanın yaşama hakkı gibi en kutsal hakkı elinden alınıyordu.

Teröre karşı en güçlü duruş devlet disiplinidir. Devletin disiplini arttıkça, eylemlerde kullanılan materyallerin taşınması imkansızdır. Bunun adı elbette sıkıyönetim değildir. Hiç kimse illegal olarak tabanca, dinamit ve benzeri materyalleri taşıma özgürlüğüne sahip olamaz.

Devletin yanında yer almayan duruşlar iyi analiz edilmedikçe, halkın can ve mal güvenliğini teminat altına almak son derece zordur. Terörizmden menfaat sağlayanların ideolojisi olmaz. Silahlı saldırıyı meslek edinmiş insanlar, parayla her amaca hizmet edebilir. Bu nedenle terörü bitirmenin yolu devlet disiplinidir. Ayakkabı numarasını bildiğini söylemek, 70 tane kaldı diye sayı bildirmek hiçbir işe yaramaz. Son terörist kalıncaya kadar kelimesini duymaktan usandı bu millet.