İnsanını vatandaş yapamazsan, ülkenin önceliklerini öğretemezsen, ortak değerleri güçlendiremezsen barış içinde tutamazsın.

Kabileler halinde binlerce yıldır farklı coğrafyalarda kendini sürdüren milletler, nüfus arttıkça kaynak paylaşımında sorunlar çıkması nedeniyle birbirine düşmüştür. Bunun kültürel gelişmişlikle çok fazla ilgisi yoktur. Nitekim çok entelektüel saydığımız insanlar bile, kaynak paylaşımı hususunda saçma sapan ifadeler kullanabiliyorlar. Doğada da böyledir. Kaynaklar sınırlandıkça aynı coğrafyayı, yaşam alanını paylaşan canlılar arasında rekabet çıkar ve rekabeti kaybeden coğrafyayı terk eder. İnsanların kaynak paylaşımında doğadaki canlılar kadar medeni olmadığı kaynak savaşlarına tarihte rastlamak mümkündür. Bu konuda Amerika ve Avustralya kıtalarında kıta sahiplerinin ortadan kaldırıldığını örnek gösterebiliriz.

Türkiye, hızla gelişen ve değişen bir ülke. Sahip olduğu kaynakları değerlendirmede yetersizlikler varsa da artan nüfusa bağlı olarak yavaş da olsa gelişmektedir. Ancak, adaletin zayıfladığı yerlerde, kardeşliğe kimse ses çıkarmasa da ırk ve din tabanlı feryatlar yükselmeye başlamaktadır. Yurdun dört bir tarafında il, ırk, mezhep, aşiret gibi merkezi ortak olgulara dayanan binlerce örgüt vardır. Kadenizliler, Kafkaslılar, Eğinliler gibi ırk ve yöre merkezli derneklerimiz insanların bulundukları yaşam alanlarında bir araya getirir, kültürel ilişkilerin geliştirilmesinde, memlekete olan hasretin giderilmesinde, insanlar arasındaki diyalogun artırılmasında önemli rol oynar. İnsanlar birbirleriyle memleketlerinin güzelliklerini paylaşır, doğup büyüdükleri coğrafyada oluşan kültürü yeni nesillere aktarır. İnsanlara bu buluşmalar sınırsız keyif verir. Kültürel çeşitliliklerin yaşaması Anadolu’nun tarihten gelen en büyük zenginliğidir.

Sosyal adaletin tesis edildiği, kayırmacılığın, imtiyazın olmadığı bir ülkede ırk, dil, din, mezhep farklılıkları çok büyük zenginliktir. Bu anlamda Amerika Birleşik Devletleri en büyük karışıklığa ve zenginliğe sahiptir. Avrupa’nın iki dünya savaşıyla birbirini yok etmeye çalışan milletleri, binlerce farklı kabileye mensup zenciler dünyanın dört bucağından yüzlerce millet bu ülkede barış içinde yaşamaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu çok daha geniş coğrafyada hüküm sürüyordu ve farklı dil, din ve ırklara mensup milyonlarca insan birlikte yaşıyordu. Günümüzde bir karış Anadolu’da millet birbiriyle geçinmekte zorlanıyor.

Kardeşliği dillerinden düşürmeyen iktidar sahipleri adil olmayan uygulamalarla milleti germeye ve ayrıştırmaya devam ediyor. İktidarın uygulamaları bir kesimi devlete karşı reaksiyona itebiliyor. Oysa en çok dillendirenlerin, kardeşliği biraz daha doğru algılamasında yarar vardır.

Milletin ve vatanın ortak paydaları çok gelişmiş durumdadır. Dışarıdan güdümlü örgütlerin etkilerini kırmak için devleti yönetenlerin adil olması gerekir. Aksi halde adil olmayan siyasi uygulamalar milleti ötekileştirebilmektedir. Uzun süredir uygulanan tek adam rejimi ne yazık ki siyasi çıkarlar nedeniyle ötekileştirmeyi geliştirmektedir.