Şehrin nüfusu yirmi binler civarındaydı. Evimiz, Sarıçay'a yakındı. Bu yüzden hem 1962 hem de 1964 hezeyanına şahit olmuştuk... Suyun yıkım gücünü de çok yakından gördük...

Çocukluğumuz, Sarıçay içinde geçti... İngiliz Mezarlığı hizası, Truva Köprüsü hizası, Su Makinesi hizası da daha derin olduğu için bizim yüzme havuzumuz gibiydi... Sarıçay'ın suyu tertemizdi. Susadığımızda kumlu bölgeyi eşeler suyu bulduktan sonra biraz bekleyip suyun temiz akmasıyla da su ihtiyacımızı karşılardık... Yine, balık tutup orada  pişirip yerdik... Akşam eve dönerdik... Tabii ki çok yorulurduk... Bu yüzden de erkenden uyumuş olurduk... Yaz tatili başladığında tüm mahalle çocukları on beş gün için de esmerleşirdik... Güzel günlerdi... Biraz büyüdüğümüzde de Hamidiye Tabyası yanında, iğde altı bölgesinde denize giderdik... Deniz mevsimini de 19 Mayıs törenlerinden sonra, Su İskelesi'nden denize atlayarak açmış olurduk...

Sonra bu sihir, 1970 yılında bozuldu. Hem Sümerbank Fabrikası'nın hem de Askeri tesislerin atıkları Sarıçay' a bağlandı ve Sarıçay'da geçirdiğimiz zamanlar bitmiş oldu. İlk çevre kirliliği böyle başladı. Çanakkale'nin bir çöp döküm alanı olmadı. Önce, şimdiki Küçük Sanayi bölgesinin Sarıçay tarafı, çöp döküm alanı oldu. Sonra, şimdiki Havaalanı idari binalarının olduğu yer çöp döküm alanı oldu. Daha sonra, Havaalanı'nın kuzey bölgesinde karşılıklı olarak Sarıçay' ın içi çöp döküm alanı oldu... Daha sonra, Su Makinesi'nin doğu tarafı çöp döküm alanı oldu... Yine, çöp dökülen yerler yerel yönetimce önce düzlendi sonra, toprakla üstü kapatıldı... Bu yıllarca sürdü. Bir ara Kayadere girişinde yerel yönetimin mıcır aldığı yer de çöp döküm alanı olarak kullanıldı. Nihayet, Çanakkale Katı Atık Toplama Birliği kuruldu ve şimdi, Musaköy yakınında kurulan tesisle de  bu çöpler, ayrıştırılıyor ve yakılarak elektrik  enerjisi elde ediliyor...

Sarıçay, kirlilikten hiçbir zaman kurtulamadı. Şimdi de çevre yolu köprüsü altı ve çevresi ile Sarıçay'ın Saraycık Köyüne iki kilometre kadar yakınına da çöp dökülmeye devam ediliyor.

İşte, tam da oraya yüz kamyon kadar deniz kabuğu dökülmüş... Yıllar önce, hem İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'ne

hem de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği  Müdürlüğüne müracaat ederek, Sarıçay'ı kirleten, çevresindeki meyve bahçelerine zarar veren bu deniz kabuklularının kaldırılmasını ve bu malzemelerin sahibine cezayi müeyyide uygulanmasını talep etmiştim.

Yine, yerel yönetime de müracaat ederek Sarıçay'ı kirleten  ve otopark olarak kullananlar kimlerdir, devlete ne kadar vergi veriyorlar, diye sormuştum da bir cevap alamamıştım veya bizimle ilgisi yok, diye cevap almıştım.

Yani, Sarıçay orada duruyor ve sahibi yok. Tabii ki sahipsiz Sarıçay'a her iki kıyısından da tecavüz olmuş ve Sarıçay beş metre genişliğe kadar düşmüştür... Bunları kimler yaptı ve bu kişilere ne gibi yaptırımlar uygulandı, bilmiyoruz...

Ha!

Bir de Sarıçay'a Arıtma Tesisinin suları akıtılıyor. Merak ettiğimiz, bu arıtma işlemi Sarıçay'a salınan su ne kadar temiz ve arıtılmıştır.

Bilimsel çalışmalar, Sarıçay'ın su tahlillerinde mangan, kurşun ve diğer ağır metallerin olduğu yönünde bilgiler veriyor...

Böylece yerel yönetimce de Sarıçay kirletilmekte...

Şehre yazık edilmektedir...

Acil olarak, Sarıçay'a bir çözüm bulunmalı ve yeni projelerle kötü olarak değil, bir yaşam ve sosyalleşme alanı olarak hayatımıza girmelidir.

Ayrıca, Sarıçay çevresi imar uygulamaları olarak da ayrı bir facia konumundadır...

Sarıçay kıyısındaki İngiliz Mezarlığının doğusu üç kata imarlı, batısı dokuz kata imarlıdır... Bu durumu anlamakta zorluk çekmekteyiz...

Rant, herkesin gözünü kör etmiş herhalde...

Yazık!

Biz, durum tespiti yapıp dile getirdik... Gereğini  yapmak da

makam sahiplerine düşmektedir...

Kamuoyuna duyururuz...

Bilgi edinmeniz dileğiyle...

******

Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...