Bir tane iç açıcı haber olmaz mı?

Ona bak, kötü,

Buna bak kötü.

Ne bu yahu?

İçimiz karardı…

.

Sizler için haberlere göz attım;

Hasmını sokakta bıçakladı,

Kuryenin başına kurşun sıktı,

Genç kadın yangında can verdi,

Şirin’in son görüntüleri yayımlandı,

Narin olayında bir gelişme yok,

İran’da soyunan kadın, şizofreni iddiasıyla tımarhaneye kapatıldı,

İsrail yine Suriye’yi vurdu,

Cezayirli boksör erkek çıktı,

Trafik cezalarına fahiş zam geldi,

Emekli yine umudunu bulamadı,

Kazdağları’nda ağaç katliamı sürüyor,

Feci trafik kazası; Servis araçları çarpıştı,

Kayyumu protesto eden kalabalık “K..distan faşizme mezar olacak” diye bağırdı,

Aile hekimleri iş bıraktı, istifalar peşpeşe geliyor,

Kimi yabancı hakem istiyor, kimi de yabancı işçi,

Liyakatsiz atamalar devam ediyor,

Estetik klinikte yetkisiz Afgan doktor ile hademeler ameliyata girmiş.

.

Bunlar sadece dünkü haberler. 

Nasıl?

Hayatınızdan memnun musunuz?

 

İCATÇI YÖNETİCİ

Şu Japonlara bayılıyorum.

Durduk yerde icat çıkarmaya amma da meyilliler.

.

Benim yaşımdakiler iyi bilir bu icat çıkarma lafını.

Mesela “Hiperaktifin” ne olduğunun bilinmediği yıllarda da, “K.çında kurt var” denirdi bizim için.

.

Biraz araştırmacı çocuk oldun mu; “İcatçı” derlerdi.

.

Yeni okuduğum bir haberde Japonlar, halka açık otoparkların çatılarına yüzen bahçeler inşa ederek bu alanları yemyeşil alanlara dönüştürmeye başlamışlar.

.

Adamların adalarda yaşamlarının bir sonucu olsa gerek.

Buldukları her santimetrekareyi değerlendiriyorlar.

.

Bu bahçeler sadece kent manzarasını iyileştirmekle kalmıyor aynı zamanda arılar ve diğer polinatörler için de hayati yaşam alanları oluşturuyor, biyolojik çeşitlilik için hayati önem taşıyormuş.

.

Adamlara bak!

Bir taşla kaç kuş vuruyorlar.

.

Onlara göre Çanakkale Pazaryerinin üstü "Atıl" kalmış demek ki.

Bir Japon’a versen neler çıkarır buradan?

.

Ben zamanında yazmıştım, “Üzerlerini güneş panelleri ile kaplayalım” diye.

Üretilen elektrikle çalışan kışın ısıtıcı, yazın soğutucu görevini yapacak klimalar yerleştirelim.

Pazaryerindeki esnaf da rahat etsin, vatandaş ta.

.

Pazar olmadığı günlerde üretilen fazla elektriği satalım, gelecek parayla pazaryerinin bakımını yapalım v.s.

.

Bizde Japon olmadığından veya Japon kafası olmadığından bunlar hayal tabi.

Ama “Keşke bizim de icatçı yöneticilerimiz olsa” demekten de geri duramıyoruz.

 

KEOPS PİRAMİDİ

Sosyal medyada ilgimi çeken bilgileri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

Hani bazen çocukların ellerinde görünce sinirleniyoruz filan ama bu tip bilgilere ulaşınca da sosyal medyanın gerekliliğini kabul ediyorum.

.

Bilgi şu;

“Büyük Gize (Giza) Piramidi’nin (Keops Piramidi) ağırlığı 6,5 milyon tonmuş…”

.

Dünyanın antik Yedi Harikası’ndan biri olmuş piramit, IV. Hanedan’ın kralı Khufu (M.Ö. 2589-2566) döneminde 20 yıllık bir süre boyunca inşa edilmiş.

Neden 20 yıl?

Çünkü ağırlığı 2 ila 60 ton arasında değişen yaklaşık 2,3 milyon bloktan oluşmuş.

.

Sormuş birisi mesela;

“Bu kadar ağırlığın altındaki toprağı düşünmek lazım” diye.

“Örneğin; bu piramit Almanya’da ya da Bangkok'ta inşa edilmiş olsaydı altındaki alüvyon zemin zamanla çökerdi ve piramit en azından kısmen bir yerlere batar ve onarılmadan zarar verirdi.”

.

Binlerce yıl boyunca bölgedeki şiddetli depremlere rağmen Büyük Piramit, önemli bir çöküş yaşamamış görünüyor.”

.

