Bu okulların tekrar açılmasını isteyen bir dostun yazısına bir katkı...

 

Döneminin özgün okulları Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okullarıydı... Öğretmen Okullarından Yüksek Öğretmen Okullarına geçiş çok çalışmayı gerektiriyordu... Öğretmen Okuluna girişte, 7200 öğrenci arasından 600 öğrenci seçiliyor, onlar arasından da 200 öğrenci Öğretmen Okuluna alınıyordu... İşte bu 200 kişi içinden de beş kişi Yüksek Öğretmen Okulu'na seçiliyordu.

Bu dönemin en önemli eğitim hamlesiydi... Sonra, 1978-1979 Eğitim ve Öğretim Yılında bu okullar kapatıldı...

Bu okullar, uzun yıllar üniversitelerin  akademik kadrosuna da nitelik ve nicelik açısından katkı verdi... Liselere kaliteli öğretmen yetiştirdi...

 Bu okullardaki öğrencilerin hiç birisi de zengin çocuğu değildi. Okumanın ve okulun kıymetini biliyordu... Cumhuriyetin kurucu iradesine saygılı kişilerdi. Hemen hepsi toplumcu bir dünya görüşü içindeydi... Türk Milletinin tüm dertleri nerede olursa olsun onların da derdiydi...

Bilim, neredeyse her altı ayda bir kendisini yenilemektedir... Köy ve kırsalı çocukları bu okullarda öğrenciydi . Şimdi köy nüfusu %6 gibi bir orana geriledi... Bu yüzden, Yüksek Öğretmen Okullarının tekrar açılması mümkün değildir... Bunların yerine Lisansüstü Eğitim Sistemiyle Öğretmen Yetiştirme Merkezleri kurulmalı...

Avrupa Birliğinde Öğretmen Yetiştirme Sistemlerini inceledim. Tamamı lisans üstü eğitimi uyguluyor. Biz de, lisans üstü

" doktor" ünvanı vereceğimiz bir dört yıllık eğitimi gerçekleştirmeliyiz.

 Uygulama alanı, yer olarak da, Gümüşhane, Giresun, Kastamonu ve Çanakkale illerini seçmiştim.

Bu yerlerdeki okullara ihtiyaç duyulan branşların lisans mezunu öğrencilerinin girdiği  bir sınavdan sonra başarılı olan öğrenciler seçilip alınmalıdır. Bu sayı on bini geçmemeli. Saydığım illere on bin konut ve akademik kadro için 2500, idari personel için 2500 konut yapılmalı...

 İlk etapta, emekli olmuş akademik personel bu merkezlerde görevlendirilmeli... Her öğrencinin akademik danışmanı da onunla birlikte il değiştirmeli. Her ilde, toplam dört ilde, her biri 1000 000 kitabı olan kütüphaneler olmalı ve dijital ortam da hazır olmalı... Birinci yıl "Öğretmenlik Ruhu" verilmeli ve olgunlaşma eğitimi uygulamalı olarak yapılmalı. İkinci yıl, bilim dersleri verilmeli. Üçüncü yıl, derslere devam edilmeli ve tez konusu verilmeli. Tezle ilgili okumalar yapılmalı. Dördüncü yıl, tez yazımı bitirilmeli. Dr. Ünvanlı mezuniyet olmalı. Bunlar,yani mezun" Dr. "ünvanlı öğretmenler sadece sınıfta olmalı ve bilimsel bilgi üretmeli. Yine, hazırlanan ve jüri tarafından kabul gören bu tezler, basılmalı. Dijital ortama da taşınmalı. Tüm üniversitelere ve liselere  de bu kitaplar verilmeli. Böylece liseler ve üniversiteler için her yıl yeni on bin kitap, bilimin hizmetine sunulmalı...

Bu bir proje olarak uygulanmalı. Bunun faydasını en erken 2050 yılında görmüş oluruz, derim.

Türk Eğitim Sisteminin tek kurtuluşu vardır. O da, bilimi öncelemektir...

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam..