Nihayet yağmurlar kendini gösteriyor artık. Az da olsa ıslayan yağmurların ardından, sokaklarda akan suyu da görmek mümkün oluyor. Eylül sonunda Ezine’de, üç hafta önce Gelibolu’da mevzi sağanak yapan hava neredeyse Mayıs ayından bu yana tek damla vermemişti. Zeytinler büyümedi. Bazı bahçelerde nohut kadar kaldı. Göletler dolu idi ama birçoğu boşaldı.
Meteoroloji iller itibariyle yağış uyarısı veriyor. Çok da abartmamak lazım. Olması gereken yağışları, ne yazık ki medya araçları felaketmiş gibi veriyor. Evet yanlış kentleşme, dereleri doldurma gibi uygulamalar yağış az da olsa sel yapabiliyor.
Bu sene de geçen yıllarda olduğu gibi yaz uzun sürdü. Yaz bitmek bilmedi bu sene. Geçen yıllarda da öyleydi aslında. Mevsim düzensizlikleri artıyor.
Normal olarak kasım-aralık aylarında ekim yapılmakla birlikte, yağış yetersizliği, toprağın kuru olması, işleme-sürme sorunları ekimleri de geciktirdi. Zaten ekilenler de doğru dürüst çıkış yapmadı.
Yağış rejimi her geçen yıl kötüye gidiyor. Bu sene uzun yılların en kurak ve sıcak yaz sezonu yaşandı. Sıcaklıklar rekor kırınca baraj ve göletler kuruma aşamasına geldi.
Hemen bütün bölgelerde hüküm süren bu kuraklıkların üretime yansıması doğaldır. Bununla birlikte, kışlık hububatta ilkbaharda hüküm süren iklim koşulları daha etkilidir. Ancak ekimlerin gecikmesi verim kaybının kaçınılmaz olduğunun işaretidir.
Yağışların gecikmesi ve bugüne kadar uzun yıllar ortalamalarına göre çok az yağış meydana gelmesi kuraklıkla ilgili su rezervleri konusunu gündeme getirmektedir. Normal yıllarda bu dönemlerde küçük dereler bile az da olsa akardı. Kara su kaynar çeşmelerin suyu artmaya başlardı. Günlerin kısalması ve buharlaşmanın azalmasıyla ortaya çıkan su arzı bu sene ne yazık ki gözlenmemektedir.
Aslında kuraklığın bütün belirtileri yaşanmaktadır. Gölet ve barajlarda su seviyesi en düşük düzeylere inmiştir. Oysa bugünlerde su havzalarında su seviyesinin artmaya başlaması gerekirdi. Artık günlerin kısa olduğu, buharlaşmanın en düşük seviyelere indiği dönemlerdeyiz. Daha önceki yıllarda benzer sorun yaşanmış belli bölgelerde ikinci ürün mısır ekilişleri azaltılmaya çalışılmıştı. Çeltik ekimleri kısıtlanmıştı.
Atalarımız kış kış gerek yaz yaz demişler. Aslında bu derinlikli ifade mevsimin çiftçilikte ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Sulama imkânı olsa da ha bugün ha yarın yağar diye beklenen yağışların iki ay gecikmesi ekimlerin gecikmesine neden olmuştur. Bugünlerde düşen yağışlar kışlık ekimlere yetecek gibi görünüyor.
Artık buna benzer anormal mevsimler yaşanacaktır. Kışın ortasında yağmur duasına çıkan köylerimiz vardı geçmiş yıllarda. Küresel ısınma, kuraklık, mevsim düzensizlikleri artık avazı çıktığı kadar bağırıyor.