“Günümüzde yapılan Jeolojik çalışmalar ve statik hesaplamalar özenle yapılır ve bir binanın her 100 yılda bir 15 santimetre batma yaşaması kabul edilebilir.”

.

“Şu ana kadar Büyük Piramit inanılmaz ağırlığına rağmen en az 5.000 yılda sadece 1,5 santimetreden daha az battı!”

.

“Büyük Piramidi inşa etmek için doğru yeri belirleyen her kimse ne yaptığını çok iyi bilen Dünya tarihinin en tecrübeli ve bilgili mimarlarından olduğunu söyleyebiliriz.”

.

Sonucu şöyle bağlıyor yorumcu:

“Normalde binlerce yıl önce Neolitik dönemden yeni çıkmış bir medeniyet bu tür bilgiye sahip olmamalıydı.”

.

“Teorik olarak Giza’da çalışan ustalar, işçiler her şeyi sadece bakır keskiler ve tahta kütükler kullanarak inşa ettiler, neredeyse jeoloji veya statik hesaplamalar hakkında bilgisi olmadıkları düşünülüyor.”

.

“Bazı modern bilim adamlarına göre Giza düzlüğü, Büyük Piramidin ağırlığını teslim olmadan taşıyabilecek dünyada tek yer olabilir.

Büyük Piramidin burada inşa edilmiş olması tesadüf müydü?”

.

“Binlerce yıl önceki insanların 21. yüzyılın insanından daha iyi yapabilmeleri mümkün mü? Yoksa onlar hakkında henüz bilmediğimiz başka güçler başka şeyler mi var?”

.

Mantıklı düşününce yorum doğru.

Ama bilmediğimiz bir şeyler de olabilir.

Konuyu hemen dünya dışı varlıklara bağlamak acelecilik olur gibime geliyor.

 

BEŞİKTAŞ NE YAPSIN?

Irkçılık veya başka bir ön yargı ile yazmıyorum ama aklıma takılan bir soru var;

İsrail neden Avrupa takılarıyla oynuyor?

Neden UEFA’da?

.

Sordum hemen Google amcaya.

Gelen cevap şöyleydi:

“İlk başlarda İsrail Asya bölgesine bağlıydı.

Daha sonraları bu bölgeye bağlı olan Arap ülkeleri İsrail milli takımına ve spor kulüplerine karşı oynamama kararı aldı.

Boykot yüzünden maçlar iptal edildi.

Bu sorunun çözülmesi için Avrupalılar, Avrupa Federasyonu'na İsrail'in alınmasını kabul etti…”

.

Bir İsrail takımı olan ve UEFA Avrupa Ligi'nde mücadele eden Maccabi Tel Aviv, bu kategoride Beşiktaş’ın rakibi oldu.

.

İyi güzel.

Madem prosedür böyle eyvallah.

.

Yapılan kura çekilişine göre maç İstanbul’da oynanacaktı.

.

Ama UEFA, bu maçın Türkiye dışında tarafsız bir sahada oynanacağına karar verdi.

.

Yapılan açıklama şöyleydi;

“… provokatif eylem ihtimali göz önünde bulundurularak devletimizin güvenlik bürokrasisi tarafından söz konusu müsabakanın tarafsız bir ülkede oynanmasına karar verilmiştir.”

.

Devletimizin güvenlik bürokrasisi?

.

Ne güzel değil mi?

"Protesto olacağından…"

.

Beşiktaş babasının hayrına buralarda maç yapmıyor.

Bir kupa ve bunun bir geliri var.

Taraftarsız çıkacağı maçta kaybedeceği puan veya puanlar ne olacak?

.

Sırf “Protesto edilecek” diye veya “Provokatif eylem olacak” diye sahasında oynayamayan Beşiktaş’a olan olacak.

Madem öyle, tüm bunların yerine İsrail takımlarını 3 sene kupalardan ayrı tutmak daha mantıklı değil mi?

 

 

ÇAKMACA

Yeni yılda uygulanacak cezalar açıklandı, ortalık yangın yerine döndü.

"Vay efendim neden yüksekmiş" diye.

Birisi de çıkıp, "İyi olmuş bunları yapanlar daha fazla ceza alsın" demedi.

Bir itiraz, bir itiraz sormayın.

.

Rusatsız tabanca taşımaktan, uygunsuz park etme cezasına kadar zamlı cezalar nedense milletin canını sıkmış.

.

Sair zamanlarda "Şu Avrupalı bir ceza kesti mi adamın iflağı kesiliyor, bir daha yapamıyorsun" diye övünçle bahsediliyordu.

Şimdi ne oldu?

.

Bence süper olmuş, keşke daha fazla olsaydı.

.

