Atatürk’ün 1 Kasım 1937’de, tam 87 yıl önce bugün TBMM’nin beşinci dönem üçüncü toplantısını açarken yaptığı konuşmanın geniş bir metni aynen aşağıdaki gibidir. Atatürk’ün tarımın geleceği ile ne kadar önemli tespitler yaptığını açık bir şekilde göstermektedir.

Sayın Milletvekilleri,

Milli ekonominin temeli ziraattır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi, isabetle amacına ulaştırabilmek için, ilk önce, ciddi etütlere dayalı bir ziraat siyaseti tespit etmek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir ziraat rejimi kurmak lazımdır. Bu siyaset ve rejimde, önemli yer alabilecek noktalar başlıca şunlar olabilir:

Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep ve suretle, bölünemez bir mahiyet almasıdır.

Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş vasıtalarını artırmak, yenileştirmek, korunma tedbirleri, vakit geçirilmeden alınmalıdır.

Her halde, en küçük bir çiftçi ailesi, bir çift hayvan sahibi kılınmalıdır. Bunda, ideal olan öküz değil, beygir olmalıdır, öküz, ancak bazı şartların henüz temini güney bölgelerde hoş görülebilir.

Köylüler için, umumiyetle pulluğu pratik ve faydalı bulurum. Traktörler, büyük çiftçilere tavsiye olunabilir.

Köyde ve yakın köylerde, müşterek harman makinaları kullandırmak, köylülerin ayrılamayacağı bir adet haline getirilmelidir.

Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, ziraat bölgelerine ayırmak icap eder. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin, gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik ziraat merkezleri kurmak gerektir.

Bugün, devlet idaresinde bulunan çiftliklerin ve bunların içindeki türlü ziraat, sanayi kurumlarının bir kısmı; zirai hayat ve faaliyetinin bütün sahalarında her türlü teknik ve modern tecrübelerini ikmal etmiş olarak bulundukları bölgelerde en faydalı ziraat usul ve sanatlarının yayınına hazır bulunmaktadırlar.

Gerek mevcut olan ve gerekse bütün memleket ziraat bölgeleri için yeniden kurulacak ziraat merkezlerinin, sekteye uğramadan tam verimli faaliyetlerini; şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idare ve inkişafını temin edebilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu teşkil olunmalıdır.

Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı türlü temel maddeleri temin ve harici ticaretimizin esasını teşkil eden çeşitli mahsullerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve zararlılarıyla uğraşmak için gereken teknik ve kanuni her türlü tedbir, vakit geçirilmeden alınmalıdır.

Bugün de geçerli olan konuşmanın en dikkat çeken yönü, tarım havzalarının oluşturulması fikri yeni uygulamaya konmuştur. Tarımsal eğitim merkezleri ise ne yazık ki, tarım meslek liseleriyle birlikte tarihe karışmıştır. Oysa eğitim sürekli olduğu sürece, bilgi ürüne dönüşür. Çiftçinin malını işleyecek, katma değer kazandıracak onlarca yatırım da birilerine peşkeş çekilmiş, çiftçi serbest piyasa ekonomisinin eline teslim edilmiştir.