Hele Çakarlı araba kullanma cezası efsane olmuş; Bakanın açıklaması şöyle;

"Karayolları kanundaki düzenleme ile trafik düzeni için ihlallere uygulanacak para cezalarını ağırlaştırıyoruz. 6439 TL olan cezayı 96 bin TL, tekerrüründe 196 bin TL olarak olarak belirliyoruz. Bu araçlara el konması ve geçici olarak trafikten men edilmesini düzenliyoruz."

.

Çakarlı araç kullananlar!

Haydi sıkıysa şimdi deneyin de "Kim kime çakıyor" görelim.

 

FUTBOL CAN ÇEKİŞİYOR

Fenerbahçe büyük umutlarla Jose Mourinho'yu getirdi.

Adam dünyaca ünlü teknik adam.

Öyle "Gel" demekle gelmez bir yere.

Araştırır, soruşturur, maddi ve manevi gücüne bakar.

Kariyerini zedeleyecek bir işe de imza atmaz.

.

Trabzonspor maçı sonrası isyanları oynadı ve: "Bu kadar olduğunu bilseydim gelmezdim" dedi.

.

Rafa Silva her maç tekme-tokat yiyor.

Hakemler görmezlikten geliyor bu faulleri.

Adamın performansı düştü haliyle toptan kaçmaktan.

Sezon sonu dakika durmaz burada.

.

Yarın Galatasaray düşsün Ricardi'nin başına da aynı şeyler gelecek.

.

Ve daha birçok sporcunun.

.

Neden?

Çünkü Türk Futbolu başta hakemler olmak üzere iyi yönetilmiyor da ondan.

Ülkenin futbol marka değeri düşüyor.

Gelen yabancılar, gittikleri yerde sizce övgü ile mi bahsedecekler?

Bu anlatılanları duyan yabancı futbolcular da bize gelmek için çok nazlanacaklar.

.

Yazık oluyor futbola…

Kim ne yapacaksa yapsın, zira futbol can çekişiyor yakında ölecek…

 

WALT DİSNEY

1928’de, 26 yaşındaki bir genç New York’tan Kansas’taki evine trenle dönerken, hayatını ve gelecekte milyonlarca çocuğun hayatını değiştirecek bir fikir buldu.

Bu genç sanatçı, çalıştığı Kansas City, Star Gazetesinden hayal gücü ve yaratıcılık eksikliği nedeniyle kovulmuştu.

.

1923’te, henüz 22 yaşındayken, bir dizi animasyonun başarısızlığından sonra iflas etmişti.

Bu tren yolculuğu sırasında, not defterine bir fare çizdi ve bu küçük kemirgenin büyük bir başarı olabileceğine inandı.

.

Fare karakterini yeni bir teknik olan animasyonda kullanmaya karar verdi.

O zamana kadar çizgi filmler sessizdi, ancak fareyi tarihin ilk sesli animasyon karakteri haline getirmeyi hayal etti.

.

Ancak bunu yapabilmesi için 150.000 dolara ihtiyacı vardı.

Bankasına kredi başvurusu yaptı ancak reddedildi.

Fikrine inanarak, bankadan bankaya başvurmaya devam etti.

Sonunda, 305. bankada talebi kabul edildi.

Ancak, Goldwyn Mayer, filmini Metro’da dağıtmak istediğinde, "Dev bir farenin kadınları korkutacağı ve kimsenin izlemek istemeyeceği" gerekçesiyle kabul edilmedi.

.

1937’de en iyi filmlerinden birini hazırladı ve üniversite öğrencileri için bir ön gösterim düzenledi.

Ancak öğrenciler, gösterimin ortasında salonu terk etti.

Daha sonra, öğrencilerin yurtlarına dönmeleri gerektiği için ayrıldıklarını öğrendi.

.

Bu ısrarcı genç, Walter Elias Disney’di. Öğrencilerin yarıda bıraktığı film Pamuk Prenses’ti ve trende çizdiği fare, başlangıçta Mortimer olarak adlandırdığı Mickey Mouse, dünya çapında ünlü olacaktı.

.

Disney, hayatı boyunca 81’den fazla film yaptı ve en sevilen animasyon karakterlerinden bazılarını yarattı.

.

Hayatı boyunca 950’den fazla ödül aldı, 22 Oscar ve 4 onursal Oscar kazandı.

.

Başarısızlıklarından bahsederken Disney, “Karşılaştığım tüm zorluklar, problemler ve engeller beni daha güçlü yaptı.

Şu anda öyle görünmeyebilir, ama bazen dişlerinizin kırılması hayatınızda başınıza gelebilecek en iyi şey olabilir.” dedi.

"Bir projeye derinden inanıyorsanız, her zaman riski almaya değer."

Alıntı